Bu kadar yazılıp çizildiğine göre, olaya "bigâne" kalmak olmazdı... Gazetelerde, televizyonlarda "Vatikan" ve "Papa" kelimelerinden geçilmiyor.
Papa aşağı, Papa yukarı!..
Pardon, "Papa yukarı" çok gerilerde kaldı... 11 Şubat Pazartesi günü "istifa"sını açıkladığına göre, 28 Şubat akşamı saat 20.00"de "aşağı" inmiş olacak...
Halbuki, "1 ay daha" bekleseydi, "tamı tamına 8 yıl" görev yapmış olacaktı.
Ama, "8 yıl"ı dolduramadı.
11 Şubat günü öğle saatlerinde "Otrantolu denizci askerlerin azizlik mertebesine yükseltilmesi" töreninde "Latince" açıklama yapıp, dedi ki;
"Kilise"nin iyiliği için bırakıyorum... Tanrı huzurunda vicdanımı defaatle yokladıktan sonra, ilerleyen yaşım dolayısıyla gücümün, görevimi yeterlilikle icra etmeye artık uygun olmadığından emin oldum... Görevi, kendi arzumla bırakıyorum... Verdiğim bu karar, kilisenin hayatı için büyük önem arzeden bir karardır!"
Papa 16. Benediktus, istifa kararını "kendi arzusuyla" verdiğini söylese de, istifaya "mecbur" kalmıştır... Evet; "tehdit"lerden sonra "mecburen ve mecburiyetten" istifa etmiştir!..
Yoksa, göreve getirildiği Nisan 2005"te, son derece "azimli" ve "kararlı"ydı...
Zaten bu yüzdendir ki; "Paul" olarak değil, "Benediktus" olarak anılmayı tercih etmişti...
Niye?..
Buyrun, "tarihsel geçmiş"ine bir bakalım...
NİYE BENEDİKTUS?
Alman Kardinal Joseph Ratzinger, kardinaller tarafından 19 Nisan 2005"te "Papa" seçilmişti...
Bundan önceki Papa, "2. John Paul" ünvanını kullanmayı tercih ederken; Ratzinger "16. Benediktus" ünvanını tercih etmişti...
Peki, meselâ niye "3. John Paul" olarak anılmayı değil de, "16. Benediktus" olarak anılmayı tercih etmişti...
Elbette bu tercihin de bir sebebi ve "evveliyatı" vardı...
Efendim;
Papa 15. Benediktus, 3 Eylül 1914"ten 22 Ocak 1922"ye kadar görev yapmış... İtalyan olan 15. Benediktus, Birinci Dünya Savaşı sonrasında "Avrupa ülkeleri arasında barış ve uzlaşmayı özendirmesi"nin yanı sıra, "misyonerlik" çalışmalarına önem veren biri olarak biliniyormuş!..
15. Benediktus, 30 Kasım 1919 tarihli "Maximum illud" adlı talimatnamesinde, Katolik misyonerlere demiş ki; "Görev yaptığınız ülkelerde yerli halk arasından din adamı bulmaya ve yetiştirmeye özen gösterin."
Demek oluyordu ki;
"Papa 16. Benediktus" ünvanını tercih eden yeni Papa Ratzinger; böylece "15. Benediktus"un izinden yürüyeceğinin mesajı"nı vermiş oluyordu...
Bu da demekti ki;
Vatikan, "misyonerlik faaliyetleri"ni daha da hızlandıracak ve işler "din değiştirtme"yi de aşıp, "yerli papazlar bulunup yetiştirilmeye" kadar vardırılacak...
KOYU BİR İSLÂM DÜŞMANI!
Nitekim, 24 Nisan Pazar günü yaptığı konuşmada, "verdiği ilk mesaj" bu olmuştu...
Demişti ki;
"Hıristiyanlığın mesajını yaymaya özen göstereceğim!"
Papa, konuşmasının büyük bölümünü, "bu stratejinin önemine" ayırmıştı...
İşin tuhaf tarafı;
"Museviler" hariç, hiçbir din mensubunu ağzına almamıştı... Musevilerle ilgili olarak "Musevî halkına mensup kardeşlerimizle büyük bir ruhanî mirası paylaşmaktayız" demişti de, "Müslüman"lara veya diğer inanç mensuplarına dair tek söz etmemişti...
Bu da; Papa 16. Benediktus"un; "Azılı bir İslâm düşmanı" olduğunu gösteriyordu.
Nitekim;
Yüreğinin derinliklerinde ve beyninin kıvrımlarında gizlediği "kin"i, 12 Eylül 2006 Salı günü Regensburg Üniversitesi"nde kusmuştu... Bu küstah, Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz hakkında; "inancını kılıçla yaymak, şiddete başvurmak" ve "akıl gereğince hareket etmemek" gibi alçakça iftiralarda bulunmuştu...
Elbette gülüp geçmiştik.
Öyle ya;
"Dünya dönüyor" dediği için "Ortaçağ engizisyonları"nda yargılanan "bilim adamları"nı "idam"a mahkûm eden biz değildik...
"Akılcı düşünce"ye sahip oldukları için "zindan"lara atılıp, "işkenceler altında kıvranarak öldürülen" bilim adamlarını biz mi katlettik?!?..
Milyonlarca insanın ölmesine yol açan "Haçlı seferleri"ni organize eden "Kilise" değil miydi?..
Ve günümüzden bir örnek:
11 Eylül 2001 günü, "Bu bir Haçlı Savaşı"dır" diyerek, önce Afganistan"ı, ardından da Irak"ı bombalayıp, yüzbinlerce insanın ölmesine yol açan Bush oğlu Bush da bir "Hıristiyan" değil miydi?.. Bu savaşı da, "din adına" yürüttüğünü söylememiş miydi?..
PARA... TACİZ... TECAVÜZ!
Her neyse... O günler, 8 yıl gerilerde kaldı... İslâm"a dil uzatan bu küstah, sonunda "istifa" edip, gitti...
Hem de, sırtında "Notre Dame"ın Kamburu"ndan daha büyük bir "kambur"la!..
Hakkında öyle "suçlama"lar yapıldı ki, bu "iddia"ları "it"in önüne atsanız yemez!..
Düşünebiliyor musunuz;
l "Sadece bir tek şahsi hesabında 33 milyar dolar bulunduğu" ispatlanmış durumda... Kaldı ki, "daha 17-18 hesabı" varmış!..
l Papa 16. Benediktus"un görev yaptığı yıllarda, özellikle 2008-2011 arasında "çocuklara cinsel taciz dâvâları"nda tam bir patlama yaşanmış... "Cinsel taciz dâvâları"nın sayısı 4 bin 250"ye ulaşmış...
Madem bu konuyu açtık, o halde, "sayının kabarıklığı"nın nereden kaynaklandığını da açıklayalım.
Efendim;
Bütün dünya kiliselerinde olduğu gibi, Vatikan"da da "çocuklara cinsel taciz" iddiaları ayyuka çıkmıştı... Ne var ki; anne-babalarına "para" vererek, "iş" bularak ya da "tehdit" ederek bilinçli ve sistemli bir şekilde "hasıraltı" ediliyordu.
Uzun lâfın kısası;
Bu dâvâlara, önceleri "Vatikan mahkemeleri" bakıyordu ve şikâyetler "örtbas"la sonuçlanıyordu... Ne var ki; bu dâvâlar, daha sonra "sivil mahkemeler" tarafından görülmeye başlandı... Zaten, "lâğım" da bundan sonra patladı.
PAPA"DAN ÖRTBAS TALİMATI!
Peki, İslâmiyet"i "şiddet dini" gibi gösterme cür"etinde bulunan Papa 16. Benediktus, bu "tecavüz" ve "taciz" suçlamaları karşısında ne yaptı?..
Buyrun, 2006 yılına gidelim...
İngiliz Yayın Kurumu BBC"deki Panorama programında 1 Ekim 2006 günü yayınlanan "Seks, Suç ve Vatikan" adlı belgesele göre, Papa 16"ncı Benediktus, "Kardinal Thomas Ratzinger" olarak bilindiği 2001 yılında, dünya genelindeki piskoposlara konuyla ilgili çok gizli bir Vatikan tebliği göndermiş ve demiş ki;
"Kilise"nin çıkarları çocukların güvenliğinden önce gelir. Piskoposlar, işlenen suçun kurbanını, failini ve tanıklarını bu konu hakkında konuşmamaya teşvik etmeli. Kurbanlara, iddialarını tekrar etmeleri durumunda aforoz edilecekleri söylenmeli."
İşte "örtbas"ın belgesi...
Kendisi de 14 yaşındayken bir rahibin tecavüzüne uğrayan Colm O"Gorman"ın sunduğu Panaroma"da, din adamlarının tecavüz ettiği çocuklara "sus payı" vermek için Kilise bütçesinden fon oluşturulduğu açıklanıyordu. Rahip Tom Doyle ise yaptığı açıklamada diyordu ki;
"Tacizci olduğu ortaya çıkan rahiplere ne soruşturma açılıyor ne de bu kişiler yargılanıyordu. Bütün dünyada yapılan uygulama, bu kişilere ceza vermek yerine, görev yerlerini değiştirmekti. Taciz kurbanlarının hiçe sayılması anlamına gelen bu uygulama sayesinde tacizci rahipler yeni görev yerlerinde yeni kurbanlar da bulabiliyordu."
İFLAS EDEN KİLİSE!
"Taciz ve tecavüz" olaylarının en ilginçlerinden biri de; kurbanlara "sus payı" ödemekten iflâhı kesilen bir kilisenin "iflas"ını istemesiydi...
Mesela;
2003"te ABD"deki Boston Başpiskoposluğu, rahiplerin tacizine uğradığını söyleyen 500 kişiye 85 milyon dolar para ödemeyi kabul etmişti...
Bu olayların bir benzeri de yine ABD"deki Portland Kilisesi"ni iflas ettirmişti... Bu kiliseye bağlı din adamlarının tacizine uğradıkları iddiasıyla dava açan 100 kişiyle anlaşma yoluna giden kilise, 53 milyon dolar ödemeyi kabul ederken, bir taraftan da iflasını duyuruyordu...
Uzun lâfın kısası;
Gerek Vatikan, gerek dünyadaki bütün kiliseler, "çocuklara taciz ve tecavüz" iddialarıyla çalkalandı... Hatta, bazı "rahip"lerin "Papa tarafından kollandığına" dair örnekler verildi...
Benzetmek gibi olmasın ama;
Gerek "Vatikan" için, gerek "kilise"ler için, şöyle demek mümkün;
"Taciz ve tecavüz bankası!"
Gerçekten de;
"İnsanın fıtratına aykırı" bir karar alıp, "evlenmelerine" izin verilmeyen rahipler, "cinsel ihtiyaç"larını "çocuklar"la gidermişler!.. Hem, öyle "yüzlercesi" ile değil, "binlercesi" ile!..
Sizin anlayacağınız;
Kiliselerden ve Vatikan"dan "din adamları" değil, "tecavüzcüler" yetişmiş!..
Yoksa,
"Taciz ve tecavüz" olaylarına adı karışan Papa 16. Benediktus, istifa etmek zorunda kalmazdı...
Papa"nın adı bu sapıkça olaylara öyle bir karıştı ki;
Kardinal olduğu dönemde bu olaylardan bazılarını bildiği halde gerekli tedbirleri almayan Papa 16. Benediktus"a yönelik tepkiler de artıyordu... Son olarak dünyaca ünlü gazeteci-yazar Christopher Hitchens, Papa"nın tutuklanmasını isterken, İrlandalı şarkıcı Sinead O"Connor da Papa"nın adli soruşturmaya tabi tutulması gerektiğini söylüyordu...
Ne dersiniz;
Papa tutuklanır mıydı?..
Niye olmasın?!?..
VATİKANBANK VE CİNAYETLER!
Dedik ya; Vatikan ve kiliseler, birer "tecavüzcü bankası"dır!.. "Banka" deyince de, "Vatikanbank"a bakmadan geçmek olmaz...
Araştırmacı-Yazar Aytunç Altundal, "600 kişinin yönlendirdiği 900 milyon insan, şartsız olarak Vatikan"a bağlıdırlar ve onun emirlerine tabidirler" derken, tabloyu şöyle değerlendirir:
"Katolikler, Papa"yı korumak, geliştirmek ve gerçekte daha da zenginleştirmekle yükümlüdürler."
Bu emeklerine karşılık Papa"dan alabilecekleri tek "gelir" her Pazar günü Papa"nın onlar adına yaptığı "Şükran Duası"dır, o kadar."
Vatikan"ın doğrudan ya da dolaylı olarak sahibi olduğu veya yönlendirdiği günlük, haftalık ve aylık 200"den fazla gazete ve dergi, 154 radyo istasyonu veya emisyonu, 49 TV kanalı veya kablolu yayını bulunmaktadır.
Bu yayınlar 24 saat süreyle bütün dünyayı bir ağ gibi sarmaktadırlar.
Bu açıdan bakıldığında Vatikan"ın kendi dinini en iyi pazarlayan holding olduğu apaçık görülebilir! Vatikan"ın gelirleri sadece bunlar değildir. Vatikan, dünyanın önde gelen birçok şirketinde hissedardır. Çeşitli ülkelerde sayısız gayrimenkulü vardır.
Birçok bankanın da ortağıdır.
Bir yerde bu kadar "servet" olur da, o yerde hiç "entrika" ve "cinayet" olmaz mı?..
Araştırmacı yazar Aytunç Altundal, Vatikan içinde işlenen cinayetlere değinerek, diyor ki;
"Vatikan, devlet içinde devlet olan bir kurum... BM"ye üye olmayan, ancak gözlemci sıfatı olan bir kurum. Buna rağmen dünyadaki en önemli kurumlardan biri. Dünyada hemen hemen her olayda Papa ve Vatikan"ın parmağı var. İlaç sanayiinden savunma sanayiine ve işlenen birçok cinayete kadar Vatikan"ın etkisi var. Şimdiye kadar 37 papa öldürüldü. Bu cinayetler kilise içinde oldu. Vatikan bu cinayetlere bir açıklama yapamıyor."
Papa da, zaten açıklama yapamadığı için istifa etmedi mi?..
Bunca pisliği, bunca yüz kızartıcı suçu savunmaya yüzü olsaydı, herhalde istifa etmezdi.
Ne var ki;
Bu "istifa" açıklaması da, nihayetinde bir "örtbas"tır!..
"Taciz"lere örtbas!..
"Tecavüz"lere örtbas!..
"Cinayet"lere örtbas!..
"Banka hesapları"na örtbas!..
Anlayacağınız, Papa"nın "istifa"dan başka çaresi yoktu... Ya "istifa" edecekti, ya da içinde bulunduğu "bok çukuru"nda debelenmeye devam edecekti!..
Bakalım, Mart ayında seçilecek yeni Papa ne yapacak?..
"Teslis"le mi uğraşacak,
Rahiplerin "testis"leriyle mi?!?..
Dün aldığım 2 güzel haber
Zaman zaman "gerilim"ler yaşadığımız, "stres"ten bunaldığımız, "kriz"ler ve "keriz"lerle boğuştuğumuz Türkiye"de, bazen "çok güzel şeyler" de olmuyor değil...
Memur-Sen Konfederasyonu tarafından bir ay önce başlatılan "Özgürlük İçin 10 Milyon İmza" kampanyasında "hedefe ulaşıldığını" duydum ki, "imzacılardan biri" olarak son derece mutlu oldum...
Öyle umuyorum ki, bu kampanya; "kılık-kıyafete serbestlik, başörtüsüne özgürlük" getirecek ve "avukat"lardan sonra, artık tüm "devlet memurları"nın da "istediği kıyafeti giyebilmesine" vesile olacaktır...
Derken, bir güzel haber de Egemen Bağış"tan geldi...
AB Bakanı Egemen Bağış da, bir "rapor" hazırlayıp, sunmuş Hükümet"e...
Raporda, özetle deniliyormuş ki; "26 AB üyesi ülkeden, Fransa haricinde, hiçbir ülkede kılık-kıyafet sınırlaması yok."
Özetle deniliyor ki;
"AB"de başörtülü memur var da, bizde niye yok?"
Dilerim, güzelim ülkemiz Türkiye; "yasak"larla değil, "özgürlük"lerle anılan bir ülke olur...
yeniakit