Orduya güven, gerisini merak etme sen!

Abdurrahman Dilipak

"Yargının şaşmaz adaletine güven"mek!
Böyle bir şeyi nasıl söylersiniz!. Yargı insanlardan oluşur ve insanlar hata yapabilirler..
Genelkurmay bildirilerinde bu tür hayali, afaki, hamasi iddiaları çok sık görür olduk.


Kim yazıyorsa bunları!
Her fırsatta, Türk halkının en fazla güvendiği kurum anketi sonuçları açıklanır..
Halk siyasette AK Parti'ye, Savunmada Orduya güvenir!..
AK Parti sandıkta en çok oyu alır, Ordu ise anketlerde hep ilk sırada yer alır.
Peki aynı halk bu iki kurumu da böyle destekler ama, bu iki kurum arasındaki derin çelişkinin kaynağı nedir sizce!
Ordu gözbebeğimiz!.
Yargı yanılmaz!.
Peki siyasi partiler neyiniz oluyor?
Geçen gün Hasan Celal Güzel yazıyordu: "Ama sen kalkıp bir mahkeme kurup, adına da Yüksek Adalet dersen, fevkalade kötü işler yaparsan, benim o yargıya saygım kalır mı? Menderes, Salim Başol'a "Bizim suçumuz ne?" diye sorduğu zaman, Başol'un cevabı "Seni buraya tıkan güç böyle istiyor"" olmuştur. Böyle bir insana siz hâkim diyebilir misiniz? İnsan diyebilir misiniz? O zaman siyasallaştırılmış yargının ucu günümüzde de devam ediyor. Onun için Türkiye'deki antidemokratik, millet düşmanı, millet iradesinin, milli egemenliğin karşısında olan güçlerin üçüncü sırasında da siyasallaşmış olarak yargıyı sayabiliriz..
Milli iradeyi alaya alan darbeci subaya kim saygı duyar..
Ya da siyasileşmiş bir yargıya kim, niye saygı duysun ki..
"Bilgi Destek Planı" ve "Dağlıca saldırısı" ile ilgili iddialar karşısında Genelkurmay'ın tepkisini biliyorsunuz.. "Türk Silahlı Kuvvetleri; belli çevrelerin organize bir yapı içerisinde yürüttükleri, menfur bir saldırıyla karşı karşıya olduğunun farkındadır. Başarısız kalmaya mahkûm olan bu saldırılara karşı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendisini koruyacak tedbirleri alacağı şüphesizdir. Bu tür saldırılara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en önemli güvencesi, yasal organlar ve Türk yargısının yanılmaz adaletidir" deniliyor. Suçlayıcı, meydan okuyucu bir üslûb. "-GİZLİ- gizlilik dereceli askeri evrakın sızdırılması ve basın yoluyla yayımlanması, tamamen yasadışı bir eylem olup, konu yargıya intikal ettirilmiştir." deniyor ve "Kurum içinde yapılan araştırmada, mesajın nereden ve kimler tarafından dışarıya sızdırıldığı tespit edilmiş ve sorumlular hakkında gerekli yasal işlem başlatılmıştır" denirken, suç nitelikli iddialar hakkında aynı tehditkar ifadelerin kullanılmaması da dikkat çekici bir durum.
Bildirinin finali "Türk Silahlı Kuvvetleri; belli çevrelerin organize bir yapı içerisinde yürüttükleri, menfur bir saldırıyla karşı karşıya olduğunun farkındadır. Başarısız kalmaya mahkûm olan bu saldırılara karşı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendisini koruyacak tedbirleri alacağı şüphesizdir. Bu tür saldırılara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en önemli güvencesi, yasal organlar ve Türk yargısının yanılmaz adaletidir. Her zaman olduğu gibi, aziz milletimizin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne duyduğu sonsuz sevgi ve güven ise, en büyük desteğimizdir.."
Ahmet Altan'ın bu bildiriye cevabını biliyorsunuz. Bu tür polemiğe kapı aralayan bir üslûbun kime ne faydası var?
"Türk yargısının yanılmaz adaleti"ni yargıçlar da, Barolar da, biz de biliriz. "Vicdan - cüzdan" tartışmalarını, "yargının siyasallaşması" iddialarını bilmeyen var mı? Son parti kapatma davası neyin nesi?..
Yargı, bazı komutanlar mahkûm olacak olurlarsa aynı iddialarını tekrarlayacaklar mı?
Bir hukuk devletinde hiçbir kurumun güvenilirliği ya da saygınlığı, parlamentodan daha yüksek değildir ve olamaz.. Çünkü demokratik kurumların, varlık ve meşruiyetinin kaynağı orasıdır.. Bu makamı aşağılayarak, baskı altına alarak, kapısına kilit vurarak, aslında birileri hep bindiği dalı kesti ve bugünlere geldik..
Kendi mediasına karşı ayrımcılık yapan, gazetecisine karşı hakaretamiz ifadeler kullanan bir kurum, bu şekilde kendini yüceltmiş olamaz..
Yaşanan olaylar ve iddialar ortada.
Bazı bilgi ve belgelerdeki iddialara göre ordunun içindeki insanlar yaşanan olumsuzlukları biliyorlar ve bunları kendi aralarında dillendirmekten de geri durmuyorlar.
Ama birileri bu iddiaların basında yer almasını ve halkın arasında bu tür şeylerin konuşulmasından fevkalade rahatsızlık duyuyor.
Kırmızı kitabın, manken kızların çekmecesinde bulunması bile basındaki sıradan eleştiriler kadar tepki çekmiyor..
Öfkeli açıklamalar gerçeği değiştirmiyor.
TSK içindeki bazı unsurların bu anlaşılmaz talebi, TSK'ya yönelik eleştirilerden daha fazla zarar veriyor TSK'ya..
TSK'nın eleştirilere cevap vermek için gösterdiği çabanın daha fazlasını, iddiaların gerçekliğini araştırma ve sorumlularını cezalandırmada gösterse, herhalde çok daha iyi bir iş yapmış olur..
Ordu hepimizin ordusu ve ordunun içindeki birtakım unsurlar toplumun inanç, tarih, kültür değerlerine ve kimliğine karşı da daha anlayışlı ve uyumlu olması beklenir. "Rejimi koruyup kollama"dan daha önemli olan bu! Selam ve dua ile