Özümün oyu nerde Hasan!

Abdurrahman Dilipak

Hasan Aksay anlatıyor. Olay 1960’ların başlarında gerçekleşiyor.. DP döneminde de milletvekilliği yapmış, yaşlı, Azeri kökenli bir milletvekili beni ziyarete geliyor.. En genç, ilahiyat kökenli milletvekili olarak herkes tanıyor. Hasan Aksay’dan bir ricası var. Artık bir daha aday da olmayacak. Ama hep sade bir milletvekili olmuş. Bir komisyona üye olmak istiyor. Onun için grubtaki oylamada Hasan Aksay’dan kendisi için oy kullanmasını istiyor. Aksay, başka arkadaşına o konuda söz verdiği için, oy veremeyeceğini söylüyor. Adam teşekkür ediyor Aksay’a dürüst ve açıksözlü olduğu için. Daha sonra başka arkadaşları ile de konuşuyor. Onlar “tamam” diyorlar. Adamcağız da, Hasan Aksay’a gelip, seçilecek kadar oy konusunda söz aldığını söylüyor ve tekrar teşekkür ediyor..

Oylama yapılıyor, grub toplantı salonundan çıkarken, oy verme sözü veren karşılaştığı herkes “tamam, söz verdiğim gibi” diyorlar. Sayım yapılıyor. O milletvekiline bir oy çıkmıştır. O oy da kendi kendine verdiği oydur.. Azeri zat, Hasan Aksay’la karşılaşır. Ağlamaklıdır. “Özümün oyu nerde Hasan” der.

Aynı parti içinde, söz veren seçilmiş milletvekillerinin sözlerine sadakat konusundaki samimiyetlerine bakar mısınız.

Geçen gün Hatay’daydım, ASAM tarafından düzenlenen Ortadoğu konulu uluslararası bir konferansta müzakereci idim. Orada öğretmen arkadaşlarla sohbet ederken arkadaşlardan biri, bir olay sebebi ile kızarak bir partiye oy vermemeye yemin ettiğini, ama sonra kefaret ödeyerek o partiye oy verdiğini anlattı. 

Yine 28 Şubat mağduriyeti ile ilgili değişik illerde değişik grublarla konuşuyorum.. Çoğu 28 Şubat davasına müdahil değil. Farklı kesimden benzer sorunları olan grubların da kendi aralarında ortak bir hak ve hukuk arayışları yok gibi sanki. Yargıya gitmiyorlar.. Herkes her şeyi Ankara’dan bekliyor.. Ve siyasi tercihler bu pazarlıklar üzerinden, ücret ve istihdam üzerinden yapılıyor.. Sonunda herkes bildiğini okuyor.. Kimilerine göre parti tutmak takım tutmak gibi bir şey. Kimileri bu işi gözünde çok büyütüyor, militanlaşıyor.. Kimine göre gelen ağam giden paşam.. Kimi sadece kendi çıkarları, tanıdıkları üzerinden bakıyor olaya. Önemli bir kısmı sevdiği adayın partisine değil, nefret ettiği partinin karşısındakine veriyor. Kimi inadına, şan olsun diye..

Siyasetin geni ile oynandı. Birçok kişi bilgi sahibi olmadığı konularda bir kanaat sahibi..

Bakıyorsunuz partilerin çoğu ötekiler üzerinden oy devşirmeye çalışıyor. Seçmene duymak istediği şeyleri söylüyor.. Sonuçta polemik, demagojiye, ağız dalaşına dönüyor.

Ama artık seçmen bu kavgalara doydu.. Bu üslûb siyaseti, siyasetçiyi değersizleştiriyor..

Siyasi partilerin seçim anketleri de, çoğu parti açısından gerçeği öğrenmek için değil. Bu iş gereken ciddiyetle yapılmıyor bu şirketlerin çoğu tarafından. Bu şirketler soruları hazırlarken ve hedef profilleri seçerken çok da titiz davranmıyorlar. Anketörler çok uzman değil. Çok dürüst de değil. Merkeze ulaşan veriler de dürüst bir şekilde analiz edilmiyor.. Elde ettikleri sonuçlarla açıkladıkları aynı değil genellikle..

Bu zeminde siyaset yapıyoruz.

Zaman zaman gazete tirajlarını yazıyorum.. 30 kadar gazetenin baskı ve dağıtım raporları ve gerçek tirajların tesbiti konusunda bile halimiz ortada..

Şurada 3-4 hafta sonra sandık sonuçları ortaya çıkacak. O tahminlerle, kamuoyu araştırma sonuçları ile sandık sonuçları belli olacak. Kimsenin de yüzü kızarmayacak. Birileri kandırmakta, öteki kandırılmaktan bıkmayacak..

Verilen sözlere hemen inanmayalım, o sözlerin takipçisi olalım ve bu açıklanan kamuoyu sonuçlarını ihtiyadla karşılayalım.

Selâm ve dua ile..

yeniakit