Onlarda olmayan neyimiz var?

Mehmet GÖKTAŞ

İster Müslüman bir fert olarak isterse bir camia olarak bu soruyu arada sırada kendimize sormalıyız diyorum.

Bir İslam davetçisi olduğumuzu iddia ediyorsak ki her Müslüman İslam'ın bir davetçisidir ve kendisini bunun dışında sayamaz; böyle bir durumda; “Neyimiz var onlarda olmayan, neye davet edeceğiz?” sorusu çok daha önem kazanmaktadır.

Evet, çağırdıklarımız neyimize gelecekler? Özellikle bizi tanıyanlar, bizi izleyip duranlar bizde gördükleri ne var?

Asr-ı Saadette İslam davetine icabet eden herkes mutlaka kendilerinde olmayan bir şeyler görmüş ve ona gelmiştir. Aslında titiz bir okumayla bunların ne olduğunu bulup çıkarmak hiç de zor değil.

Huneyn savaşından sonra Müslümanların elde ettikleri ganimetlerden karşı yamaçta otlamakta olan koyun sürüsünü hayranlıkla seyreden birisine Peygamber Aleyhisselam “senin olsun onlar” deyince adam orada Müslüman olmuş ve kavmine varmış ne demiş biliyor musunuz?

“Vermekle tükeneceğinden korkmayan bir kişi gördüm ben!” demiştir.

Eğer sizin gözleriniz ışıl ışıl yanmıyorsa, karşınızdakini hangi huzur ve mutluluğa çağıracaksınız ki?

Meseleyi buradan “Büyük Türkiye” meselesine taşımak istiyorum, dün tam bu noktaya getirip bırakmıştım.

Şu bizim soruyu bir ülke olarak kendimize soralım: Büyüklükle neyi kastediyoruz? Başkaları bizi niçin büyük ülke kabul edecek ki? Hemen diyeceksiniz ki her konuda ve özellikle teknolojik açıdan gittikçe büyüyoruz.

Elbette bunu göz ardı etmiyoruz ve İslam Ülkeleri arasında bu yönüyle temayüz ediyoruz. Fakat büyümenin yegâne ölçüsü bu mudur? Unutmayalım ki dünyanın en büyük teknolojilerinden birine sahip olan Almanya ve Japonya ikinci dünya savaşında yerle bir edilmiş, taş üstünde taş bırakılmamıştır. Belki böylesine büyük teknolojiye sahip olmasalardı başlarına bunlar gelmeyecekti

Yani demek istediğimiz odur ki, bu yönde büyümeler çoğu zaman şimşekleri de üzerinize çeker.

Büyüklük ölçüsü erdemlerdir, faziletlerdir. Türkiye'nin büyümekte olduğunun ölçüsü savunmasına katkıda bulunan teknolojik gelişmeler mi yoksa üç dört milyon vatansız mülteciyi bağrına basması mıdır, iyi düşünelim.

İşte bu onlarda olmayan erdemlerimizden biridir. Bize düşen bu erdemleri güçlendirmek ve yenilerini eklemektir.

Yeryüzünün vicdanı ve merhameti olan bir Türkiye, insanlığın sığınabileceği bir liman olabilen bir Türkiye, özellikle adaletin dağıtıldığı bir Türkiye Büyük Türkiye olacaktır, bunu unutmayalım.