Bu seçimler Türkiye için tarihinin en kritik seçimlerinden biri olacak.
Oylanan kişinin kendi geleceğinden, devletinizin geleceğinden, barışın, adaletin, hürriyetin geleceğinden insanlığın geleceğine bir seçim olacak.
Bunların ipiyle kuyuya da inilmez, siyasete de. Şu Global Restçilerden, TransHumanistlerden, MetaVerse’cilerden söz ediyorum. Bunlar “yalancı insanlar”dır.
Ellerinde Kızılderililerin kanı, kara derililerin gözyaşları ve sarı ırkın çalınan alın terinin izleri vardır.
Lady Macbeth’in şu sözlerini hatırlayın: “Hâlâ kan kokuyor ellerim. Dünyanın hiçbir kokusu gideremez bu küçücük elimdeki kokuyu.” William Shakespeare 400 yıl önce yazmış Macbeth’i. Macbeth, İskoçya kralı olan Duncan’ın sadık bir komutanıdır.
Norveç ordularına karşı kazandığı kanlı bir zaferden yakın dostu Banquo ile dönerken üç cadıyla karşılaşır.
Bu üç cadı, Macbeth’in ilk olarak Cawdor Beyi, ardından da kral olacağını, lakin krallık mertebesinin elinden Banquo’nun oğlu tarafından alınacağını söylerler. Macbeth, ilk başta bu kehanete kulak asmasa da, isyan çıkarmaya çalıştığı için ölümle cezalandırılan Cawdor Beyi’nin yerine atandığını öğrenince cadıların söylediğinde gerçeklik payının olduğunu düşünmeye başlar. Diğer kehanetlerin de yerine geleceğine inanan Macbeth’te kral olma hırsı ile elini kana bular. Machbeth önce iktidarı ele geçirmek, sonra da iktidarını korumak için insan öldürmeye devam eder. Gelen gideni aratmıştır. O yaldızlı sözler karşılıksız çek gibi kalmıştır. Bu durum halkın kendinden nefret etmesine sebep olur. Halk ondan korkar, evet korkar ama korkunun yanında mutlaka olması gereken sevgi yoktur, tersine nefret vardır. Aslında Macbeth kadın ve erkeğin güç ve iktidar uğruna aldanış ve aldatışlarının hikayesidir.
Genellikle güç düşkünü siyasiler, bu uğurda iktidar aşkı ile ilkeleri ve vaadleri ile birlikte yol arkadaşlarına ihanet eder. Muhteris kadınların zayıf karakterli erkekleri nasıl parmaklarında oynattıklarının hikayesidir aslında bu oyun. İktidar aşkı vicdanı körelttiğinde, insan ihtiraslarının oyuncağı olur. İktidar hırsı yedikçe daha da acıkan adamın haline benzer.
“Karanlık gecelerin beklenen bir aydınlık sabahı” olmasa hayat daha da çekilmez bir acıyla dolardı.
Onun için umudumuzu kaybetmemeliyiz. Ölüm korkusu tek başına ölümcül bir hastalıktır.
Onun için pandemi misyonerlerinin rakamların arkasına saklanarak tekrarladıkları yalanlara inanmayalım. “Kötülüğü ve kötüleri baş tacı edip, iyiliği çılgınlık, komploculuk sayan dünyada.”
Akıllı, dürüst, cesur insanların işi zor. Bir ülke hainler ve kahramanlarla dolu ve herkesin kahramanı ötekinin haini ise, onların hali bu tiyatrodaki gibi olur. Aşırı güven kişinin kendisi için tehdittir. “Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder”. Şeytan tüylü adamlar ağuyu altın tas içinde bala karıştırıp sunarlar. Doktorun ilacı ise biraz acı gelir, hazza ayarlı dudaklar için. O açlık çeken dudaklara uzatılan yemle birlikte yuttuğunuz olta deva değil azap olur. Çünkü “oltayı yutan balık artık yem istemez”. “Tanrıyı kıyamete zorlama” çabasındaki çevreler size çare sunmayacaklardır, sözleri bal gibi tatlı olsa da kır çiçekleri arasında baldıran zehirine batırılmış kınından çıkmış bir kama gizlidir.
“Macbeth, uykuyu öldürdü”. Siz ölümü öldürebilecek misiniz. Ağzınıza, burnunuza, gözünüze, kulaklarınıza taktığınız maskeleri, tıkaçları, at gözlüklerini çıkarın artık.
Ölüm vadisindeki en tehlikeli uçurumun kenarındasınız. Anneler çocuklarınızı koruyun teknoloji cadısının elinden. Uyumayın.
Çocuklarınızın bedenine sarılıp ağlarken, onların beynini çalabilir Bio Hackerler. Subliminal mesajlarla çocuklarınız şen şakrak oyunlar oynarken tabletlerinde, Şeytanlar onu ölüm vadisine çağırabilirler.
Şifacı kılıklı birileri ellerinde haplar ve iğnelerle kapınızı tekrar çalabilirler. Aman dikkat, hapı yutarsınız!
O işbirlikçileri, modern zamane mandacılarını uyarıyorum: Sizi, gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Mekerallahu!
O makam ve servet sahibi yaptıklarınızın, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuştuklarının bilindiği bilen ahlaksızların gözlerinden uykuyu alır günü geldiğinde Allah. Ve onların kendi vijdanlarının esiri olurlar. Vijdanları zebanileri olur, şuuraltları korku salar yüreklerine. Ölmekten de yaşamaktan da korkarlar. İşte böyle, akıllarını kaybedenler ya da intiharı düşünenler, alkol, uyuşturucu, macera arayışı, kumarın sarhoşluğu içinde unutmak istedikleri gerçekler onların beyinlerini kemirmeye devam eder.
Evet, tekrar Davos’a dönecek olursak, bunlar ne Davos’da umduklarını buldular, ne de DSÖ toplantısında.
Yine aynı adamı seçtiler, çünkü buna elleri mahkum. DSÖ’nün giderlerini, ilaç firmaları ve bir de ABD sağlıyor. Orada parayı verenin söz sahibi olduğu aşağılık bir düzen var. Bu durum bugün BM’nin birçok yerinde böyle.
Son olarak Bilderberg toplantısı da yapıldı. Davos bu işin Amerikan ayağı idi, Bilderberg Amerika ayağı. Bunlar Mandater örgütler ve domuz sürüsünde koyunlar olarak “biz”(!) artık her yerdeyiz. O “Beyaz” “Biz”ler artık bir hak mücadelesinden çok, bu çalınan alın terleri, kan ve gözyaşı ile ıslanmış pastadan pay almak için onların safında ya da masasındayız.
Pfizer CEO’su, CIA Başkanı, Hollanda Kralı, NATO Genel Sekreteri ile birlikte. O muhteşem basınımızın bundan haberi yok! Ya da 3 maymunları oynuyorlar.
“Biz”den, Türkiye’den beş (5+1) katılımcı var: Yetkin, Murat Gazeteci / Yazar YetkinReport; Yurdakul, Afsin / Gazeteci, Habertürk; + CEO, Inflection AI; Rende, Mithat / Türkiye Sanayi Kalkınma Bankası Yön. Kur. üyesi; Koç, Ömer / Yön. Kur. Bşk./ Koç Holding AŞ; Erdogan, Emre, Prof. Siyasal Bilimler, Ist. Bilgi Uni. Ve katılımcılar arasında bir diğer Müslüman IT’ci Süleyman, Mustafa Suriye asıllı biri, İngiltere’den.
1954’den beri yapılagelen Bilderberg Toplantıları bu sene 2 Haziran 2022’de Washington, D.C.’de, 21 ülkeden yaklaşık 120 katılımcı ile başladı ve bugün sona eriyor. Toplantıya 21 ülkeden 130 civarında siyasi lider ve sanayi, finans, emek, akademi ve medyadan uzmanlar katılıyor. Yani ortalama ülke başına 5-6 kişi davet ediliyor ama, tek başına ABD’den 30 davetli var. İngiltere’den 13, Hollanda’dan 8, Fransa ve Türkiye’den 5’er, Yunanistan’dan gelen 4 kişi var.
Ukrayna, İsveç ve Finlandiya’dan ağır bir katılım yok. İlginç!
Toplantı Chatham House Kuralı uyarınca yapılıyor ve bu kurallara göre konuşmacıların kimliği, kişisel görüşleri ve temsil ettiği kurumun görüşleri bir başkası tarafından açıklanamaz.
Oylama yapılamaz ve karar alınamaz.
Sonuç bildirisi yayınlanmaz.
Bu yıl tartışılacak ana konular: 1. Jeopolitik Düzenlemeler, 2. NATO’nun önündeki zorluklar, 3. Çin, 4. Hint-Pasifik’in yeniden yapılandırılması, 5. Çin-ABD arasında teknoloji rekabeti, 6. Rusya, 7. Devletin sürekliliği ve Ekonomi, 8. Küresel Finansal Sistemin bozulması, 9. Dezenformasyon, 10. Enerji güvenliği ve sürdürülebilirlik, 11. Pandemi sonrası sağlık, 12. Demokratik toplumların dağılma riski, 13. Ticaret ve Deglobalizasyon ve 14. Ukrayna..
Lütfen bu yazdıklarımı, iç, dış ve bölge politikaları, yaşanan gerçeklerle bağlantılı olarak okuyun ve düşünün.
Ne Şeytan sizi Allah’la aldatsın, ne de birileri yeryüzünde bir cennet, ebedi bir hayat vadi ile.
Farkındasınız değil mi, dün birbirine sövenler bugün nasıl bir araya gelebiliyor.
Yakında bir seçim var biliyorsunuz. Oyun’u görmeden oy’unu verme. Bu “maskeli balo”da eğer doğru bir tercihte bulunmayacak, ucuz taraftarlık hesapları, çıkar hesapları ile hareket edecek olursak işimiz zor. Aklımızı kiraya vermeyelim.
Selâm ve dua ile.