Ortadoğu'da Osmanlı'nın dirilişi

Arap basınında bugün Ortadoğu'da etkinleşen Türkiye, Bush'un izlediği siyasetin kurbanı olan Pakistan halkı ve iç kargaşanın durulmadığı Yemen'i kurtarma çağrıları gündeme oturuyor.

Arap basını bugünkü manşetlerinde Türkiye'nin İsrail'e sırt çevirerek attığı yeni siyasi adımlarının Orta Doğu'daki güçsüz devletler için bir umut kaynağı olduğuna dikkat çekiyor. Irak ve Afganistan'dan sonra büyük bir çıkmaza giren Pakistan'ın ABD'nin kurbanı olduğu, ABD'nin Pakistan'ı savaşlarında yükünü hafifletmek için maşa gibi kullandığını ancak Pakistan liderlerinin bunu idrak edemediğini acı bedeli ise Pakistan halkının ödediği belirtiliyor. Son olarak Yemen'de Şii ayaklanmacılarla hükümet arasında dinmek bilmeyen çatışmaları durdurmanın tarafsız ve dürüst bir Arap arabulucunun devreye girmesiyle mümkün olacağı ifade ediliyor.


El-Haliç gazetesi yazarlarından Hüsam Kenfani bugünkü ''Türkiye ve siyasi değişim'' başlıklı makalesinde şu ifadelere yer veriyor; ''Türkiye'nin İsrail'e karşı Erdoğan'ın Davos Forumu'nda Peres'e karşı duruşundan Anadolu Kartalı tatbikatına işgal güçlerinin katılmasının iptaline, son olarak da Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açıklamalarına aldığı son konumlar Türkiye'nin Orta Doğu'daki zayıf güçlerin menfaati hanesinde konumlandırılmasını n iadesini sağladı.

Bu konumlandırmanın iadesi Arap devletlerinin Arap-İsrail çatışmasında aldıkları tüm konumların üzerindedir. İşgal devletiyle ilişkileri bulunanı bile bu ilişkileri İsrail'in Filistin topraklarında sebep olduğu yıkımın boyutuna uygun bir şekilde cezalandırılması adına adımlar atılması için kullanmadı. Büyükelçilerin ve temsilcilerin çekilmesi bile çok geç geldi.

Geçen uzun yıllar boyunca Türkiye'nin Orta Doğu'da lider bir konumu olmadı. Bu nedenle meydan yükselen ya da gelişmekte olan diğer güçler için açık oldu. Ancak Türkiye'nin Orta Doğu yönündeki ani hamlesi dikkat ve umutları çekti. Sanki orada Osmanlı İmparatorluğu'nun küller arasından yeniden canlanmasını bekleyenler var.
Bu, sadece Türkiye'nin bölgedeki yeni siyasetinin bir tasavvuru olabilir. Yeniden konumlandırma söz konusu ancak Ankara'nın istediği amaçlar için.

Bush'un laneti Pakistan'ı sardı

BAE'den yayımlanan Daru'l Haliç gazetesi bugünkü ''Pakistan ve Bush'un Laneti'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''Pervez Müşerref'in zamanından Asif Ali Razdari'nin zamanına durum kötüden daha kötüye gidiyor. George Bush zamanından Barack Obama zamanına Pakistan'ı tehdit eden riskler giderek artıyor. Sanki Yeni Muhafazakarların Irak ve Afganistan'da ortaya attığı ve sürdürdüğü ''yaratıcı kaos'' havası bu ülkeyi terketmek istemiyor.

Pakistan'da savaş ve patlamaların verdiği hasarın yanısıra kurbanların ve göçedenlerin sayısı yüzbinlere ulaştı. Bu ülkenin gelişmesi durdu. Aksine Afganistan ve Irak'da olduğu gibi onlarca yıl geriye gitti. Pakistan'ın Bush döneminde başlayıp Obama döneminde devam eden savaşların kurbanı olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü söylevleri hala aynı, yeni yönetimin ayırt edici bir söylevi yok. Bush'un laneti Afganistan'dan Pakistan'a geçti. Çünkü Yeni Muhafazakarlar bu ülkeyi savaşlarının arka bahçesi saydı. Bu ülkenin sorumluları da Amerika'nın savaş yükünü kendi üzerinden hafifletmek için kendilerini sürüklediği kanlı bataklığın boyutunu ve tehlikesini, başkalarının diyarlarında bitmek bilmez felaketler ve trajediler ektiğini anlayamadı.

Bu, Bush'un fasılları Pakistan'ı vuran ölümcül güvenlik kaosu aracılığıyla birbirini izleyen hata ve günahlara dayalı laneti. Bedelini ise kanı, şimdisi ve geleceğiyle Pakistan Halkı ödüyor.

Yemen'de arabulucu şart

Mısır'dan yayımlanan El-Ehram gazetesi bugünkü ''Yemen'i kurtarın'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer verdi; ''tarafsızlığında ve dürüstlüğünde güvenilir bir tarafın Yemen'de hükümet ile Şii ayaklanmacılar, hükümet ile ayrılık çağrıları artan güney liderleri arasında arabuluculuk yapmak için acilen hareket etmesi gereklidir. Öyle ki durumlar dönülmez noktaya ulaşmasın. İsyancılara karşı savaş uzadıkça mesele daha da düğümlendi. Dış müdahale daha da arttı, acılar daha da köklendi. Bu da sorunu çözümü zor; daha da karmaşık bir hale soktu. Yemen hükümeti ve güney liderleri arasındaki anlaşmazlık genişleyip büyümeye terkedildikçe ayrılma naraları da, dış güçlerin bu çağrıları yapanları desteklemek için müdahaleleri de arttı.

Şii isyancılarla askeri bir çözüm şüphelidir. Çünkü bugüne kadar aralarındaki savaşların kalıcı bir şekilde çözüldüğü görülmemiştir. Buna delil ise Yemenli liderlerin isyancılarla sorunun birkaç gün içinde çözüleceğini söylemelerine karşın hiçbir çözüme ulaşılmadan haftaların geçmesi, tek vatanın evlatlarının kanlarının akmaya devam etmesi, evsiz kalanların sayısının artmayı, yıkımın genişlemesi, devletin kaynaklarının tükenmesidir.
Kanların aktığı bu cehennemvari halden kurtulmanın ve ülkenin bütünlüğünün korunmasının yolu ise ister şahsi ister heyet boyutunda ağırlığı ve nüfuzu olan bir Arap aracının harekete geçmesidir. Bu Arap taraf, savaşı durdurup iki tarafın da en az ölçüdeki isteklerini karşılayacak şekilde öneriler getirmelidir.

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı