PKK Çok Önceden Haberdar Ediliyor

Vakit gazetesi, RP ve FP Van eski Milletvekili Fethullah Erbaş ile söyleşi yaptı.

:2 dönem milletvekilliği, 1 dönem Van Belediye Başkanlığı yapan Saadet Partisi GİK Üyesi Fethullah Erbaş: “1994’te Erbil’deydim. 50’si Barzani’ye, 50’si Talabani’ye, diğerleri de azınlıklara bağlı olmak üzere 105 milletvekili vardı. Meclis başkanı Barzani’nin adamı dedi ki; ‘Sizinkiler bugün Zeli’yi bombalayacak, bir hafta önce bize haber verildi.’ O bölgeye gittik. ‘Tam 8.00’de ve 14.00’te bombalayacaklar’ dediler. Dediği gibi o saatlerde geldi bizim uçaklar sortilerle bombaladı gitti. Tabii bir hafta önceden haber verildiği için, kimse yoktu. Sadece 30 kadar sığır telef oldu o kadar. O günkü harekatın bedeli 180 milyon dolar olarak açıklanmıştı.”

TC, hiçbir şeyin hesabını kendine sormadı
Eskiden Zilan deresinde, katiplerden bir tanesi köylerde kalırken bir tanesinin gelinine göz koymuş, sonunda öldürülmüş, Ankara’ya “isyan var” diye bildirmişler, köy komple yıkılmış, imha edilmiş, canını kurtaranların bir kısmı İran’a zor kaçmış… Kurulu sistem, hiçbir şeyin hesabını kendine sormadı, çünkü kendisi yaptı, hep kendisi haklı çıktı… Türk’üm, doğruyum… Kürt çocuk her gün bu andı içerek ne der, “Allah Allah, ben Kürdüm, doğru değil miyim” demez mi? Elazığ’dan öteye geç, her tarafta “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazıyor dağda taşta, bu yanlış değil mi? Yani sen devlet olarak hem en başta İslam dahil ortak bir değer bırakma, hem de “niye bunlar bizden ayrılıyor?” diye kız. Başkale’den çıkmış saman yüklü kamyon Van’a kadar 4 yerde bindir indir, yaptırılıyor kamyonun şoförüne. Başkale’den Van’a kadar. Tek kişiye yaptırılıyor bu. Bu bir yanlış değil mi?

Sayın Erbaş isterseniz, çokça tartışılan “Kürt Sorunu ya da PKK” ile başlayalım. Siz o bölgenin 2 dönem milletvekili, Van’ın bir dönem Belediye Başkanlığını yaptınız. Güneydoğu’yu çok iyi biliyorsunuz. Sizce sorunun temelinde ne var?

Kürt sorununun çıkmasında ve bu hale gelmesinde iki sebep vardır. Bir, TC’nin uygulamaları, yani milliyetçi bir uygulamayı benimsemesidir. İkincisi, Kürt solunun zaman içinde kabuk değiştirmesidir. Oysa bu halklar bin sene birlikte yaşamışlar. Bazen Kürtler baş olmuş, bazen Türkler. Problem olmamış. İslam ümmeti tektir. Milliyetçilik; ne Eyyubi’de, ne Osmanlı’da, ne de Fatımiler’de vardı. Asırlarca birlikte yaşamışız. Halklar arasında problemin olması mümkün değildi..

Sorun nasıl çıktı peki..?

Cumhuriyet’in uygulamalarından dolayı sorun da başladı. Kürt milleti Müslüman... Ümmet anlayışı içinde yetişmiş... 1925’te şapka devrimiyle millete zorla şapka geçirmeye çalışıldı. O zaman Şeyh Said Efendi, buna bir tepki olarak, Genç’te bir hareket başlattı. Yine Hilafetin lağvedilmesi, başka milletin kıyafetlerinin dayatılmasına karşı tepki olarak. Buna o günün askerinin bir bölümü de destek verdi. Ancak ne yazık ki, bundan İngilizler faydalandı ve Musul ile Kerkük elden çıktı. Ancak başta iddia edildiği gibi İngilizlerle anlaşma falan yoktu. Şunu belirtelim; Şeyh Said, Kürt devleti için isyan etmedi. Mesela Elazığ’da askerler Şeyh Said efendiyi haklı bularak onun tarafına geçmiştir. Elazığ tek bir mermi atılmadan Şeyh Said’in kontrolüne geçmiştir. Diyarbakır da aynı şekilde, bu bir isyan değil, yapılanlara bir tepkidir. Yani bu hareketin sebebi o günkü bazı uygulamalara tepkidir. Hiçbir millet başka bir milletin hukukuna bir anda geçemez. O zaman alınan ve halen devam eden hukukun temeli, Roma hukukuna dayanır. Buna tepki, toplumun hakkı değil midir? Lozan Anlaşması’nda da, Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı sınırlar Misak-ı Milli olarak belirlenmişti. Daha sonraki yıllarda bu terkedilmiş. Yine halka karşı kötü uygulamalar ortaya çıkmıştır. 

Nasıl uygulamalar..?

Mesela Diyarbakır’da adam dağdan odun getirmiş eşeğiyle satacak, satarken, devletin memuru gelmiş, “Sen pazarlığı neden Kürtçe yapıyorsun” diyerek satacağı odunun parasından daha fazla ceza yazmış... Adam sigara sararken ondan sigara isteyen memur bu kaçak sigara gerekçesiyle sigarasını aldığı vatandaşa ceza yazıyor… Tabii bunlar o günkü uygulamalar.. Bugüne bakacak olursak durum daha da vahim. Bingöl’den öbür tarafa giderseniz her 15-50 metrede durdurup arama yapılır. Bu Van’a kadar.. Van’dan sonra ise daha vahim. Ben milletvekiliydim, ‘araçtan in, ayaklarını aç, arkanı dön, ellerini araca daya’ denilerek kaç defa arandım. 20 yaşındaki genci yol kontrolü yapmakla görevlendirmiş... Tabii bu uygulamalar damlaya damlaya göl olmuş...

Sizce bölge halkı gerçekten bu ülkeden kopmak istiyor mu?

Bakın açık söylüyorum; şu an sınırları açın, “isteyen Barzani tarafına gitsin” deyin, maddi zenginlikleri de kaydırın, yine de 10 bin kişiden fazla gitmez oraya. Orada devlet kültürü yok, bir aşiret içinde kimse kendini güvende hissetmez. Ben bunu kaç defa söyledim, kimse onların egemenliğine girmez diye. Hatta bunu söyledim diye Barzani haber göndermiş, ‘beni üzüyor, böyle açıklamalar yapmasın’ diye..

Anlaşılan oradaki kamu görevlilerinin yapısı ve tutumu çok önemli…?

Bu bölgeye giden valilerin içinde namaz kılan biri varsa o bölgede sorun yok. Bir emniyet müdürü Van’a geldi, namaz kılıyordu, o dönem kadar Van’ın huzurlu dönemi olmamıştır. Toplumun değer yargılarına değer veren adamları göndermek gerek. Şarka sürülen insan ne yapıyor, ‘Bundan sonrası İran’ diyerek istediğini yapıyor. Batı’da bir şey yapmayan jandarma eri, orada kral kesiliyor. Bakın AKP’den önce Refah Partisi bölgede hemen bütün oyları alıyordu. Bütün vilayetler elimizdeydi. Millet bize koştu. Şimdi bölgede AKP birinci. Halk bir şey istemiyor. Sadece ‘Bize insan gibi davran, inancıma saygı duy’ diyor. RP insan gibi davranınca trendini artırdı, anladılar ki, bu önlenmez, kapattılar.

Sıcak gündeme gelecek olursak… Tezkere Meclis’ten geçti.. Sizce isabetli bir olay mı bu?

Tezkerenin geçmesi hükümete yetki açısından güzel tabii, elinde koz olması iyidir.. Kullanılmasına gelince; biliyorsunuz, daha önce de çeşitli hükümetler döneminde 24 sınır ötesi harekat yapıldı. O zaman Saddam Hüseyin vardı, yapılan anlaşma neticesinde, tümen çapında güçlerle taa Bağdat yakınlarına kadar operasyonlar yapılıyordu. Şimdi orada ABD var. 

Neden bu operasyonlar başarılı olamıyor?

1994’te Erbil’deydim, 50’si Barzani’ye, 50’si Talabani’ye, diğerleri de azınlıklara bağlı olmak üzere 105 milletvekili vardı. Meclis başkanı Barzani’nin adamı dedi ki; “Sizinkiler bugün Zeli’yi bombalayacak..” “Nereden biliyorsun?” dedim. O da “Bir hafta önce bize haber verildi” dedi. O bölgeye gittik. “Tam 08.00’de ve 14.00’te bombalayacaklar” dediler. Dediği gibi o saatlerde geldi bizim uçaklar, sortilerle bombaladı gitti. Tabii bir hafta önceden haber verildiği için, kimse yoktu. Sadece 30 kadar sığır telef oldu o kadar. O günkü harekatın bedeli 180 milyon dolar olarak açıklanmıştı. Misket bombası da kullanılmış. O zaman da demiştim; “O parayla mıcır fabrikası alsalardı, Türkiye’nin bütün yolları mıcırlanırdı.” Şimdi de aynı şekilde PKK’nın da, bölgenin de haberi olacak.

Kim haber veriyor?

Bölgede herkes onlara hizmet ediyor, ABD, İngiltere, İsrail, bölgesel yönetimler..

Sınır ötesi operasyon çözüm getirir mi?

Şimdiye kadar bir çözüm getirmediğine göre, bundan sonra da getireceğini sanmıyorum.

Neden?

O zaman Saddam vardı, problem çıkarmıyordu, şimdi oraya kadar giderse, Kürtler ABD’ye, “Bize sahip çık, yoksa biz de dostu düşmanı bilelim” diyecekler.. ABD’nin bölgede tek kullandığı grup olarak isyan ederler… ABD de kendisine yardım eden tek unsur olan Kürtlerden yana tavır alacaktır.

Yani ABD Kürtleri Türkiye’ye tercih eder öyle mi?

ABD de, İsrail de Kürtler’den yana tavır alır.

O zaman oraya girersek, ABD ile de çatışma olabilir..?

Sonunda Türkiye ABD ile çatışma durumunda da kalabilir.
Bu iyi de olur. Türkiye dostunu düşmanını bilir. Kara savaşında Amerikalıları yener mi yenmez mi onu bilemem, ama Türkiye de yara alır.

Sizin bir de 1994’te PKK’lılarca kaçırılan askerleri kurtarma girişiminiz vardı. Çok eleştirildiniz o zaman hatta hakkınızda dava açıldı. Pişman mısınız?

Asla pişman değilim, söz konusu insan hayatı ise, her insan kendine düşeni yapmalı.. O zaman Akın Birdal (DTP Milletvekili), İhsan Arslan (AKP Milletvekili)’ın da bulunduğu grupla gittik, teslim aldık. Bundan dolayı haklarımızda 169. maddeden “teröre yardım yataklık”tan dava açıldı. Adımız PKK’lıya çıktı. Ama olsun, yüreği yanan anaların duası yeter.

Sanıyorum Ramazan ayıydı, oruçlu muydunuz?

Ben oruçluydum. Çadırda, dedim, “Neyiniz var neyiniz yok?” Getirdiler, domates biber.. Ben namazımı da kıldım, orucumu da açtım. Orada namaz kılıyorum, bizim basın resmimi çekiyor, “PKK çadırında namaz kılıyor” diye yazıyor.

Size namaz kılmanız için seccade mi verdiler?

Özel bir namazlık değildi, yaygı üzerinde kıldım. Zaten PKK örgütünün başları sosyalisttir. Din eksenli bir şey düşünmüyorlar, TC gibi laik, artı sosyalist bir ülke istiyorlar. Onun için bölgede tabanları fazla değil.

Şimdi yine PKK’nın elinde 8 asker bulunduğu belirtiliyor, size talep gelse, yine dağa gider misiniz?

Şu an yaşlandım, dizlerimde problem var. Artık kendime güvenemem. Ama sağlığım yerinde olsa, böyle bir talep gelirse seve seve giderim. Mühim olan insan hayatı değil mi?

Siz milletvekiliyken de yaşadığınız olaylar olmuştur sanıyorum..?

Meclis kürsüsünde de anlattığım, kendim yaşadığım bir olayı anlatayım size; Van’dan çıktım, arabanın arkasında eşyalar var. Arabada hanım çocuklar bulunuyor. Gevaş’ı geçtik. Asker el kaldırdı “dur” dedi, durdum ama yarım metre geçmişim, geldi, kimsenin kabul etmeyeceği küfürler etti ailemin yanında. “Niye dediğim yerde durmayıp, yarım metre gittin” diye... Az ileri gittik. Sanki yurt dışına çıkmışım gibi karakolda tek tek bavullar açıldı. Hanımın çamaşırları incelendi, orada yediğimiz küfürler de cabası.. Milletvekiliyim ve orada beni tanımayan da yok. Tatvan’a geldiğimizde ise, polis durdurdu, kimliklere baktı, “Teşekkürler, hayırlı yolculuklar” dedi. Aracımla 200 metre gittikten sonra tekrar geri geri gelerek polise teşekkür ettim. Ağlayacaktım. İkisi de arama yapıyordu. Davranış biçimi çok önemli. Oradaki problemin kökünde bu uygulamaların da payı büyük.

Sorun sadece siyasi değil sanıyorum, ekonomik boyutu da var..?

Elbette... Uzun süre yaylacılık yasaklandı. Bölgede koyun var. Yayla hayvanı koyunlar, yayla olmayınca perişan oldular, sahipleri iflas etti. Ne yapacaktı bu insanlar, bir kısmı Batı’da rızkını aramaya koyuldu, bir kısmı dağın yolunu tuttu. “Hayvanını dağa çıkaramazsın, şunu yapamazsın bunu yapamazsın..” “Peki ne yapacağım?” Yine, terörle mücadele çerçevesinde köyler boşaltıldı, “bir daha o köye gelmesinler” diye de köyler yakıldı. İyi de, bu köyden çıkardığın adam nereye gidecek, köyde ineği vardı, sütünü içiyordu. Ekmeği de tandırda yapıyordu. Şehirde ne yapacaktı? Hiç devletle sürtüşmesi olmayan bu insanlar bile, bir müddet sonra, “vay bizi bu hale kim getirdi?” sorusunu sormaya başladı. Problemin temeli bu, yani uygulamalar.

Vakit

Röportaj Haberleri

Kudüs Tugayları Tulkarem Taburu Komutanı Al Mayadeen'e Röportaj Verdi
El-Menar TV Hizbullah'ın Topçu Birliğinde Görevli Subay ile Röportaj Yaptı
Hamas Lideri Abu Marzuk: Hamas Ve Hizbullah'ın Düşmanı Aynı
Hamas Operasyonun Gizli Belgeleri: Abdurrahman Dilipak Röportaj
Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı: Türkiye'nin Garantörlüğü Çok Uygun Olur