"Önce Vatan Değil Önce Rakı"

Bir “rakı darbesi”ydi ve dünya militarizm tarihi içinde bir ilkti.

Ahmet kekeç/Star

Rakı darbesi

Biz burada, ciddi ciddi, "çevrenin merkeze taşınması", "çıkarlarının sarsıldığını düşünen İstanbul burjuvazisi", "laiklik üzerinden yürüyen sınıf çatışması" gibi laflar edip, 28 Şubat'ı anlamaya çalışıyoruz ya...

Esasında yapılanlara "değer" atfediyoruz.

Basit bir darbeydi 28 Şubat...

İşin içinde ne "kurmay zekâsı", ne de on yıllarımızı meşgul edecek sofistike planlar vardı...

Bu darbeyi kotaranlar hem zekâmızla alay ediyorlardı, hem de hepimizi korkak, pısırık, enayi yaratıklar yerine koyuyorlardı.

Darbe değil, hakaretti.

Bir 28 Şubat soruşturması başlar mı, başlarsa "delil dosyasında" hangi bilgiler, hangi tanıklıklar, hangi suç kalemleri yer alır bilmiyorum ama 28 Şubat aynı zamanda "yaşam tercihleri" üzerinden kendisine "haklılık" arayan bir darbeydi.

Bir "rakı darbesi"ydi ve dünya militarizm tarihi içinde bir ilkti.

Hürriyet gazetesi, bir tarihte, BÇG'nin kurucusu, yaşatıcısı ve payidar kılıcısı olan Oramiral Güven Erkaya'nın anılarını yayınlamıştı.

İlk günkü başlığı hiç unutmuyorum: "Aferin Güven çok iyi yaptın."

Bu başlığın ne anlama geldiğini birazdan yazacağım, önce 28 Şubat soruşturmasını yürütecek savcıların işini kolaylaştıracak bir alıntı yapmak istiyorum.

Buyuruyordu ki Erkaya (özetleyerek alıntılıyorum):

"BÇG'yi ben kurdum. Sincan olayları bardağı taşıran son damla olmuştu. Bu böyle devam edemezdi. Çevik Bir ve Hikmet Köksal'la biraraya geldik. Köksal ertesi sabah Sincan'da tankları yürüttü. Silahlı Kuvvetler'de rahatsızlık vardı. Genelkurmay Başkanı'nın odasında arkadaşlarla konuşurken ortaya değişik teklifler geldi. 'Darbe yapalım' deniyordu. Ben o zaman şunu savundum: 'Darbe için ortam hazırlanana kadar beklenilsin isteniyorsa, ama o zaman nasıl tayin edilecek? Biz kamuoyu önüne MGK'da çıkalım.' Bu önerim kabul gördü. MGK toplantılarında konuyu sürekli irdeledik. Ocak 97'den sonraki aylarda darbe yapılacakmış gibi bir hava oluşmaya başladı. Basında, 'Genelkurmay'da ve kuvvet komutanlıklarında ışıklar geç saatlere kadar yanıyor, bir hazırlık var' diye başlıklar çıkıyordu. Genelkurmay Başkanı'na şunu söyledim: 'Darbe havası işimizi kolaylaştırıyor. Büyük olasılıkla Erbakan seçime gidilsin diyerek koltuğunu Çiller'e devretmek üzere görevi bırakır. Demirel de hükümeti kurmak görevini Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a verir.' Davranışımızı aynen sürdürdük. Darbe olacakmış havası esmeye başladı... Erbakan o baskı ve korkuyla Başbakanlıktan istifa etti. Bağırdılar çağırdılar ama Cumhurbaşkanı Demirel hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz'a verdi."

İhtimal ki, bu "itiraflar" dava dosyasında yer alacaktır.

Söz konusu başlığa gelince...

Hadise şu:

Rahmetli Erkaya, Başbakan Erbakan'ın konutundaki davette görevlilerden rakı istiyor, rakı servisi yapılmadığını öğrenince sinirleniyor, emir subayını gönderip dışarıdan rakı getirtiyor.

Gece Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, yatmaya hazırlanan Erkaya'yı telefonla arıyor ve şöyle diyor:

"Aferin Güven çok iyi yaptın. Ben de biliyorsun şarap içtim..."

Ben de, "Aferin Hürriyet, çok iyi yaptın" diyorum; "28 Şubat'a mazeret üretmek amacıyla Güven Erkaya'nın anılarını yayınlamıştın ama darbecilerin kalitesini ve vizyonunu ortaya koydun."

Biliyorsunuz, 28 Şubat'ı müteakip, önce banka soygunları başlamış, ardından ülke büyük bir "ekonomik krize" gimişti.

Demek ki "önce vatan" değil, "önce rakı"ymış.

Üzerinde ciddi ciddi kalem oynattığımız 28 Şubat buydu işte.

Bu kadar kalitesizdi.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı
Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim