Birçok konuda olduğu gibi misak-ı milli kavramıyla da Cumhurbaşkanı yine gündemi oluşturdu ve geçmiş tarihi de destek göstererek Türkiye'nin güvenlik sınırlarına dikkat çekti.
Zaten Fırat Kalkanı harekâtıyla bu siyaset sözde bırakılmayıp fiiliyata geçirilmiş, ülkenin güvenliğinin sınırların ötesinden başladığı gösterilmişti.
Fakat “Misak-ı Milli” kavramı ve bunun üzerine bina edilecek siyaset asıl Musul operasyonuyla birlikte gündeme gelmiştir.
Aslında her toplumun, her ulusun, her devletin bir misak-ı millisi, bir güvenlik sınırı vardır ve bu sınırlar onların yaşamakta olduğu sınırların ötelerinden başlar.
Bugün emperyalistlerin misak-ı millilerinin nereden başladığını görebilmek için kendi aralarındaki savaşları bile vekâleten ve çok uzaklarda, başkalarının topraklarında yürüttüklerine bakmamız yeterlidir.
Nasıl ki bir zamanlar Harem-i Şerifin kuzeydeki sınırı Avrupa'dan gelenler için İstanbul Harem'den başlıyordu. Avrupa'dan Anadolu'ya adım atmakla bir anlamda Harem-i Şerif'e adım atılmış sayılıyordu.
Evet, biz biliyoruz ki Amerika ve Batı emperyalizmi İslam Dünyasında, özellikle orta doğuda beş on milyondan fazla nüfusu olan büyük ülkeler istemiyor. Yapacakları her operasyon mutlaka bölünmeye, bölünmelere yöneliktir.
Bu hem kendilerinin misak-ı millileri, hem de israil'in güvenliği içindir. israil'in yakınlarında hiçbir zaman güçlü, büyük İslam devletleri olmamalıdır.
Maalesef Müslümanlar da kâfirlerin istediklerinden daha fazla sayıya bölünmek için adeta can atıyorlar, sıraya girmiş vaziyetteler.
Biz yine Musul'a dönelim, çünkü Musul operasyonu tahminlerin ötesinde bir kaosun başlangıcı olacak gibi.
Her şeyden önce Musul, Amerikan seçimlerinin kurbanı olmuş, düşüncesizce öne alınarak başlatılmış, Amerikan seçmenine bir DAEŞ zaferi tattırmaya odaklanılmıştır. Musul'un daha sonra kimlerin elinde kalacağı hiç düşünülmemiştir. Zaten onlar için çok da önemli değildir.
Musul operasyonuyla birlikte başta Türkiye olmak üzere birçoklarının güvenlik sınırları gündeme gelmiştir.
Biz de ısrarla Ümmetin misak-ı millisinin gündem olmasını istiyoruz.
Ümmet olmak, bundan önce de ümmet şuuruna sahip olmak bizim olmazsa olmazımız, biricik hedefimizdir.
Birileri bunu günümüz reel politiğinden uzak bir hayal olarak görse de bizim önümüzdeki tek hedefimizdir.
Ümmetin maslahatı bütün maslahatların üzerindedir.
Ümmetin misak-ı millisi bütün ulus devletlerin misakı millisinin üzerindedir.
Ümmetin kazanç ve menfaatleri bütün devletlerin, devletçiklerin, mezheplerin ve meşreplerin üzerindedir.
Ümmetin öncelikli maslahatı ve güvenliği için Amerika, Avrupa ve Rusya derhal ümmetin topraklarını terk etmelidir, ümmet bunun üzerinde yoğunlaşmalıdır.
Ümmetin ikinci görevi de kendi içindeki sapkınları, azgınları dizginlemek ve haddini bildirmek olmalıdır. Emperyalistlere müdahale bahanesi bırakmamaktır.
Görünüşte zor gibi görünüyor; fakat asla imkânsız değildir. Yeter ki Rabbimiz bizimle olsun, yeter ki öfkemizi bir birimize değil, zalimlere yöneltelim vesselam.
doğruhaber