Operasyon için reel politik çerçeve

Ahmet Taşgetiren

Bazı vatandaşlar, “Biz reel politik falan tanımayız. O korkakların ya da etki ajanlarının işi.” modunda yazıp konuşuyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Konya'daki sözleri ise tam bir reel politik çerçevesi:

“Geçtiğimiz hafta Fırat’ın doğusuna askeri operasyona başlayacağımızı resmen ilan ettik. Yaptık mı, yaptık. Şimdi yine takip ediyoruz. Bu arada Sayın Trump’la da bunları görüştük ve kendileri de olumlu cevapları verdiler. Şimdi bunların da takipçisiyiz. Bölgedeki son terörist de etkisiz hale gelene kadar Suriye topraklarını karış karış tarayacağız. Bu ülkedeki sorunların tüm tarafları tatmin edecek şekilde siyasi çözüm yolu açılana, yeni anayasa hazırlanana, özgür seçimler yapılana kadar Suriye topraklarındaki terörle mücadelemiz sürecektir. Yıllarca bizi Münbiç’te (Menbiç) oyalayan şimdi de bize Fırat’ın doğusuyla ilgili birtakım sözleri verenlerin bu sözleri yerine getirmesi lazım, şimdi bunu bekliyoruz. Yaklaşık 500 kilometrelik sınır hattı boyunca özellikle de Amerikan askerlerine asla zarar vermeyecek şekilde kendi planlamamıza uygun yerlerden Suriye topraklarındaki operasyonlarımıza her an başlayabiliriz.”

Bu sözlerin en kritik cümleleri neler?

1- Trump'la görüştük. Kendileri olumlu cevap verdiler.

2- Sorunlar tüm tarafları tatmin edecek şekilde çözülene, yeni anayasa hazırlanana, özgür seçimler yapılana kadar oradayız.

 

3- Amerika'nın Münbiç konusunda verdiği sözü tutmasını bekliyoruz.

4- 500 kilometrelik sınır hattı boyunca kendi planlamamıza uygun yerlerden Suriye'ye girip, operasyon yapacağız.

5- Operasyon Amerikan askerlerine asla zarar vermeyecek şekilde gerçekleşecek.

***

Cumhurbaşkanı'nın Trump'la ilgili sözünden üç soru daha çıkıyor.

1- Trump hangi konuda olumlu cevaplar verdi?

2- Cumhurbaşkanı Erdoğan operasyon konusunda Trump'a ne söyledi?

3- Trump'ın sözleri Amerika'nın bütün politikalarını ne kadar kapsıyor?

Bütün sorular iki başkanın arasında nelerin konuşulduğu ile ilgili.

Telefonu açan Trump olduğuna göre anlaşılıyor ki Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anladığını, onu bertaraf etmesini tabii gördüğünü, ancak orada Amerikan askerlerinin bulunduğunu, operasyon sırasında iki müttefik ülkenin askerlerinin karşı karşıya gelme ihtimali olduğunu söyledi, kaygılarını bildirdi.

Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan da, operasyonun gerekçelerini anlattı. Türkiye'nin güvenliği ve terörle mücadele üzerinde değerlendirmeler yaptı. ABD'nin Türkiye'nin kaygıları konusunda yeterli duyarlılığı sergilemediğini, hatta terör örgütleri arasında ayırım yapıp, PYD'ye arka çıktığını, bunun müttefiklik ilişkisi ile bağdaşmadığını,Türkiye'nin kendi göbeğini kesmek zorunda kaldığını söyledi. Sonra da iki ülke askerinin karşı karşıya gelmemesi için gerekli koordinasyonun yapılması konusunda mutabakat sağlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “asla”vurgulu  Amerikan askerlerine asla zarar vermeyecek şekilde” ifadesi geldi.

Bunlardan anlıyoruz ki, Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda belli alanlarda kontrolünü sağlayacak operasyonu için Erdoğan'la Trump arasında bir mutabakat oluşmuştur.

Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydanlarda operasyonu ilan etmesi de, Suriye'ye müdahil bütün ülkelere yönelik meydan okuma değil, aksine, özellikle Fırat'ın Doğusunda PYD'ye kol-kanat geren Amerika'ya “Önümüzden çekil, PYD'ye kalkan olma, seninle çatışma niyetimiz yok” mesajıdır. O mesaj Trump ve ekibi  tarafından alınmış ve o telefon diplomasisi gerçekleşmiştir.

Ancak Suriye – Ortadoğu konusunda Trump yönetimi ile Pentagon arasındaki farklılıkları görenler için “Trump'ın sözleri Amerika'nın bütün politikalarını ne kadar kapsıyor?” sorusu önemini koruyor. Onun için neredeyse her kafadan ayrı ses çıkıyor. Amerika orada olmak istiyor, Amerika İsrail'in güvenliğini korumak istiyor, Amerika İran'ı çevrelemek istiyor ve Amerika Kürtler üzerine oyun kuruyor.

Amerika – İsrail ekseninde oluşan odakların Erdoğan çizgisini de hedef aldığını görmek yanlış değildir. En son Mısır, Suud ve Körfez ülkeleri de bu zincire eklenmiştir.

Burada Suriye işinin daha pek çok kademesinin bulunduğu gerçeği de gözardı edilmemelidir. PYD'nin yanına Peşmergenin gelmesi, getirilmesi, Esed'li bir yönetimin olabilme ihtimali, Astana'dan beri birlikte hareket edilen Rusya ve İran'ın hala Esed'e oynaması, anayasa yapımında rol alacak kadroların tayini, seçimlerin nasıl olacağı, ülke dışındaki Suriyelilerin dönüşü vs... Irak 90'lardan beri durulmadı, varın hesap edin Suriye'nin geleceğini...