Sudan yönetiminin Darfur'da yapıp ettikleri hakkında sadece 'işittiklerimiz' var. ABD'nin Irak ve Afganistan'da, İsrail'in Filistin ve Lübnan'da yaptığı mezalimi, işlediği savaş suçlarını ise gözlerimizle gördük ve görüyoruz. Bütün dünya görüyor. Guantanamo'yu da görüyor. Hal bu iken, başta George W. Bush ve Ehud Olmert olmak üzere ABD'li ve İsrailli yöneticiler için değil de Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir için uluslararası tutuklama kararı çıkmış olmasını, elbette, Batı'nın çifte standardıyla izah edeceğiz. Ama bu izah, Darfur konusunda vicdanımızı rahatlatmamalı. Ömer El-Beşir'e 'açık çek' vermemizi gerektirmemeli.
Darfur'da yaşananlar hakkında işittiklerimiz yenir yutulur şeyler değil. Dünyanın en dindar Müslüman topluluklarından birini, din kardeşleriyle aralarındaki köprüleri -kâfir emperyalistlerin oyunlarına gelmek pahasına- atmaya sevk edecek kadar dayanılmaz şeylerden söz ediyoruz. Ayrımcılık, ırkçı şiddet, katliam" İddiaların doğru olup olmadığını, ne kadarının doğru veya ne kadarının yalan olduğunu tespit edebilmek için Darfur'un muhtelif yerlerinde doğru dürüst araştırma yapmak gerekiyor, ama Sudan yönetimi buna maalesef imkân tanımıyor.
Darfur meselesine ve Ömer El-Beşir'in bu meseleyle ilgili tavrına bakışımız nasıl olmalı? Bence Osman Atalay'ın bakışı gibi olmalı.
İHH Yönetim Kurulu üyesi Osman Atalay'ın konuyla ilgili bir makalesini biraz kısaltarak (ve altına imzamı atarak) dikkatinize sunuyorum:
"2003 yılından beri Darfur'da yaşanan kriz, Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) tutuklama kararı ile çok karmaşık bir sürece girdi"
Tabii ki UCM'ye; Afganistan'da, Filistin'de, Irak'ta yaşananların hesabını soralım. Sudan'ın en büyük iki müttefiki ve ticari ortağı olan Rusya'nın 300 bin Çeçen'i katletmesinin ve yıllardır Çin'in Doğu Türkistan'daki Uygur Müslümanlarına yaptığı zulmün hesabını da soralım UCM'den...
Ömer El Beşir'e, UCM'nin çifte standart uyguladığını kabul ediyoruz. Fakat, Darfur'da 7 milyon Müslümanın 2003 yılından beri yaşadıklarını hem oradaki Müslümanlardan hem de Batılı kurumlardan işitiyoruz. Burada Darfurlu Afrikalı ırkına mensup Müslüman kardeşlerimiz ile Sudanlı Arap Müslüman kardeşlerimizin kavgası var. Bu bir gerçek. İkinci gerçek ise, Batılı kaynaklara göre 300 bin çocuk, kadın, genç, ihtiyarın Sudanlı yetkililer ve onların desteklediği Cancavid milisleri tarafından öldürüldüğüdür. Sudan hükümeti ve Beşir'e göre ise bu ölen insanların sayısı 10 bin kadar. Fakat Ömer El Beşir, Darfur sorununa Batılıların karışmasını istemediği gibi Müslümanların da karışmasını istemiyor. Sorun burada. Beşir'in hakkını Ömer El Beşir'e verelim, amenna, fakat Darfur Müslümanlarının hakkını ve hukukunu kim koruyacak? Arap Birliği, Afrika Birliği sadece yılda birkaç kez bir araya gelip konferanslar gerçekleştiren kurumlar. İKÖ'nün başkanlığı iki dönemdir Türkiye'de olmasına rağmen maalesef Darfur sorununa gözünü ve kulağını kapatmaktan öte hiçbir şey yapmamıştır. Darfur'a girmek ve burada insanlar ile konuşmak, sorunu incelemek için acil bir komisyon oluşturulması gerekiyor. Bu bölgede gerek Sudan, gerekse Darfurlu insanların eğitimi, öğretimi ve sorun çözme gelenekleri çok yetersiz ve acımasız türden.
Ömer El Beşir, Darfur'un kapılarını hiç değilse Müslümanlara açmalı. Çözme inancı ile bu sorunu masaya yatırmalı. Türkiye'den sivil toplum kuruluşları, özellikle Mazlum-Der gibi kurumlar, ayrıca TBMM İnsan Hakları Komisyonu, Sudan dostluk grupları vekilleri bölgeye giderek Darfurlu Müslümanların sorunlarını dinlemeli. Batının Darfur sorununa bakışını beğenmiyoruz, ama İslâm dünyasının bir vicdan merkezi oluşturması gerekiyor. O zaman, Darfurlu Müslümanların, Gazzeli, Doğu Türkistanlı, Çeçenistan, Irak ve Hama'da katledilen Müslümanların hesabını soracağımız bir vicdan, adalet mekanizmasını kurmak zorundayız. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin karşısına bir teşkilat oluşturmamız gerekmiyor mu?
Ömer El Beşir'e "Tamam, sana çifte standart var. Yanındayız" derken; Darfur sorununu çözmeye yönelik bir refleks göstermemekle, asıl Darfurlu Müslümanlara karşı adaletsizlik ve çifte standart yapmış oluruz. Olaya, sadece küresel emperyalizmin İslâm topraklarında fitne çıkarması olarak bakmak, çok sığ ve adaletsiz bir bakış açısıdır. Sorun Darfurlu Müslümanlar ile Sudanlı Müslümanları çözüme götürecek bir adalet mekanizmasının kurulması ile çözülecektir. UCM'yi eleştirdiğimiz kadar, kesinlikle Ömer El Beşir hükümetini de Darfur sorununu çözmeye ikna edecek yaptırımlar konusunda sıkıştırmak zorundayız.
Soruna genel dünya siyaseti açısından bakmak yerine Darfur özeline girerek sorunu anlamaya yönelik bakmalıyız. Bunun da tek çözümü Ömer El Beşir'in Darfur'u Müslüman gözlemcilere açmasıdır. İslâm dünyası ulemaları, bu konuya hakemlik edecek bir platformu oluşturmalıdır" (Kaynak: VAKİT)