Şimdi anladınız mı, "magazin haberleri"nden niye uzak durduğumu... Uzak duruyorum, çünkü magazin dünyası, "kirli" bir dünya... Bu dünyada; kimin elinin, kimin cebinde olduğu belli değil...
Bu dünyada; "seviyeli beraberlik" adı altında, "bir gecelik ilişkiler" yaşanıyor.
Rezillik, müptezellik diz boyu!..
Ahlâk-mahlâk hak getire!..
Tabiî, bu dünyada yaşayıp da "temiz" kalabilen insanlar da yok değil... Ki, onlar da ya "dışlanıyor"lar, ya da zaman zaman kepazelikleri "deşifre" ediyorlar!..
Öyle bir dünya ki;
"Parlak neon ışıkları" ile ışıl ışıl aydınlatılıyor ama o ışıkların altında "karanlık işler" dönüyor!..
"Fuhuş"un haddi hesabı yok!..
"Uyuşturucu" desen gırla!..
Eskiden, "Rejisörün yatak odasından geçmeden şöhret olunmaz" derlerdi...
Bugün ise, piyasa; "soyunmaktan giyinmeye fırsat bulamayan kadınlar"la dolu!..
SIRF PARA İÇİN Mİ?
Şahsen ben;
Bütün bu "ahlâksızlık"ların, "iğrençlik"lerin, "müptezellik"lerin sırf "para ve şöhret" için yapıldığını sanmıyorum.
Bu işler; kadının bir "meta" haline gelmesinden, "alınıp-satılan bir mal" konumuna düşürülmesinden, yani merhum Osman Yüksel Serdengeçti"nin ifadesiyle; "kafes arkalarından çıkarılıp, sokakta kafeslenmeye başlanmasından" sonra, bir "sektör" haline geldi...
İçinde "beyaz kadın ticareti"nin ve "uyuşturucu"nun bulunduğu bir sektör!..
Meselâ;
Muhteşem Yüzyıl"dan Adını Feriha Koydum"a, Öyle Bir geçer Zaman Ki"den Aşk-ı Memnu"ya, Ihlamurlar Altında"dan Gümüş"e ve Kavak Yelleri"ne kadar Türk televizyonlarda yayınlanan 100"ün üzerinde Türk dizi filmi, 20"nin üzerinde ülkeye ihraç edilmiş ve 2011 yılında bu alanda ihracat rekoru kırılmış!..
Peki, kaç para?..
"Tam 60 milyon dolar!"
Düşünebiliyor musunuz;
"Kadınların aile içi şiddete maruz kaldığı!.. Kadın ve erkeğin birbirlerini aldattığı!.. Cinsel taciz ve tecavüzlerin sıradan bir yaşam biçimi olarak sunulduğu!.. İçkinin su gibi aktığı!.. Ahlâksızlıkların tavan yaptığı" bu diziler, bir de yurtdışına "ihraç" ediliyor ve yılda "60 milyon dolar" kazandırıyor!..
İyi bir para!..
AMAÇ AİLEYİ YIKMAK!
Ne var ki;
Ben bu işlerin, sadece "para" için yapıldığını düşünmüyorum... Bu işler, "para"dan daha ziyade, "sinsi bir amaç"la ve "toplumları dönüştürmek" amacıyla yapılıyor.
"Toplumlar dönüşmeli" ki;
"Ahlâk" kavramı bir "değer" olmaktan çıksın!.. "Fuhuş" ve "zina" yadırganmasın ve hatta "sıradan bir olay" olarak görülsün!.. Asıl önemlisi, "aile" kavramı hepten unutulsun!..
Hatırlarsınız... 2003-2004 yılında bir fırtına estirilmişti... Ekranlar; "Biri Bizi Gözetliyor"dan tutun da, "Gelinim Olur Musun?"a varıncaya kadar, bir sürü "müptezel program"la doldurulmuştu.
İşte o programların "yapımcı"larından biri olan Murat Üçkardeşler diyordu ki;
"Evlilik kurumuna karşıyım!.. Evlilik, bana göre çağdışı bir olay!.. Ben bu program vasıtasıyla evliliğin ne kadar yanlış ve sahte olduğunu insanlara gösterebiliyorum!.. Amacım yarışmacıları evlendirmek filan değil; bu program vasıtasıyla insanlara bir takım mesajlar vermek! Çünkü toplumumuz hâlâ flörte karşı."
Demek ki, neymiş;
Adamların amacı "evlendirmek" filan değil, "evlilik" kavramını ve "aileyi dinamitlemek"miş!..
Sadece bu mu?..
Daha nice örnek var ki; kiminin amacı "aile"yi dinamitlemek, kiminin amacı da "din" ve "dua" kavramını ayağa düşürmek!..
EKRANDA 5 LİRAYA DUA!
Herhalde görmüşsünüzdür;
Bir televizyon kanalında, her gece 23.00"ten sonra bir "hoca müsveddesi" çıkıyor ekrana...
"Salak, ahmak, keriz ve cahil" insanlar da ona telefon açıp, "dua" istiyorlar!..
"Annem hasta... Dayım ameliyat olacak!.. Oğlum sakat!.. Kayınvalidem yatalak?.. Ne olur hocam, bir dua edin de şifa bulsunlar!"
Amaaa, hoca veya televizyon, "keriz yolma"nın yolunu bulmuş!..
Yok öyle "bedavaya dua!"
Çünkü, "şifa duası"(!) istemenin bedeli, "5 Türk Lirası" imiş!.. Yani, "5 lira"yı bastırmazsan, dua-mua yok!..
Haa; "hoca müsveddesi"nin, kelimeleri doğru-dürüst telâffuz ettiği de söylenemez ya, orası ayrı mesele!..
Adam, resmen ve alenen ekranda "üfürükçülük" yapıyor ama, maalesef RTÜK de bunu seyrediyor!..
Dedim ya;
Uyanıklar yolunu bulmuş!..
Peki ama; onlara telefon açıp, "tüy"lerini yolduran "kaz"ların, "ahmak"ların, "aptal" ve "cahil"lerin bu işlerin "sektör" haline gelmesinde hiç mi suçu yok?..
Bu kadar "keriz" olmasaydı, bu "keriz tacirleri" doldurur muydu ekranları?..
Şu hâle bakın;
"5 liraya dua!.."
Tüü... Tüü... Tüü...
Mazallah!..
HADİSE OLAYI!
Hiç kimse kusura bakmasın ama, bazı "minik şempanze"lere gaz verip, onların "King Kong" haline gelmesine yol açan, biraz da bizim "ahmaklığımız"dır!..
İşte son örneği...
Magazin dünyası, son günlerde "Hadise"leri "olay" haline getirdi... Olayı, daha doğrusu "Hadise"yi biliyor olmalısınız.
TNT adlı televizyonun "Etiket Magazin" adlı programında ekrana gelen görüntülere göre Hadise adlı şarkıcı; Belçika"da yeni yeni şöhret olduğu yıllarda bir dergiye verdiği röportajda şunları söylemiş:
"Ben Türk değil, Belçikalıyım. Çocuğumu Belçika"da doğurup burada büyüteceğim. Belçika"da bir gelecek düşündüğüm için de vergimi buraya ödüyorum. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin çok kötü olduğu Türkiye, yaşanacak bir yer değil. Belçika"nın nimetleri Allah"ın bir lütfu. Türkiye"de hayatta kalmak için savaşmak gerek. Türkiye"de para kazansam da Belçika"ya döneceğim."
Düşünebiliyor musunuz;
Bunu söyleyen kadın, Eurovision Şarkı Yarşıması"nda; "Düm tek tek" diyerek "Türkiye"yi temsil" etti!..
Tam; "Bu ne biçim tavuk?.. Bizim bahçede yemlenir, ama komşunun bahçesine yumurtlar" diyecektim ki; Hadise, açıklama yapıp, "Yalan" demiş; "2009 yılı Haziran ayında yaptığım röportajda öyle şeyler söylemedim... O sözleri, malûm televizyon kanalı çarpıtmış... Ben bir Türk kızıyım!"
Devam etmiş Hadise;
"Bana komplo kurmak istiyorlar... Hakkımda yürütülen karalama kampanyasının sebebi de bu!"
Bu "komplo" kelimesi de "moda" oldu sanki...
Kim zor durumda kalırsa, hemen "Komplo" diyor...
Tamam, bir "Türk kızı" olduğunu anladık da, Eurovision"da giydiğin kıyafet, "Türk kızının kıyafeti" miydi?!?..
Bu haber gazetelere yansıyınca, birçok yorum yapıldı...
Meselâ;
"Kıyafet"inden hareketle "Türk olsaydı şaşardım" filân diyenler oldu.
Ama, ben bir şey demiyorum!..
MUHTEŞEM YÜZYIL ÇAKMA!
Çünkü ben, "Muhteşem Yüzyıl"lar dururken, kalkıp da sıradan "Hadise"lerle uğraşacak değilim...
Ne yani; Hadise adlı şarkıcının "Türk olmadığını" iddia edip, bir "ihanet hadisesi" ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyenler, niye "Muhteşem Yüzyıl"ın da "Türk" olmadığını, "İngiltere"den aşırma" bir dizi ile "Osmanlı"ya ihanet" edildiğini söylemiyorlar?..
Çünkü efendim, Milli Gazete"deki habere göre, Muhteşem Yüzyıl adlı dizi film "çakma"dır, "aşırma"dır, "intihal"dir!..
Bu dizi, bir İngiltere dizisi olan "Tudors"un çakması imiş, iyi mi?..
Milli Gazete demiş ki;
"Yayınlandığı günden bu yana birçok kesim tarafından tepkilere neden olan Muhteşem Yüzyıl"ın İngiltere"de bulunan Tudors Hanedanı"na mensup 8"inci Henry"nin hayatının anlatıldığı TUDORS dizisinin çakması olduğu ortaya çıktı.
İngiltere Krallığı"nın en kritik döneminde 1500"lü yıllarda krallık yapan 8"inci Henry"nin hayatının anlatıldığı yabancı dizi ile Muhteşem Yüzyıl adlı yerli dizinin; konu başta olmak üzere, çekim teknikleri, görüntü açıları, animasyonlar ve savaş sahneleriyle bire bir aynı olduğu ortaya çıktı.
İngiltere ve Kanada ortak yapımı olan ve 4 sezon yayınlanan TUDORS dizisinde İngiltere Kralı 8"inci Henry"nin hayatı, yaptığı altı evlilik ve kiliseye yönelik yaptığı reformlar ile çalkantılı dönem ele alınıyor. Yerli dizi olan Muhteşem Yüzyıl"da da Kanuni Sultan Süleyman"ın hayatı aynı şekilde ele alınarak çekiliyor."
Tudors ile Muhteşem Yüzyıl o kadar "aynısının tıpkısı" imiş ki; "tanıtım afişleri" bile bire bir örtüşüyormuş!..
Öyle olmasa;
"Kanuni"nin sofrası"(!)nda, hiç "somun ekmek, yeşil elma, peçete, servis tabakları" ve hatta "metal kaşık" olur muydu?..
O dönemde "peçete" ne arıyor, "metal kaşık" ne arıyor?..
ÖMRÜ CİHAT"LA GEÇTİ
Hepsi bir yana da;
"Kanuni Sultan Süleyman 26 yaşında tahta çıktı... 46 yıl boyunca padişahlık yaptı. Ama öyle dizide sergilendiği gibi bir hayat sürmedi... Aksine ömrünün sadece 2.5 yılını sarayda geçirebildi.
Kanuni Sultan Süleyman"ın, filmdeki gibi, öyle hareme girecek çok vakti de olmadı... 2.5 yıllık saray hayatında hareme girmesi haftada iki defaydı. Tabii o dönem harem diye adlandırılan yer eşi, kardeşleri, çocuklarının yaşadığı eviydi."
İşte böyle; ömrünü "cihat"la geçirmiş, "at" sırtından inmeyen bir adam, bugün "avrat"ların üzerinden inmiyor gibi gösterilirse, ben, bunda "sinsî emeller" ararım!..
Böyle bir "dizi"yi de, hiç kimse bana "yerli" diye yutturmaya kalkmasın!..
BİZ DE SUÇLUYUZ!
Toparlayacak olursak;
Gerek "magazin dünyası"nda yaşanan "müptezellik"ler, gerek ekranlarda yayınlanan "dizi film"ler, sadece "para ve şöhret" için yapılmıyor.
Bu "yaşantı"lar ve "dizi"lerle "sinsi bir amaç" güdülüyor ve toplum "dönüştürülmeye" çalışılıyor.
Bizler de, maalesef "kerizlik"lerimizle, "ahmaklık" ve "aptallık"larımızla bunlara "çanak" tutuyoruz!..
Bir yandan "Ahlâksızlık, çirkeflik, kepazelik, müptezellik" diye bağırıyor ama bir yandan da bunları seyredip, "dizi manyağı"na dönüyoruz!..
Daha ne diyeyim;
Aptallığımıza doymayalım!..
Çünkü onları "şöhret" yapan, "reyting rekorları" kırdıran bizim ahmaklıklarımızdır!..
Onlar "tu kaka" ama, kusura bakmayın, bizler de "sütten çıkmış ak kaşıklar" değiliz!..
Sözüm;
Kendim dahil, "herkese"dir!..
===========
3 bankası olan tek parti!
Atatürk, "İstiklâl Savaşı"nda kullanılsın" denilerek, "Hint Müslümanları"nın gönderdiği paralarla İş Bankası"nı kurup, daha sonra da "CHP"ye emanet" ettiğinde, herhalde "çok partili hayat"a geçileceğini hesaplayamamıştı... CHP"nin, herhalde "Türkiye"ye kazık çakacağını" ve asla "muhalefet"e düşmeyeceğini düşündü.
Eğer bunu öngörebilseydi; İş Bankası"nı kesinlikle CHP"ye emanet etmezdi...
Düşünebiliyor musunuz; dünyanın hiçbir "demokratik ülkesi"nde "bankası olan parti" yoktur, çünkü "parti"lerin "ticaret" yapmaları "yasak"tır ama, Türkiye"de "CHP" adlı partinin "banka"sı vardır!.. Şakır şakır da "ticaret" yapmaktadır!..
Bakmayın "Bankası var" dediğime... Meğer biz eksik ve yanlış biliyormuşuz!.. Çünkü efendim, CHP"nin "bir" değil, tam "üç" bankası varmış!.. Biri malûm, İş Bankası... Diğerleri de, "İş Bankası"nın ortakları" olan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası ve Arap-Türk Bankası imiş, iyi mi?.. İş Bankası onlara "ortak" olunca, elbette CHP de ortak olmuş oluyor...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, çağrıda bulunmuş CHP"ye; "İş Bankası"nın hisselerini Hazine"ye devredin!"
Hiç ederler mi?.. Bu yağlı kuyruğu kim bırakır?.. Adamlar, "banka" ile "kanka" olmuşken, hiç vazgeçerler mi "para saymak"tan?.. İsterse, "anayasal suç" olsun, bırakmazlar!..
akit