Osmanlı, Enver Paşa yüzünden mi parçalandı? Haydi ordan!
-"Enver Paşa'nın soylu mirası" diyordun; neymiş o soylu miras? - Enver Paşa sana, bana, bütün Ümmet-i Muhammed'e bir istikamet göstermiştir, bir ufuk çizmiştir, bir hedef tayin etmiştir. Mücadelesi ve şehadeti bir mesajdır. Türkistan'a kadar giderek, Tacikistan'da şehit düşerek gelecek nesillere şöyle demiştir: 'Yüreğinizi daraltmalarına, ufuklarınızı kapatmalarına izin vermeyin sakın! Yürekleriniz buralara kadar uzanmadan Anadolu'da izzetinizi, şerefinizi, haysiyetinizi koruyarak yaşayamazsınız. Malınızı ve canınızı da koruyamazsınız. Zaten Anadolu'da esenlik içinde yaşamaktan ibaret kalan bir dava bize yakışmaz. Biz ki, Alem-i İslam'ın fedaisi olarak tevarüs etmiş toplumuz. Emperyalistlerle bütün cephelerde hesaplaşıp Alem-i İslam'ı kurtarma ülküsünden asla vazgeçmeyin! Rövanş gününü daima gözetin! İttihad-ı İslam davasını yüreğinizde saklayın ve günü geldiğinde kuvveden fiile çıkarın!' Lisan-ı hal ile böyle diyordu Enver Paşa. Ama sen bunu anlayamazsın. Sen ki Çanakkale Zaferi'ni, Kurtuluş Savaşı'nı ve Yunan'ı denize dökmeyi varabileceğimiz en uç nokta gibi gösteren bir 'eğitim sistemi'nin kurbanısın. Sakarya, Dumlupınar sana yetiyor da artıyor bile. Bunların ötesine geçmiyorsun, geçemiyorsun. Nevzat Kösoğlu hocamız, Ötüken Yayınları'ndan çıkan "Şehit Enver Paşa" adlı kitabının mukaddimesinde diyor ki: "Osmanlı'nın çöküşü de kuruluşu gibi bir destandır. Çöküşün kahramanları olan neslin bayraktarı Enver Paşa'dır. Onların varlığıyla imparatorluğun çöküşünü birlikte düşünmek şaşırtıcıdır ve haksızlık gibi görünür. Onların yürekleri dağ gibiydi; hayalleri de öyle" Asla küçük düşünmüyorlardı. Yüce devleti, ülkesi ve milletiyle kurtarmak için kendilerini ateşlere atarken, her biri imparatorluğun bir uzak köşesinde bütün Müslüman dünyayı kurtarmayı düşlüyor ve bunun heyecanı ile sarsılıyorlardı. Büyük düşünmek, büyük rüyalar görmek büyük zamanların görüntülerdir. Oysa bunlar çöküyorlardı ve çökerken bile yüreklerindeki ve kafalarındaki büyüklükleri terk etmiyorlardı. / Sonra, Anadolu'ya çekildik. Artık onları anlamak zorlaştı. İnsanlarımızda yürekler daraldı, ufuklar kapandı" Sen işte o yürekleri daralan ve ufukları kapanan insanlarımızdansın. Onun için Enver Paşa mefhumunun mana ve ehemmiyetini idrak edemiyorsun.
- Neyi idrak edemediğimi söyleyeyim mi?
- Söyle.
- Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalayan adamı nasıl baş tacı edebiliyorsun, onu idrak edemiyorum.
- Enver Paşa mı parçaladı Osmanlı devletini?
- Ya kim parçaladı? Onun maceracılığının kurbanı olmadık mı? Almanların peşine takılıp Cihan Harbi'ne girmeseydi topraklarımızı kaybeder miydik?
- Cihan Harbi dediğin şey emperyalist paylaşım savaşıydı ve bu savaşta büyük ödül Osmanlı topraklarıydı. İngilizler, Fransızlar ve Ruslar, yükselen Almanya'yı dize getirdikten sonra Osmanlı topraklarını paylaşmak konusunda anlaşmışlardı.. İttihad ve Terakki Hükümeti onların dostluğunu kazanmak için elinden geleni yaptıysa da onlardan yüz bulamadı. Almanlarla ittifak kurup emperyalist paylaşımın önüne geçmeyi denemekten başka seçenek yoktu. Enver Paşa son bir gayretle "Avrupa'nın Hasta Adamı"nı ayağa kaldırıp bu akıbetin önüne geçmeye çalışmıştır.
- Ve topraklarımızı bir bir elden çıkarmıştır"
- Cezayir'i, Fas'ı, Tunus'u Enver Paşa mı elden çıkardı?
- Hayır.
- Ya Mısır'ı, Sudan'ı?
- Hayır.
- Macaristan'ı, Romanya'yı, Bulgaristan'ı, Sırbistan'ı?
- Hayır.
- Bosna-Hersek'i Avusturya-Macaristan'a veren de Enver Paşa değildi herhalde.
- Değildi.
- Yenile yenile Anadolu'ya doğru geri çekiliyorduk. Bu bir süreçti. Sürecin sonunda Arabistan'ı, Irak'ı ve Bilad-ı Şam'ı da kaybedeceğimiz, hatta Anadolu'yu elde tutmakta bile zorluk çekeceğimiz açıkça görülüyordu. Onun için Osmanlı derin devleti, ta Sultan Abdülaziz zamanından beri, Anadolu'nun yoğun gayri Müslim nüfusunu Kafkasya ve Balkanlar'dan getirdiği Müslüman göçmenlerle dengeleme yoluna gitmiştir. Ve onun için Teşkilat-ı Mahsusa'nın efsanevi liderlerinden Kuşçubaşı Eşref 1914 senesinde Enver Paşa'ya 'Gel, şu Arap illerine istiklal verelim. Sonra onlarla farklı bir şekilde yeniden birleşiriz. Bunu yaparsak, petrol yataklarını ele geçirmeyi kafalarına koyan Avrupalıların o topraklardaki fitnelerinin önüne belki geçebiliriz' demiştir. Gelinen nokta böyle bir noktaydı ve bu noktaya gelinmesinde Enver Paşa'nın hiçbir suçu yoktu.
- Nasıl yoktu? Devletin sınırlarını ihtimamla koruyan Abdülhamid Han'ı önce meşrutiyet belasıyla zaafa düşüren sonra da onu büsbütün alaşağı eden kadronun önde gidenlerinden değil miydi Enver Paşa?
- Yerimiz doldu. Bu konuyu yarın konuşalım.
- Öyle olsun.
yenişafak