Geçen haftanın "gündem" maddeleri malûm" CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen"in, 10 Kasım günü TBMM Genel Kurulu"nda yaptığı konuşmada; "Terörle mücadele için Dersimvari yöntemler uygulanması"nı telkin ve tavsiye eden sözlerinin yankıları devam ediyor...
"Öymen"in konuşmasını alkışlayan" CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu"nun ise; Ankara"da alkışladığı Onur Öymen"i, gittiği Tunceli"de "istifa"ya davet etmesiyle ilgili tartışmalar da, geçen hafta boyu devam etti...
Gerek Kılıçdaroğlu, gerek Öymen, çeşitli platformlarda protesto edildi... "Vakit"in bugünkü manşeti"nde yer alan SHP Genel Başkanı Hüseyin Ergun"un; "Öymen, CHP"nin tam kendisidir... İçlerinden böyle geliyor, Allah söyletiyor" şeklindeki sözleri; kayda geçecek önemli bir tesbittir.
Bu tartışmada, "haklılık"larını anlatabilmek için Almanya"ya giden Kılıçdaroğlu"nun Münih"te karşılaştığı "protesto pankartları" da; "insanların uyandığı"nın bir göstergesidir... Ki, bu protestolar, dün de Avusturya"nın başkenti Viyana"da devam etti...
Öyle anlaşılıyor ki; CHP, "kaşıdığı ve kanattığı yara"yı kolay kolay kapatamayacak!..
BAYKAL ERGENEKON"U SAVUNDU; ÇÜNKÜ!
Çünkü, Öymen"in sözleri, sadece "Dersim katliamının perde arkası"nı tartışmaya açmakla kalmadı, diğer "isyan"larda neler yaşandığını ve bu isyanların nasıl "bastırıldığı"nın da konuşulmasına vesile oldu!..
Sizin anlayacağınız;
CHP, ne kadar "örtbas" etmeye çalışırsa çalışsın, "cin şişeden, macun tüpten çıkmış"tır ve geri dönmesi hayli zordur!..
Bu vesileyle görülmüştür ki;
CHP"nin geçmişinde "kan" vardır, "gözyaşı" vardır!..
CHP"nin geçmişinde "insanları zehirlemek" ve Sabiha Gökçen"e yaptırdıkları gibi "Dersim"i havadan bombalamak" vardır!..
Bakalım, geri kalan "43 isyan"ın nasıl bastırıldığı da tartışılacak mı?.. Bunlar da gündeme geldiğinde, "dünkü CHP" ile "bugünkü Ergenekon" yöntemleri arasında pek bir fark olmadığı ve hatta "aynısının tıpkısı" olduğu gözler önüne serilecektir!..
Bunlar göz önüne serildiğinde, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal"ın, niçin "Ergenekon avukatlığı"na soyunduğu da herhalde anlaşılır!..
Öyle ya; dünkü yöntemler ile bugünkü yöntemler arasında hiçbir fark yok!..
"HOŞGELDİN DARBECİ BARO!"
Geçen hafta, "telefon dinlemeleri" konusundaki tartışmalar da, zirvedeki yerini korudu.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, geçen hafta Salı günü "gazeteci temsilcileri" ile bir toplantı yapıp, onlara; "Son yılda dinlenen hakim ve savcı sayısı sadece 69"dur!.. Bunların 56 tanesi de İstanbul"dadır... Yargıtay"da ise kesinlikle dinleme yok" dese de, malûmlarınız olduğu vechile, bir gün sonra, yani Çarşamba günü, İstanbul Barosu avukatları ile CHP"liler, yargıdaki sözde dinleme iddiaları üzerine Taksim"de "Yargıya ve Ülkene Sahip Çık" yürüyüşü yaptı.
CHP"li Şahin Mengü, İsa Gök, Mehmet Sevigen, Gürsel Tekin ile İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın kol kola geldikleri Taksim İstiklâl Anıtı önünde, tam basın açıklaması yapacakları esnada, bir otelin 8. katına asılan "Darbeci Baro Taksim"e hoşgeldin" yazılı pankart ile neye uğradıklarını şaşırdılar.
İşte bu "pankartlı protesto" da, geçen haftanın "en çok konuşulan eylem"lerinden biriydi...
Bu "protesto"lara rağmen "CHP"nin dümen suyunda eylem" yapmakta kararlı olan "Baro"lar, dün de Ankara"da sahneye çıktı... Ama, "bozgun"a uğramış olarak!..
Bugünkü Vakit"in 1. sayfasında okuyacağınız gibi;
Türkiye Barolar Birliği"nin Ankara"da düzenlediği toplantıya, "78 Baro"dan sadece 31"i" katıldı!..
Peki, geri kalan "47 baro" nerede?..
Türkiye Barolar Birliği, yaşadıkları bu "fiyasko"yu, "hava muhalefeti"ne bağladı... Yani, 47 baro, "kar" ve "sis" yüzünden Ankara"ya gelememişlerdi!..
Ama, "gerçek bu değil"di!..
Çünkü, "Kayseri Barosu"nun açıkladığı gibi; "toplantıya katılmama" sebebi "hava muhalefeti" değil, toplantının "siyasî" olmasından dolayıydı!..
Bunu özellikle ifade ediyoruz ki;
"Olan" ve "gösterilen" arasındaki farkı görebilesiniz...
Görüyorsunuz ya;
Türkiye Barolar Birliği, Ankara"da "ideolojik amaçlı bir toplantı" düzenliyor, "toplantıyı protesto" eden Baroların da "hava muhalefeti"nden gelemediğini açıklıyor!..
Yani, "gerçeği örtbas" ediyorlar!..
Niçin?..
"Tepki gördükleri" ortaya çıkmasın diye!..
"Karizmaları çizilmesin" diye!..
Gelin, görün ki;
Mızrak çuvala sığmıyor!..
Gerek Baro"lar, gerek CHP ve gerek "ideoloji bataklığı"na saplanmış bazı yargıçlar, "gerçekleri örtbas" etme konusunda ne kadar çabalarsa çabalasın, artık başarılı olamıyorlar!.. Çok çabuk "deşifre" oluyorlar!..
Hep oldukları gibi!
ERDİL DÂVÂSI"NDA 2 İNTİHAR
Geçen haftanın en çok tartışılan olaylarından biri de, "Erdil Dâvâsı"nda 2. sır intihar"ın yaşanmasıydı...
Cumartesi ve Pazar günkü Vakit"te geniş biçimde yer alan bu olayın en büyük özelliği; "intihar" edenlerden birinin "hakim", diğerinin de "tanık" olmasıydı...
Olayı, bir defa daha özetle aktaralım:
Milli Savunma Bakanlığı Teftiş Kurulu eski Başkanı ve aynı zamanda Deniz Kuvvetleri eski Komutanı İlhami Erdil"in mahkûm olduğu duruşmalarda "tanıklık" yapıp, Erdil"i suçlayıcı bilgiler veren Emekli Albay Belgütay Varımlı, dün Kadıköy"de oturduğu evin balkonundan atlayarak intihar etti... Varımlı, Erdil"in harcamalarında; 1.5 ton çikolata, 60 bin sigara ve yemek faturalarında güvercin gübresi çıktığını söylemişti.
Erdil"in eşi Füsun Erdil ve dönemin satın alma komisyonu üyeleri hakkında açılan davanın görüldüğü mahkemenin başkanlığını yürüten Hakim Yarbay Tanju Ünal da geçen Haziran ayında İzmir İnciraltı"ndaki Güney Deniz Saha Komutanlığı"nda bulunan makamında intihar etmişti.
Vakit"te geniş şekilde yer alan "intihar" haberinden sonra, dün de "Albay Varımlı"ya teklif edilen rütbe ve para" cephesini gündeme getirdik...
Çünkü, Albay Varımlı; "Susmam için amirallik ve 1 milyon dolar teklif ettiler" deyip, ekliyordu: "Susmayınca da Çakıcı"yı devreye sokup, beni tehdit ettirdiler!"
Siz olsanız, bu "intihar"ların altında yatan "sır"ları merak etmez misiniz?..
Hakim ve tanık, acaba niye kıydılar canlarına?..
"Vicdan azabı" mı çekiyorlardı, yoksa "tehdit"lerden mi bunaldılar?..
Onların "intihar"(!) etmesine yol açanlar, bundan sonraki muhtemel yargılamalarda, tanıklık yapacak muhtemel insanlara "asker aleyhinde konuşmasınlar" mesajı mı vermek istedi acaba?..
Ya da; "askerlerin yargı önüne çıkarıldığı" son aylarda, "hakim"lere mesaj verip; "Mahkûmiyet vermeyin!.. Yoksa, sonunuz onlar gibi olur!" mu demek istediler?..
Olayı geniş biçimde duyurduk ki;
Bu insanlar "kim vurduya gitmesin"ler!..
4 ŞEHİT İÇİN 9 YIL HAPİS!
"Kim vurdu" dedik de... "Pimci Teğmen"den söz etmeden geçmek olmaz... Olayı biliyorsunuz...
Elazığ"ın Karakoçan ilçesi Koçyiğitler Piyade Taburu"nda pimi çekilmiş el bombasını cezalandırma amacıyla Onbaşı İbrahim Öztürk"ün eline verip, bombanın patlaması sonucu Öztürk"le birlike 4 askerin şehit olmasına sebep olmaktan dolayı yargılanan Teğmen Mehmet Tümer"e 9 yıl 2 ay hapis cezası verildi.
İşte bu ceza; ne "kamuoyu"nu tatmin etti, ne de "şehit aileleri"ni...
Şehitlerin "anne"lerinden yükselen "feryat"ları dün duyurduk... Bugün de "baba"ların isyanını aktarıyoruz...
Doğrusunu ifade etmek gerekirse;
"4 şehit" karşılığında Teğmen"e verilen "9 yıl 2 ay hapis" cezası, "Vakit kurmayları" olarak bizim de vicdanımızı sızlattı... Herkes gibi, biz de sorduk: "Askerin canı bu kadar ucuz mu?"
Öyle sanıyoruz ki;
"Askerî mahkeme"nin verdiği bu karar, tıpkı "diğer kararları gibi" tartışılmaya ve vicdanları sızlatmaya devam edecektir!..
ERUYGUR"DAN "YÜZ NUMARA" DÂVÂSI!
Gelelim, dünkü birinci sayfamızda yer alan ve "Yazarımız Karakaya"ya Eruygur"dan dâvâ" başlığı ile verilen habere...
Haber, özetle şöyleydi:
"Ergenekon Terör Örgütü davasının tutuksuz sanığı Emekli Org. Şener Eruygur, yazarımız Hasan Karakaya"nın, "Şener Eruygur... "1 numara dedik", "100 numara çıktı!"" başlıklı yazısı hakkında Cumhuriyet Savcılığı"na suç duyurusunda bulundu."
Şener Eruygur"un, "yere düşüp başını çarptığı ve dolayısıyla bilincini yitirdiği" iddiasını bir tarafa koyup, sormak istiyoruz:
Söz konusu yazıda; "Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasının 2. iddianamesinin delil klasörleri"nde yer verilen olaylar anlatılmaktadır... Eruygur"un avukatları, anlatım dilini "çirkin ve seviyesiz" bulmuş olabilir!..
Bu durumda, "olayların gerçek olduğunu" da "kabul" etmiş olduklarının farkında mıdırlar acaba?..
Biz, o olayları kafadan uydurmadık ki!..
"Olduğundan haberimiz bile olmayan" olayları, "iddianame"den öğrendik!..
Eruygur"un avukatları, "çirkin, seviyesiz ve hakaret" dediklerine göre; demek oluyor ki, "olaylar doğru"dur!..
Bu bile bir aşamadır!..
Bakalım, daha neler çıkacak ortaya?..
Bakalım, kod adı "Kafes" olan daha nice "darbe plânı" deşifre olacak ve daha nice "suikast" ve "katliam" plânına tanık olacağız!..
Eruygur gibiler, "dâvâ"lar açıp, "yazarları susturmak" yerine, "yemek faturasındaki güvercin gübresi" ile "1.5 ton çikolata ve 60 bin sigara"ya açıklık getirseler, herhalde daha iyi olur!..
Tabiî, "bilinç"leri yerindeyse!..
Ve tabiî, "unutmadılar"sa!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...