Örgütler nasıl uyduruldu... Artık, ben de terör örgütü(!) üyesiyim!

Hasan Karakaya

“Algı operasyonları” eskiden şöyle yürütülürdü... Türkiye’de; meselâ“Erbakan hükümeti” veya “Türkiye’deki Müslümanlar” aleyhinde bir“haber” çıkarılır; bu haber,  “o gazetenin, aynı zamanda bir Batı gazetesinin Türkiye temsilcisi olan muhabiri” tarafından “İngilizce, Almanca veya Fransızca”ya çevrilip, “Batı bsasını”na servis edilirdi... O haber, mutlaka “Batı basını”nda çıkardı... Sonra, “o haberin kupürü”nü alırlar, “Haberimiz Batı’da büyük yankı uyandırdı” diye, aynı haberi tekrar yayınlarlardı!..

Sonra yine Batı basınına!..

Oradan yine Türk basınına!..

Çark böyle döner dururdu!..

Attıkları çamur tutmasa da, izi kalırdı!..

Özetle, geçmişte;

“İtibar suikastleri” böyle yapılırdı...

UYDUR, MİT’E GÖNDER!

Sonra, “algı operasyonu” yapan “laikçi zorbalar” değişti, yerlerine “Paralel ihanet çetesi” geldi... Ve tabiî, “metod”lar da değişti ve “çark” şöyle işlemeye başladı:

Bir “örgüt” mü “icat” edilecek ve o örgüte “operasyon” yapılıp, örgüt üyeleri(!) gözaltına mı alınacak, önce buna bir “zemin” hazırlanıyor!..

Meselâ, kim “Paralel Yapı’nın önünde bir engel”dir, kim “Fetullah Gülen’e karşı”dır ve kim “Dinlerarası Diyalog saçmalıktır” demektedir, önce bu isimler “fişleniyor”, sonra bu isimlere uygun bir “terör örgütü”uyduruluyor!..

Ve bu “terör örgütü”(!) ile ilgili bilgiler, “Emniyet İstihbarat Dairesi”tarafından, “MİT Müsteşarlığı”na, adeta “yağmur gibi” yağdırılıyor!..

Bir bilgi!.. Bir bilgi daha!..

Birkaç gün sonra;

Bir bilgi daha!..

Aradan bir süre geçince;

Bir bombardıman daha!..

MİT, “Emniyet İstihbarat” tarafından gelen bu “bilgi”(!)leri, elbette“dosyalıyor” ve hatta “klasör”lere dolduruyor!..

.........

Bu yazdıklarımı, sakın ola “işkembe-i kübra”dan attığımı düşünmeyin...Şenkal Atasagun ve Emre Taner’in MİT Müsteşarlığı döneminde, “Paralel Emniyet”ten gelen “çakma istihbarat”lar, maalesef ciddiye alınıyor ve bunlar “klasör”lere dolduruluyordu!..

Garip, ama gerçek:

“Emniyet’teki Paralel Yapı”, o zamanlar; maalesef “MİT’i kullanıyor”du!.. Belki MİT, bunun farkında değildi ama maalesef “kullanılıyor”du!..

Kimbilir, bu “kumpas”ı görememesinin bir sebebi de; “Emniyet İstihbarat”tan gelen “bilgi”(!)lerde; “Adı geçen örgütün Hükümet’e karşı darbe teşebbüsü içinde olduğunun” bildirilmesiydi...

Öyle ya;

İşin içinde, madem ki, “Hükümet’e darbe” vardır, o halde “hassas”olunmalıdır!..

O zamanki MİT, belki şunun farkına varamadı: İhbar edilen bütün“örgüt”(!)lerin hedefi, “Hükümeti devirmek” olarak bildiriliyordu!..

MİT de buna karşı, elbette “teyakkuz”da bulunmak zorundaydı!..

“Emniyet İstihbarat”tan gelen bütün “rapor”ları, “ihbar”ları biriktiriyor, dolayısıyla “dosya”lar, “klasör”leşiyordu!..

TAHŞİYE, NASIL ÜRETİLDİ?

Peki, bu “dosya” ve “klasör”ler daha sonra ne oluyordu?..

Hiiç!.. Bekletiliyordu!..

Bir anlamda “uykuya yatırılıyor”du!.. Tabiî, “zamanı gelince uyandırılıp, kullanılmak” üzere!..

Buyrun, “somut bir örnek” vereyim:

Malûm;

6 Nisan 2009’da, Pensilvanya’da “vaaz”(!) veren Fetullah Gülen; o konuşmasında “Tahşiye” ve “Rahle” isimlerini telâffuz etti ve dedi ki;

“Türkiye’de Hizbülvahşet’ten sonra bunu da icat ettiler. Yarın Tahşiye diye bir şey icat edebilirler, Allah korusun. Kitap okuyan Müslümanlarla, okudukları kitaplarla ayakta durmaya çalışanları içine sokmaya çalışabilirler. Kitapların sahibi zatın posterlerini evlerine asabilirler. Ellerine de Kalaşnikofları verirler. İki yerde eylem yaptırıp, ‘Demek ki fırsat bulunca bunlar da silaha sarılabilir’ derler. Çuvaldızı bile olmayan insanlara terörist damgası vurmak isteyebilirler.”

2 gün sonra, yani 8 Nisan 2009’da Zaman gazetesi, bu konuşmayı, “Terör örgütü üretenler yeni tezgâh peşinde” başlığıyla “haber”leştirdi... İki yazar da, “Hocaefendi, Tahşiye demekle de demek istedi” mealinde yazılar yazdı!..

Samanyolu Televizyonu da; bu haberlerden kısa bir süre sonra, “Tek Türkiye” dizisindeki “Karanlık Kurul” bölümünde “Tahşiyeciler”den söz etti...

22 Ocak 2010’da ise;

“Tahşiyecilere yönelik operasyon” yapıldı ve onlarca kişi gözaltına alınıp, bazıları tutuklandı ve “17 ay” boyunca Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutuldu...

Peki, suçları neydi?..

“Gizli Silâhlı Terör Örgütü’nün yöneticisi ve üyesi olmak!”

DEŞİFRE OLUNCA!

Bu konuyu daha önce çok yazdığım için “ayrıntı”lara girmiyorum!..

Sonuç itibariyle, “Tahşiye Örgütü”(!)nün lider ve üyeleri, kendilerine kurulan “kumpas”ı Emniyet’e bildirince, Emniyet’te de “Paralel temizlik”yapılınca, “kumpas iddiaları” ciddiye alındı ve 14 Aralık 2014’te, bu defa“Paralelcilere yönelik operasyon” yapıldı ve Hidayet Karaca ile Ekrem Dumanlı gözaltına alındı!..

Daha sonra, Ekrem Dumanlı serbest bırakıldı, Hidayet Karaca tutuklandı...

Hemen bağırmaya başladılar:

“Bir dizi, iki haberden terör örgütü çıkardılar!.. Bu operasyon, özgür basına darbedir!”

Yaygaraya hâlâ devam ediyorlar!..

MİT BUNUN NERESİNDE?

Gördüğünüz gibi;

“Tahşiye”den söz ettik... “Gülen’in vaaz”ından söz ettik!.. “Zaman’ın haber ve yorumları”ndan söz ettik!.. “Samanyolu’ndaki Tek Türkiye dizisi”nden söz ettik...

Şimdi, soracaksınız;

“Peki, MİT bunun neresinde?”

Bilmem hatırlar mısınız;

17 Aralık 2014 tarihli Bugün gazetesinde, 9 sütuna verilmiş bir manşet vardı ve deniliyordu ki;

“Tahşiye, MİT’in keşfi!”

Başlığın hemen altında deniliyordu ki;

“Demokrasi ve medyaya darbe operasyonuna dayanak oluşturulmaya çalışılan Tahşiyeciler Grubu’na kumpas kurulduğu iddiası çöktü!.. Grubu 2000’li yıllardan beri takip eden MİT’in, bu grubun isim babası olduğu belirlendi... Grubun, eylem hazırlığı içinde olduğu tesbit edilince 2008 Şubat’ında Emniyet İstihbarat uyarıldı.”

Görüyorsunuz ya;

Ortada bir grup var ve MİT, o grubun “isim babalığı”nı yapıp, onlara“Tahşiyeciler” demiş!..

Peki, MİT, bu ismi “kendi başına” mı verdi?.. Tekrar ediyorum; o yıllarda,MİT’in başında Şenkal Atasagun ve Emre Taner vardır ve onlar maalesef“Emniyet İstihbarat”tan gelen bilgilere itibar etmekte ve ona göre “dosya”oluşturmaktadır!..

Demek oluyor ki;

“Emniyet İstihbarat’taki Paralel Yapı”, daha o yıllarda “Tahşiyeciler”denilen grubu “bertaraf” etmeyi kafasına koymuş ve MİT’i “bilgi bombardımanı”na tutarak, bu ismin “MİT dosyaları”na girmesini sağlamış!..

Zamanı gelince de;

“Tedavül”e sokmuş!..

Sözün özü;

“Fetullah Gülen karşıtı” gruba operasyon yapıp, onları “sindirmek” için, önce “örgüt” ismi uydurup, bunu MİT’e iletmiş!.. Daha sonra “yaptıkları operasyon deşifre olunca” da; “Ne vaazı?.. Ne haberi?.. Ne dizisi!.. Baaak, gördünüz mü, örgütün adını MİT koymuş!” yaygarası kopardılar!..

Tamam da, o “Tahşiye” ismini MİT’e kim rapor etti?..

Elbette Emniyet İstihbarat!..

“Tahşiye” ismini MİT’e rapor ettiler ki, “deşifre” olduklarında “kendilerini sıyırabilsinler!”

17 Aralık 2014 tarihli Bugün gazetesinin “Tahşiye MİT’in keşfi” başlıklı haberi, “Emniyet’teki Paralel Yapı’yı örtbas çabası”ndan başka bir şey değildir!..

“Suç MİT’in üzerine atılmalı” ki; Emniyet İstihbarat’a da, Fetullah Gülen’e de, Samanyolu Televizyonu’na da, Zaman ve Bugün gazetelerine de kimse dokunamasın!..

Ne var ki;

Bu kumpas “deşifre” oldu!..

ONLAR GÖREVDEN ALININCA!

Sadece “Tahşiye” olayında değil, TUHSAD gibi, diğer “uydurma örgüt”lerle ilgili “rapor”lar hazırlayan ve bu raporlarla “MİT’i yönlendiren”Paralelci Emniyetçiler, daha sonra görevden alındılar!..

Sorarım size;

Adeta “örgüt imalatçılığı” yapan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak ve yardımcıları görevden alınmadı mı?..

Ve yine sorarım;

11 Haziran 2005’e kadar MİT Müsteşarlığı yapan Şenkal Atasagun ve 26 Mayıs 2010’a kadar görev yapan Emre Taner döneminde, “Emniyet İstihbarat’ın oyunu”na gelip, “sürekli örgüt icat eden” MİT; 27 Mayıs 2010’da göreve gelen Hakan Fidan döneminde, “niye hiç örgüt icat etmedi?”

İcat etmedi, çünkü;

Hakan Fidan, “Emniyet’teki Paralel Yapı’yı çok iyi biliyor”du ve oradan gelen “ihbar” ve “rapor”ları ciddiye almıyordu!..

Ciddiye almıyordu, çünkü; 

İhbar edilen o “örgüt”(!)lerin “Fetullah  Gülen ve Dinlerarası Diyalog’a karşı çıkan kişilerden başkası olmadığını” gayet iyi biliyordu!..

Bundan sonradır ki;

“Hükümete karşı darbe girişimi”nin; “Gülen karşıtı örgüt”lerden değil,“Paralel Yapı”dan geldiği anlaşıldı ve artık onlara karşı operasyon yapılmaya başlandı!..

Özetleyecek olursak;

Paralel Yapı, “Gülen karşıtı insanlar”ı, önce bir “terör örgütü”ne dahil ediyor, sonra bunu “MİT dosyaları”na sokuyor, ardından “Gülen, Zaman, Bugün, Taraf ve Samanyolu”nun “vaaz, haber ve dizi”leriyle bir “algı operasyonu” yürütüp “zemin” hazırlıyor, en sonunda da “operasyon”yapıp, “Gülen’in önündeki engelleri ortadan kaldırıyor!”

Olayın özü ve özeti budur!..

BEN DE ÖRGÜT ÜYESİ(!)YİM!

Bir not daha:

Hakan Fidan, “Paralel’in uydurduğu örgüt”lere itibar etmediği içindir ki; onu bile “Terör örgütü üyesi” olarak dinlemişler, iyi mi?..

Sadece Hakan Fidan’ı mı?..

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı, bakanlar, milletvekilleri, STK temsilcileri ve gazeteciler dahil, “3 bin 64 kişi”yi!..

Sadece dinlemekle kalmamışlar, bir de; “Tevhid-Selâm Terör Örgütü” diye bir isim uydurmuşlar!..

Duruuun, daha bitmedi!..

“Yasadışı Dinleme ve Casusluk’tan tutuklanan” ve halen Silivri Cezaevi’nde yatmakta olan eski Emniyet Amiri Kürşat Durmuş; avukatı aracılığı ile Bakırköy Savcısı Şenol Yılmaz’a bir “dilekçe” gönderip, “8 gazete ve 38 gazeteci” hakkında, “suç duyurusu”nda bulunmuş!..

“Bu 8 gazete ve 38 gazeteci” demiş; “Terör örgütü üyesidir!”

Ne ilginçtir ki; Savcı Şenol Yılmaz, bu talebi ciddiye alıp, soruşturma başlatmış ve “talimat” vermiş:

“Bu gazetecilerin evlerini basın!..

Bilgisayarlarına el koyun!”

Ve yine ne ilginçtir ki;

“8 gazete” arasında “Akit” de var!.. “Evleri basılsın, bilgisayarlarına el konulsun!” denilen “38 gazeteci”nin arasında da, “biz” de varız...

“Biz” yani; Hasan Karakaya, Ali İhsan Karasasanoğlu ve Kenan Kıran!..

Herhalde “Paralel’i deşifre” ettiğimiz için.. 

Sonunda, biz de “Terör Örgütü üyesi” olduk ya, varın “diğer terör örgütleri”(!)nin nasıl uydurulduğunu siz düşünün!..

Başka da sözüm yok... 

 **********************************************************************

Kolombiya, Küba, Meksika... Yola çıkmadan önce, birkaç not

Bugün, Allah nasip ederse; “bir grup gazeteci” olarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la birlikte, Kolombiya, Küba ve Meksika’yı içine alan bir seyahate çıkacağız... 5 gün, yani “Cuma gününe kadar” devam edecek bu gezi esnasında; elbette “haberler” göndereceğim ama “yazı”lara ara vereceğim... İnşaallah, dönüşte; “Gezi’den Notlar”la tekrar başlarız...

l Yalnız, bu seyahate çıkmadan önce; “Mısır’la ilgili yazı”da adı geçenAdem Ceylan’ın yanı sıra, “M. Fatih Durmaz ve Hasan Erdem Savaş’ın da Paralelci olmadıklarına” dair yeni bilgiler ulaştı elime... Onları da dikkatinize sunmak istedim...

l Bu arada, o günkü sayfaya; teknik bir yanlışlık sonucu, “THY Müdürü Adem Ceylan” yerine, “Konya’da öğretmenlik yapan Adem Ceylan’ın fotoğrafı” konulmuş... Bunu da bildireyim istedim...

l Ve yine bu arada; bu “düzeltme”leri yaptığım yazımda, sanki “MGV ve Milli Görüş Camiası’nın tamamını hedef aldığım” gibi bir “algı” oluşmuş!.. Kesinlikle ilgisi yok!.. “İçinden geldiğim MGV ve Milli Görüş”ü nasıl hedef alabilirim?.. Ben, “Bazıları” dedim, “Bazı edep yoksunları” dedim... “30-40 mail ve mesaj” aldıysam, bunlardan “3-4 tanesi; küfür, hakaret ve tehdit”yağdırıyordu ki, sözüm onlaraydı!.. O “özeleştiri” yazısını, bu maksatla yazdım...  Ben, o dosyayı şimdilik kapattım... Yola çıkmadan önce, bunların bilinmesini istedim... 

Şimdilik Allahaısmarladık...

yeniakit