Başörtüsü yasakçıları şirretlikte sınır tanımıyor. Kamusal alan yalanı her geçen gün büyürken, bu yalana karşı gerçeği haykıramayışımızın bedelleri de ağır oluyor. Bizim suskunluğumuz, yasakçıların şımarıklığını besliyor.
(Beytullah Emrah Önce) - Bu sessizlikten halkın hiçbir sorununu çözemediği gibi, yeni sorunlara yol açacak düzenlemeler yaparak iktidarsızlığını iyice ortaya döken AKP hükümeti de memnun! Geçen yıl, ÖSS öncesi katsayı ve başörtüsü yasağı gündemleşebilmişti; bu yıl ise sınav öncesi başörtüsü platformlarının dışında yasağı gündeme getiren de olmadı!
Yasak kanıksanırken; bunun vebalini üzerlerinde hissetmesi gerekenler ise daha çok rehavete kapılıyor. Ne yazık ki, onların bu halleri karşısında yasakçıların parmaklarını tetikten çekmek gibi en ufak bir niyetleri dahi yok. Zulmün şiddetini nasıl arttıracakları yönünde hummalı bir gayret içindeler.
ÖSYM, bu konuda artık YÖK"ten geri durmayacağını alenen ortaya koydu. Özellikle bu yıl yaptıkları ise yasakçı zihniyetin nelerle uğraştığını herkese gösterdi.İsterseniz kısaca hafızalarımızı tazeleyelim:
ÖSYM bu yıl sınav giriş belgelerindeki fotoğraf hususunda değişikliğe gitmiş; görevlendirdiği 6 bin civarındaki öğretmene web kamerası verdi. Böylece, öğretmenlerin başvuru bilgilerini internete girerken, aynı zamanda fotoğraf çekmeleri sağlandı.
Her ne kadar ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, amaçlarının "adayı tanımak" olduğunu vurgulasa da; bu değişikliğin başörtülü öğrencilere yönelik yeni bir zulüm olduğu ortadaydı. Bu uygulama ile 28 Şubat sürecinde ikna odalarının yeniden hayata döndüğünü gördük!
ÖSYM,KPDS sınavında adaylara gönderilen kitapçıklarda açıkça "Başı örtülü adaylar sınava alınmayacaktır, alınsa bile sınavları geçersiz sayılacaktır!" ifadelerine yer verdi. Böylece "türban" kelimesi kullanılarak oluşturulmak istenen yanılgının arkasındaki niyet açıkça beyan edildi.
Ne yazık ki, yasakçılar gerçek yüzlerini ne kadar ortaya koydularsa, çoğunluğun sessizliği daha da arttı. Bu sessizlik, fırtına öncesi sessizlikten ziyade, bize kuzuların sessizliği filmini hatırlatır mahiyette idi!
Bu sessizlik karşısında ÖSYM gemi iyice azıya aldı. Son uygulaması ile yasakçı zihniyetin başörtüsü konusunda ne kadar titiz çalıştığını ve her türlü ayrıntıya nasıl dikkat ettiğini ortaya koydu.
ÖSYM tarafından hazırlanan "bina sınav görevlileri eğitim programı"nda, sınava başörtülü gelen bir öğrencinin başının nasıl açtırılacağı ayrıntılı olarak anlatılıyor. Animasyon tekniği ile hazırlanan CD"de, bina denetim görevlisinden emniyet görevlilerine yardımcı olurken, "başları açık olmayan veya kılık-kıyafeti yürürlükteki mevzuata uygun bulunmayan adayların" sınav binasına girmemesini sağlaması isteniyor.
Animasyonda, içeri girmek için bekleyen başörtülü adayı engelleyen bina sınav sorumlusu, orada bir kabini işaret ediyor ve kabine doğru hiç itiraz etmeden giden başörtülü öğrencinin kabine giderene kadarki görüntüleri kare kare gösteriliyor.
Sınav görevlileri için gönderilen uygulama yönergesinde ise "Sınav görevlileri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu Ek Madde 19"a göre "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik"in 5. maddesine uymak zorundadırlar. Bu yönetmeliğin 5. maddesi, elbiselerin temiz, düzgün, ütülü, ayakkabıların boyalı, görev mahallinde başın daima açık olmasını öngörmektedir" uyarısı yer alıyor.
Bu uyarıların başarıyla hayata geçirildiğini üzülerek gördük. Başörtülü öğrenciler, tıpkı animasyonda gösterildiği gibi, küçük bölmelerde başlarını açmak zorunda kaldılar. Bu barbarlığı, kartel medyanın pravdaları ise "türban sorun olmadı" şeklinde yorumladı.
Bir öğrencinin, kendini kimliğinden/kişiliğinden soyutlayarak, kendi vicdanını yaralayarak ve içinde derin yaralar açarak örtüsünü çıkartması, "sorun olmadı" diye yorumlanması, yasakçıların pervasızlığının bir başka örneği oldu!
Aslında sorun ortada! Başörtüsünün temsil ettiği İslam ile ülkedeki egemen ideoloji arasındaki uçurum asla kapatılacak gibi değil. Bunu yasakçılar bildiği ve rejimi koruma refleksiyle en ufak tavizi dahi göze almadıkları halde, ne yazık ki yasağın muhatapları görebilmiş değil!
Ne yapılması gerektiği de ortada! Zalimler karşısında İslami bir mücadeleyi halka halka çoğaltmak. Başörtüsü platformlarının oluşturduğu direniş halkalarına bir yenisini daha eklemek! Unutturulmak istenen başörtüsü zulmünün aslında ne kadar sıcak ve yakıcı olduğunu herkesin gündemine taşımak! Ancak ısrarlı adımların sürdürülmesiyle, kemiyetin keyfiyete üstün geleceğini insanları anlatmak! İslami taleplerimizi bıkmadan, usanmadan, yasakçılar karşısında yılgınlığa düşmeden, umutsuzluğa kapılmadan haykırmak! Meydanları eylemlerimize şahit tutmak! Vahyi ve Rasül"ün sünnetini hayatın tam ortasına taşımak!
Bunları yapmadan geçirdiğimiz tüm vakitler aleyhimize işlemektedir! Hareketsizliğimiz, küfrün kelimelerini çoğaltmakta ve onların gürültüsü karşısında bizim sesimiz kaybolmaktadır! O halde küfrü dağıtmak için, karanlığı dağıtmak için bir direniş ateşi de biz yakalım!
Beytullah Emrah Önce
haksöz