1993'te Cumhuriyet Savcısı olarak göreve başlayan Sami Gören, sırf sahurda ışıkları yanıyor, oruç tutuyor diye kaymakamın hedefi oldu. Gören, 2002 yılında HSYK kararıyla meslekten ihraç edilirken, avukatlık yapması da yasaklandı
“Yargı, maalesef belli bir ‘mezhebin’ etkisinde”
Sivil Anayasa, başörtüsü, 301 ve özgürlüklerle ilgili gelişmeler karşısında Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nin iyi sınav vermediğini belirten Sami Gören, yargının belli bir “mezhebin” etkisi altında olduğunu kaydediyor:
“Yargı, yıllardan beri belli bir siyasi görüşün, belli bir mezhebin etkinlik alanıdır. Bu anlayış sürekli yargıda kadrolaşmaya çalışmış, bunu da büyük ölçüde başarmıştır. Bu kadrolaşmada, hukuk, hukukun üstünlüğü değil, belli bir siyasi anlayışın, zihniyetin üstünlüğü dikkate alınmıştır. İşin ilginç tarafı, çok partili hayata geçtiğimiz 1950’lerden bugüne kadar da ülkeyi sağ, muhafazakar partiler yönetmiş; yargıda etkin olan o siyasi partiler, askerî darbe ve kısa süreli koalisyon hükümetleri hariç hükümette olamamıştır. Yani yargı sağ, muhafazakar partilerin hükümet olduğu dönemlerde karşıt görüşün kontrolüne girmiştir ve halen onların kontrolü altındadır. Hukuka bağlı olması gereken yargı makamlarının hukuku çiğneyebilmesi, yetki gasbında bulunabilmesi esef verici ve düşündürücü bir tablodur.”
Görev yaptığı ilçenin kaymakamı kendisini “irticalılar”a destek vermekle suçladı:
“Kaymakam; ilçedeki eczacılar ve bütün sağlık personeli hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştu. Kaymakamın iddiasına göre, bu kişiler resmi reçetelerde usulsüzlük yapıyorlardı. Görev gereği yaptığım soruşturma sonucunda, herhangi bir delil bulunmadığı için takipsizlik kararı verdim. Kaymakam, irticacı olmakla suçladığı ve şikayetçi olduğu kişilerden ve aynı zamanda AK Parti İlçe Başkanı olan eczacı ile bazı doktor ve sağlık personelini koruduğumu iddia etti. İrticacılara destek verdiğimi ileri sürdü.”
“HANGİNİZİN ORUÇ TUTTUĞUNU BİLİYORUM”
Kaymakamın bir gün Gören’e söylediği şu sözler, izahı mümkün olmayan bir gerçek: “Malum, benim oturduğum evden sizlerin ikamet ettiği lojman net gözüküyor. Geceleri hangilerinizin sahura kalktığı yanan ışıklardan belli oluyor. Sanmayın ki, hangilerinizin oruç tuttuğunu bilmiyorum.. Ayrıca camiye gidip-gelen bütün memurları biliyorum. Bütün bunlar il güvenlik toplantısında konuşuluyor. Bunu bilin!..”
Gören hakkında ihraç kararı veren bazı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin isminin Neşter Operasyonu'na karıştığı ve istifa etmek zorunda kaldıkları altı çizilmesi gereken bir nokta.
“HAKİM BEYİN PARMAĞINDAKİ YÜZÜK ALTIN MI, GÜMÜŞ MÜ?”
Sami Gören’in yaşadığı ilginç bir başka olay ise şöyle: “Bir hakim arkadaşımla ilgili olarak bir Adalet müfettişi geldi. Bizi tanık olarak çağırdı ve sordu: ‘Hakim beyin parmağındaki yüzük altın mı, gümüş mü?’ Ben de, dikkat etmediğimi, dolayısıyla bilemeyeceğimi söyledim. Adalet müfettişi bunun üzerine ‘Anlaşılan, hakim beyi koruyorsun’ diyerek beni yalancı şahitlikle suçladı. Ben de ‘Sayın müfettişim! İfademin başında yemin ettim, yalan şahitlik yapmıyorum. Zira buraya iki ay önce atandım. Gerçekten hakim beyin parmağında yüzük var mı, yok mu, onun dahi farkında değilim. Özür dilerim ama ben bekar bir bayan değilim ki, hakim beyin parmağına bakayım’ dedim.”
“EN AĞRIMA GİDEN...”
Psikolojik, manevi, maddi, ailevi pek çok sıkıntı ile karşılaştığını ifade eden Gören, kendisini çok sorguladığını ve dost zannettiği yakınlarının gerçek yüzünü gördüğünü kaydetti ve en ağrına giden şeyi anlattı:“En ağrıma giden de kendi annem, babam, kardeşlerimin ‘Memleketi sen mi kurtaracaktın? Kendi düşen ağlamaz’ tavrı oldu.”
En büyük desteği eşinden gördüğünü anlatan Sami Gören, “O bana manevi olarak çok destek oldu, Allah (cc) eşimden razı olsun” diyor.
DÜŞMEYE GÖR...
Avukatlık hakkını da kaybedince iş bulma konusunda sıkıntı yaşayan Sami Gören, şu an oldukça zor durumda:
“Bazı özel işyerlerinde çalıştım. Kiminde sigorta yapılmadı, kiminde maaşımı doğru-dürüst alamadım. ‘Düşmeye gör. Düştükten sonra tekme vuran çok olur’ derler. Bize yardımcı olanlar, mağduriyetimizden yararlanmaya, verdikleri 3-5 kuruş parayı vermemeye bakıyor.
Şu anda işsizim, iş arıyorum. Memuriyetime engel olmadığı halde (buna dair Devlet Personel Başkanlığı yazısı var) ne resmi ne de özel sektörde iş bulamıyorum. Diğer yandan hazırladığım 2 kitabım var, ‘Belediye Kararlar ve Yazı İşleri Rehberi’ ve ‘Mahalli İdareler Seçim Rehberi’ bunları yayınlatmaya çalışıyor, yayınlayacak yer arıyorum.”
Türkiye’de toplumun, özellikle de muhafazakar kesimin devleti ve sistemi tanımadığını, yakın tarihi bilmediğini vurgulayan Sami Gören, “devlet” algısının yanlışlığının altını çiziyor:“Devleti-sistemi kuran irade ‘ben devletim’ diyen iradedir. Bu anlayış İttihad ve Terakki’de, Cumhuriyet Halk Fırkası’nda neşet bulmuştur. Bu anlayışa göre, devlet babadır, hikmetinden sual olunmaz. Halk bu babanın hüküm ve tasarrufu altındadır. Halkın iradesi söz konusu bile olamaz. Halk yanılabilir. Neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu ancak devlet bilir.”
NORMALLEŞME İÇİN...
“Demokrasi, temel insan hakları ve hukukun üstünlüğünün içselleştirilmesi; farklılıkların zenginlik kabul edilmesi; farklı inanış ve düşüncelere saygı ve (en azından) tahammülün gösterilmesi, kendileri gibi düşünmeyenleri ‘hain’ görmekten, aşağılamaktan vazgeçilmesi gerekir. İkinci olarak kurumsal-yapısal değişiklikler yapılmalıdır: İnsan haklarına saygılı, demokratik hukuk devleti olma iradesinin hayata geçirilmesi; demokrasinin bütün kuralları ve kurumlarıyla hayata geçmesi; yasama, yürütme, yargı ve idarenin kendi görevine bakması, üstüne vazife olmayan konulardan uzak durması; sivil, katılımcı, özgürlükçü yeni bir Anayasa’nın yürürlüğe girmesi; kanun, KHK, tüzük, yönetmelik ve genelgelerde gerekli düzenlemelerin yapılması; görev ve yetkisini aşan herkesten hesap sorulabilmesi gerekiyor.”
HSYK KARARLARI VE MAĞDURLAR
“Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararlarıyla; 1999’dan beri 150’den fazla hakim-savcı meslekten çıkarıldı. Bunlardan 50 kişi AK Parti’nin Hükümet olduğu ilk 5 yıllık dönemde çıkarıldı. HSYK kararlarına karşı, yargı yolu kapalı olduğundan; verilen kararların hukuka uygun olduğu tartışmalıdır/şüphelidir. HSYK kararlarına karşı yargı yolunun açılmaması; yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatını zedelediği gibi yargıya güvensizliğin itirafı olmaktadır. HSYK kararıyla haklarında meslekten çıkarma kararı verilen yargı mensupları (1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5. maddesinin b bendi uyarınca) avukatlık yapma haklarını da kaybetmektedirler
HSYK kararları yargı denetimine kapalıdır. HSYK kararları yargı denetimine açılmalıdır.
Çıkarılacak kanunla, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, yüz kızartıcı suçlar hariç bütün disiplin cezaları affedilmeli, meslekten çıkarılan bütün memur ve kamu görevlilerine mesleklerine geri dönme hakkı tanınmalıdır.”
Sami Gören’in avukatlık yapması bile yasak!
1966 doğumlu olan Sami Gören, İmam Hatip lisesini bitirdi. Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak, Cumhuriyet Savcılığı görevine atandı. Savcılık görevine 1993'te başlayan Sami Gören, 2001'de “irticacı” olmakla suçlandı ve 2002'de HSYK kararıyla meslekten ihraç edilip, avukatlık yapması bile yasaklandı... Tek suçu “oruç tutması”ydı. Evet, duyunca inanamıyor insan ama işin aslı bu. Kılıfına uydurulmuş hali başka elbet.
“Başörtüsü İslâm’ın emri”
Sami Gören, başörtüsü yasağını bir “hukuk ayıbı” olarak nitelendiriyor: “Öncelikle kimin nasıl giyineceği / giyinmesi gerektiğine karar verecek olan bireyin kendisi olmalıdır. Zira bu, bireyin kendi inhisarında olan hak ve özgürlük alanıdır. Bu yasak, her şeyden önce insana-insanlığa saygısızlıktır, hakarettir. Başörtüsü-türban, İslam dininin kadınlara emrettiği dinî bir vecibedir. Kadınlar hangi niyet veya saikle kullanıyor olurlarsa olsunlar, başörtüsünün İslam dininin bir emri olduğu gerçeği bertaraf edilemez. Hukuken bir şeyin ‘yasak’ olabilmesi için, Anayasa ve yasalarda açıkça belirtilmiş olması gerekir. Anayasa’da ise tam tersi özgürlük açıkça belirtilmiştir.”
Abdülhamit Güler / Vakit