Her ikisi de, bölgede geleneksel güçlerin öncü ve lider rollerini oynamayı neredeyse bırakmasından doğan boşluğu doldurmak için uğraşıyor. Bu geleneksel güçlerin başındaysa Mısır ve Suudi Arabistan geliyor.
Arap dünyası, Irak ve Filistin topraklarındaki işgal ve tarihin geride bıraktığı, zamanını doldurmuş rejimler arasında parçalanmış durumda. Bu rejimleri yönetenlerin tek derdi oturdukları koltuklara yapışmak ve bu koltukları daha sonra oğul ve torunlarına devretmek.
Böylece, Türkiye ve İran'ın rolü öne çıktı. Her iki ülke de kendisini Ortadoğu sahnesinde, dişleri dökülmüş yaşlı aslanlara benzeyen bu eskimiş geleneksel güçleri süpürecek yeni ve etkin oyuncular olarak sunuyor.
Arap sorunlarını çözecek anahtarlar artık İranlılarla Türklerin ellerinde. ABD Başkanı George W. Bush, Irak'ta yaşananlara bir çözüm bulmaya çalışırken İran'ı arıyor. Hizbullah, İsrail'e bir yumruk atarken herkes İran'ı konuşuyor. İsrail, Hamas'ın kaçırdığı askerinin serbest bırakılması için uğraşırken Türkiye'ye koşuyor.
Bu yeni güçler, eskileri emekliye ayırarak bölgesel ve uluslararası değişimleri daha iyi kavrayabilen daha güçlü seçenekler olarak ortaya atılıyor.
(Mısır gazetesi Vefd, 17 Mayıs 2007)
Radikal