Pakistan Başbakanı Pervez Müşerref, İran’ın Şahı’ndan daha küstah, gururlu ve korkutucu olabilir. Oysa Şah, Müşerref’te bulunmayan gücün unsurlarından besleniyordu.
Dr. KEMAL REŞİD
İran Şah’ı uzun tarihi mirasa dayandı. Müslüman olsa da Farslıların şanına ve krallarına dayanıyordu. Taki İran İslâm devrimi gelene ve kendisini devirene kadar. Ayrıca Şah, petrol denizine dayanıyordu. Petrol kendisine dev bir servet kazandırdı. “Pakistan’ın Şah’ı Pervez Müşerref askeri darbeyle yönetimi ‘kafesledi’. Ardından kendi erkanını sağlamlaştırmak istedi. Pakistan halkına ne siyasette, ne ekonomi, imar ve kalkınmada hatırı sayılır hiçbir şey sunmadı. Aksine ülkeyi krizlere boğdu ve krizden krize geçti. Batı ve özellikle de ABD ‘terörle savaş’ başlığı altında kendisini kullandı”.
Para iktidarda mucizeler yapıyordu. Oysa Pakistan fakirlik ve borçlar altında eziliyor. Hükümet fakir, halk fakir. Ekonomik konularda yönetici ve yönetilen zayıf.
BATI KENDİ ÇIKARLARI İÇİN ŞAH’I KORUDU
Şah, Batı ile sıcak ilişkiler kurdu. Batılılar öncelikle ve herşeyden önce kendi çıkarları için Şah’ı desteklemekte ve tahtını korumakta samimiydi.
Zira İran, petrol, stratejik konum, nüfus, Batı mallarının ve ihtiyaçlarının tüketim pazarıydı. Şah, uzun süre hükmettiği için iktidarın geleneklerini derinleştirdi, orduyu tekeline aldı ve orduya ihsanda bulundu.
MÜŞERREF, HALKA HİÇBİR ŞEY SUNMADI
Pakistan’ın Şah’ı Pervez Müşerref ise askeri darbeyle yönetimi ‘kafesledi’. Ardından kendi erkanını sağlamlaştırmak istedi. Pakistan halkına ne siyasette, ne ekonomi, imar ve kalkınmada hatırı sayılır hiçbir şey sunmadı. Aksine ülkeyi krizlere boğdu ve krizden krize geçti.
Batı ve özellikle de ABD ‘terörle savaş’ başlığı altında kendisini kullandı. Bütün Pakistan halkı ise ABD ve Batının gözünde uluslar arası terörün bir parçasıydı.
KEŞMİR SORUNUNU BIRAKTI
Halkı fakirleştirdi ve Pakistan’ın geleneksel nükleer hasmı Hindistan karşısında zayıflattı. Pakistan’ın bildiği ve gördüğü nükleer projeden geri adım attı.
Müslüman Pakistan’daki ‘İslâm bombasıyla’ övünüyorlardı. Keşmir ve Keşmirli halkın davasını bıraktı. İktidarını desteklemeleri için Batıya ve özellikle de ABD’ye samimi şekilde bağlansa da kendisini komik durumda buldu.
ABD ve İsrail stratejik müttefik olarak Hindistan’ın yanında saf tuttular.
MÜŞERREF İÇ VE DIŞ CEPHEYİ KAYBETTİ
Müşerref İsrail’i tanımaya hazır olduğunu ortaya koyan ilk Pakistan yöneticisidir. Bu konuda Pakistan’ın tutumu bazı Arap ülkelerinin tutumlarından çok daha iyiydi halbuki. Böylelikle Müşerref, yargıçlar, partiler, İslâmi hareketler ve dini okullar gibi halkın bütün aydınlıkçı gruplarını karşısına alarak Pakistan içini kaybetti. Benazir Butto ile pazarlık yapmaya girişse de Nevaz Şerif’e düşmanlığını sürdürdü. Şimdi bu isimlerin hepsi Pakistan’ın Şah’ına karşı tek cephe olarak saf tutmuş durumdalar.
TEK DOSTU BUSH KALDI
Son marifeti olağanüstü hal ilanı ve kapsamlı tutuklamalar oldu. Devlet başkanlığını kazandığı vakit askeri üniformayı bırakacağını vaat ederek halkına yalan söyledi. Seçimlerin en az bir yıl ertelenmesini ciddi ciddi düşünen de kendisi. Keza Müşerref dışarıyı da kaybetti. Kendisini destekleyen Amerikalılar arasında sadece Bush kaldı. Batı ise kendisinden savaş açtığı demokrasiyi istiyor. Komşu ülkeler ise kendisiyle uyum içinde değil.
Yeryüzünün savaşı buysa Allah’ın savaşı uzak değil. Çünkü Allah, zulmü, ceberrutu ve despotluğu sevmez. Dünyanın, demir yumruk ve ateşle yönetmek isteyen ve akışın tersi yönünde yürüyen bu adamı kuşatmaya aldığını görüyoruz.
Ürdün’de yayımlanan Ed Düstur gazetesi, 10 Kasım 2007, Arapçadan çeviri: Halil Çelik / Vakit