"Popüler Kültürün Kuşatması Altındayız" başlıklı bugünkü yazı şu şekilde:
Kültür fertlerin yaşam pratikleri içinde spontane olarak ürettikleri değerler bütünü olarak tanımlanır. 20 yy. itibaren dillendirilmeye başlanan popüler kültür ise kapitalizmin çarkını döndürebilmek için yaygın hale getirdiği unsurları ihtiva eder. Popüler kültür spontane olarak gelişmez aksine endüstriyel üretim ortamına uygun şekilde düzenlenir ve toplumlara servis edilir.
Popüler kültürün prestij sağlayan bir unsur olarak görülmesi özellikle genç bireyleri ve kadınları fazlasıyla etkiliyor. İş yaşamında ve sosyal alanda göze hitap eden kadınların daha tercih edilir olması, kapitalizmin ürünlerine olan rağbeti arttırıyor. Kadın prestij elde edebilmek için daha fazla alış veriş yapıyor ve kapitalist çarkın bir üyesi haline geliyor. Zira ne kadar fazla tüketirseniz o kadar revaçta oluyor ve ilgi görüyorsunuz. İşinizde yükselebilmeniz ve daha başarılı olabilmeniz için çaba göstermiyor, emek vermiyorsunuz aksine alış veriş yapıyor ve yaşam standartlarınızı beklenen normlarda tutmaya çalışıyorsunuz. Kişisel farklılıklar ortadan kalkıyor. İnsanlar belirli kalıplara sıkıştırılarak kapitalizmin gönüllü üyeleri haline getiriliyor.
Günümüzde Müslümanların iki kültür arasında sıkışıp kaldıklarını ve yoğun bir kimlik karmaşasına sürüklendiklerini görmekteyiz. Zira sahiplendikleri Popüler kültürün tutarlı bir yolu yok. Popüler kültür ancak belli bir ideolojinin yaşam tarzı aracılığıyla empoze edilmesini sağlıyor.
Toplumların olduğu gibi bireylerin de bir kimliği vardır ve bu kimliği o toplumun inanç ve değerleri belirler. İslam kültüründe kimliğin belirleyicisi İslam iken, kapitalist sistemde maddiyattır. Özlerinden uzaklaşan Müslümanlar ferdi ve toplumsal tutumlarını oluştururken referanslarını kapitalist normlara göre değil inandıkları değerlere göre belirlemelidirler.