ORDAF uzmanları, ülkenin zengin kaynaklarına göz diken emperyal güçlerin, bir Müslüman Hıristiyan düşmanlığı oluşturup bundan bir katliam çıkarmayı ve 'Bangi semalarında artık ezan sesini kimse duymacak' iddialarını gerçekleştirmeyi başardıklarını söylüyorlar.
Arakan'da Müslümanlara, Budistler tarafından dünyanın gözü önünde yapılan katliamdan sonra şimdi, Orta Afrika'da yine dünyanın gözü önünde Müslümanlar acımasızca öldürülüyor. Ülkede yaşananlar, gelen fotoğraflarla gündemimize düştü. Müslümanlar vahşice linç ederek öldürüyor. Katledilen Müslümanların cansız bedeni Afrika Birliği askerlerinin gözü önünde sokaklarda sürükleniyor, üzerinde tepiniliyor, uzuvları kesilerek yakılıyor. Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği ORDAF, konuyla ilgili bir rapor hazırladı. Biz de eski Fransa sömürgesi olan Orta Afrika Cumhuriyeti'nde neler olduğunu ORDAF uzmanlarına sorduk.
GELECEK FRANSA'YLA KARARDI
İlk akla gelen 'Ne oldu da birden bire ülke karıştı ve birlikte yaşayan halk birbirine düştü' sorusu oluyor. ORDAF Başkanı Prof Dr. Zekeriya Kurşun 2013 Mart ayında Müslüman bir liderin yönetimi ele geçirmesinin bölge üzerinde hesabı olan güçleri hareketlendirdiğini ve Müslüman-Hıristiyan dinleri mensupları arasında nefret tohumlarının olgunlaşması için her şeyin yapıldığını söylüyor. Bugün olanların bu çabaların bir sonucu olduğunu ifade eden Kurşun, Müslümanların geleceğinin aslında Orta Afrika Fransa'nın sömürgesi haline geldiğinde kararmaya başladığını ifade ediyor.
KAYNAKLARI İŞTAH KABARTIYOR
Orta Afrika 30 milyon km2 yüzölçümü ile stratejik öneme sahip bir ülke. Altın, elmas, uranyum gibi yer altı kaynakları ve tarım ve hayvancılığa elverişli verimli arazileri tüm dünyanın iştahını kabartıyor. Kurşun özellikle burada bulunan ve uzun ömürlü pillerin yapımı için vazgeçilmez bir madde olan koltan için her türlü cinayetin işlenebildiğini anlatıyor ve kaynakları acımasızca tüketilen yöredeki olayların bölgedeki menfaatlerin çatışmasının neticesi olduğunu söylüyor.
İNSAN ETİ YİYORLAR
Şu andaki durumu eski yönetimin Orta Afrika İnsani İşler Temsilcisi İbrahim Osman şöyle anlatıyor: 'Müslümanlar açık hedef haline geldi. Camileri, evleri yakılıp yıkıldı. Sadece başkent Bangi'de Müslümanlara ait 4000 adet dükkanın yağmalandığı biliniyor. Üstelik tüm bunlar Fransız ve de Afrika Birliği Barış Gücü askerlerinin gözü önünde oluyor. Anti-balaka denen terör gurubu kadın, erkek, yaşlı çocuk demeden katlediyor. Üstelik öldürdüklerinin bir kısmını pişirip yedikleri kameralara ve fotoğraflara yansıdı' Şu anda ülkede toptan gıda temin eden 40 iş yerinden sadece 10 tanesinin faaliyet gösterebildiğini anlatan İbrahim Osman bu nedenle fiyatların çok yükseldiğini ifade ediyor. Bir kasabın et bulabilmek için 150 km. yol gitmek zorunda olduğunu da söyleyen İbrahim Osman, yaklaşık 500 dolarlık bir sığırın şimdi 1500 dolardan aşağı alınamadığını belirtiyor. Dünya Gıda Programı (PAM) adına gıda yardımı taşıyan yüzlerce kamyon ise şoförleri Orta Afrika'ya girmekten korktuğu için sınırda bekliyor. Bu yardımların hava koridoru ile gönderilmesi düşünülüyor.
EZAN SESİNİ KESTİLER
Müslümanları temsil ettiğini iddia eden Oumar Kobine'nin hiçbir İslami oluşuma önderlik etmediğini ama Müslümanlar adına konuşuyormuş gibi sunulduğunu söyleyen Prof. Zekeriya Kurşun Bangi semalarında 'artık ezan sesini kimse duymayacak' iddiasının büyük oranda tamamlandığını anlatıyor. 'Tüm bu çözümsüzlük sürecinde Türkiye, Suudi Arabistan, İran, Körfez ülkeleri, Malezya, Pakistan, Fas ve Endonezya gibi ülkeler ciddi inisiyatifler alarak bu insanlara sahip çıkmak zorundadır' diyen Kurşun şunu eklemeyi de unutmuyor: 'Ama şu anda Orta Afrikalı Müslümanlar ile ilgilenebilecek yegane ülke sadece Türkiye olarak görülüyor'
HALK HIRİSTİYANLAŞTIRILDI
ORDAF Afrika Birimi Uzman Yardımcısı ve 'Afrika'da Sömürgecilik ve Osmanlı Siyaseti' kitabının yazarı Muhammed Tandoğan yaşananları tam olarak anlayabilmek için ülkenin tarihine kısaca göz atmak gerektiğini söylüyor ve şunları anlatıyor: 'Orta Afrika topraklarında Rabih b. Fazlallah'ın yerel sultanlıkları ve emirlikleri idaresine topladığı bir yönetim vardı. Ancak Orta Afrika, 1885 yılında tüm Afrika'yı aralarında paylaşmayı kararlaştıran yedi Avrupa ülkesinden Fransa'nın payına düştü. Fransızlar 1900 yılında bir askeri harekat düzenleyerek bugün Avrupalıların duymak bile istemeyecekleri bir şekilde Rabih'in başını keserek halka teşhir ettiler. Rabih'in kabri de çatışmalarda ölen Fransız komutan Lamy için dikilen abidevi bir sütuna dönüşüverdi. Bu hadise bölgede Müslüman-Hıristiyan nefretinin başlangıcı oldu. Fransızlar Müslüman kitleleri sınır dışı edilip, göçe zorladı. Ancak sosyal denge ve ticari hayatın Müslümanlar olmadan yürümesi mümkün değildi. Göçler sayesinde ülke zamanla tekrar Müslüman unsurlarına kavuştu ama bu arada Avrupalı misyonerler de birçok kişiyi Hıristiyanlaştırmıştı'
SEÇKİN SINIF OLUŞTURULDU
Fransa 1960 yılında uluslararası camiadaki baskılardan çekinerek ülkeyi bıraktığında, devletin tüm idari kadrolarının misyonerler eliyle yetiştirilen ve seçkinleştirilen bir avuç Hıristiyan sınıfın elinde olduğunu anlatan Kurşun, bu sınıfın 53 yıl boyunca Müslüman topluma ve bireylere her türlü baskıyı uyguladığını söylüyor. Her ortamda aşağılanan, eğitim, sağlık, iletişim, yol gibi modern çağın zaruri haklarından mahrum edilen Müslümanların, eğitime önem vermeleri gerektiğini görerek kısa zamanda toparlanıp teşkilatlandıklarını ifade eden Kurşun sonraki siyasi gelişmeleri de şöyle anlatıyor:
'Müslümanlar 2003 yılında askeri darbe girişiminde bulunan François Bozize ile işbirliği yaptılar. Çad'ın da askeri desteğiyle O'nun iktidarı ele geçirmesini sağladılar. İlk defa devlet kademesinde bakan, genel müdür ve farklı dairlerden sorumlu olabildiler.'
MÜSLÜMAN AVI VAR
François Bozize'nin de Müslümanlara karşı beslediği antipatiyi fazla saklayamadığını ve kendisini iktidara taşıyanlara karşı cephe aldığını ifade eden Zekeriya Kurşun, Bozize yer altı kaynaklarının Fransa'da olan kullanım haklarını iptal ederek Güney Afrika'ya verince ve Protestan kilisesi içinde kendisi bir kilise kurunca ülkenin her tarafından itirazların yükseldiğini söylüyor. Kurşun, Müslümanların öldürülmesine kadar uzanan süreci şöyle anlatıyor: 'İlk defa Müslümanlarla Hıristiyanlar aynı çizgide birleşerek, 'ittifak' anlamına gelen, 'Seleka' adıyla bir birlik kurdular ve Bozize'ye karşı başkent Bangi'ye yürüdüler. Çevre ülkelerin girişimleri ile Orta Afrikalı halklar arasında barış görüşmeleri netice verdi. Ancak Fransa 5 Aralık 2013 tarihinde Sangaris Operasyonu adıyla 1600 askerini Orta Afrika'ya soktu ve hemen akabinde terörist gözüyle baktığı Seleka mensuplarının ellerindeki tüm silahları topladı. Bu silahlar toplandıkça François Bozize'in iktidarında Savunma Bakanı olan oğlu Francis Bozize'nin teşkilatlandırdığı ve kendilerine 'anti-balaka' adı verilen gurup silahlandırılmaya başlandı. Bunlara Bozize zamanındaki ordunun askerleri de dahil oldular ve resmen Müslüman avına başladılar.'
AÇ VE SUSUZ BEKLİYORLAR
Orta Afrika'daki Müslümanlardan kaçabilenlerin Çad'a sığındığını ifade eden ORDAF kurucularından ve Türkiye'nin Çad Büyükelçisi Ahmet Kavas, Çad'ın da altyapı yetersizliği ve ülke kaynaklarının eksikliği nedeniyle bu göçmen akını karşısında tedbir alacak durumda olmadığını söylüyor. Yaşananlar sonunda 5 milyon nüfusa sahip Orta Afrika'da her dört kişiden birinin son iki ay içinde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldığını söyleyen Kavas, 250 bin kişinin ülke dışına çıktığını, 60.000 kişinin Çad'a göç ettiğini ifade ediyor. Bunların 15.000 kadarının başkent Encemine'ye uçaklarla getirildiğini anlatan Büyükelçi Kavas halen Bangi havaalanının çevresinde 50 ila 100 bin arasında Müslüman'ın Çad'a geçmek umuduyla kendilerine verilen ölmeyecek kadar gıda maddesiyle ayakta kalıp haftalardır aç susuz
beklediğini söylüyor.