"Muhteşem Yüzyıl" dizisinin yeniden yükselen ya da siyasi bir söylem olarak geliştirilen bence hiç de masum olmayan "Osmanlı dalgası"yla ne tür bir ilişkisi olabilir? Bu kadar yoğun tartışmanın ticari getirisi, senaryonun tarihi gerçeklerle ne kadar uyumlu olduğu ile ilgili değerlendirmeleri bir kenara bırakalım ve ilginç bir detaya odaklanalım.
Şamil Tayyar'ın, "Neo Osmanlı'ya karşı Porno Osmanlı'mı" başlıklı yazısındaki; "Türk dizilerinin sadece ülkemizde değil Arap coğrafyasında da yaygın olarak izlendiğini hesaba katarak, şu soruya cevap aramak çok mu uçuk olur: Batılıların sıkça dillerine doladıkları Neo-Osmanlı iddiası, Porno-Osmanlı efsanesiyle çökertilmek mi isteniyor?" sorusu belki bazılarımıza "ne alaka" dedirtebilir. Ama bu sorunun cevabını, Türkiye, eksen kayması ve yeni Osmanlıcılık söylemi ile birlikte tartışmaya gerçekten çok ihtiyaç var.
Aynı şekilde, Steven Spielberg'ün çekeceği iddia edilen "Fatih" filmini de, aynı gerekçeyle, burada şimdiden sorgulamaya alabiliriz. Yükselen Osmanlı siyasi söylemiyle bu çalışmalar arasında bir bağlantı olabilir mi? Soru bu... Öyleyse tartışmayı, "Osmanlı efsanesinin çökertilmesi"nin de ötesine taşımakta yarar var.
Son yirmi yıldır, efsanelerin, mitolojinin, dinlerin, insanlığa yeni bir inanç sistemi sunma gayretlerinin sinema dünyasına nasıl yansıdığını, sadece bu dönemde çekilen filmleri alt alta yazarak bile, görmemiz mümkün. Öyleyse, Muhteşem Yüzyıl veya Fatih filmi ile ilgili böyle bir ihtimali tartışmak anlamsız olmayabilir.
Mesela; Türkiye'nin Ortadoğu'da derinlemesine inşa ettiği ortaklıklar böyle bir korku yeniden gündeme getirilerek boşa çıkarılabilir mi? Ya da Balkanlar'da düşmanları bile aynı masada toplayan yaklaşım, Fatih filmiyle "Osmanlı korkusu" işlenerek sabote edilebilir mi?
"Osmanlı korkusu, Osmanlı tuzağı" başlığı altında 23 Aralık'ta bu konuyu tartışmıştık aslında. Osmanlı meselesinin; Türkiye'nin yoğun enerji harcadığı, tahminlerden çok daha fazla yol aldığı, şaşırtıcı bir şekilde dikkatleri üzerine çektiği, bölgesel çekim alanı oluşturma ve bölge ülkeleriyle güç birliğine gitme arayışını sabote edebilecek bir tuzağa dönüşebileceğinden endişe ediyorduk çünkü. Eğer endişelerimizde haklı çıkarsak önümüzdeki dönemde bu yönde oldukça ilginç örneklerle karşılaşacağız..
Geçmişe dönmeye, geçmişin heyecanıyla bugüne bakmaya, ortaklıklar inşa edilen toplumlara/ülkeleri böyle algılamaya ihtiyacımız yok ama neden Osmanlı vurgusu bu kadar öne çıkarılıyor? Türkiye'yi merkeze alan, "bu ülke ne yapmak istiyor" sorularına verilen cevaplarda neden hep "yeni Osmanlı" vurgusu var?
Bize göre yeni Osmanlıcılık söylemi, dışarıda Türkiye'yi durdurma, sınırlama, yeniden içeri yönlendirme, bölgede Türkiye karşıtı bir reaksiyon oluşturma, korkuları besleme amacına yöneliktir. Çünkü; böyle bir algı, siyasi dil veya karşıtlık oluşturma yönünde çok ciddi bir kampanya yürütülüyor ve bunu günü gününe izliyoruz.
Türkiye, hiçbir zaman bu tür girişimlerini Osmanlı söylemi ile öne çıkarmadı ve bu söylemi de kullanmadı. Eksen kayması tartışmalarından daha önce Yeni Osmanlı yükselişi, Türkiye'yi dışarıdan izleyenler tarafından kullanıldı. Zamanla içeride de bu söylem taraftar buldu.
Mesela 1 Ocak'ta Avrupa Birliği dönem başkanı olan Macaristan Dışişleri Bakanı Janos Martonyi; "Ya AB dışında yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurulacak ve AB'nin rekabetçisi olacak ya da Türkiye AB üyesi olup güçler birleşecek..." diyordu. Bu cümle bile, Türkiye'nin üyeliği konusunda AB merkezlerinde varolan korkuya işaret ediyor.
Türkiye'ye karşı, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Kıbrıs Rum Kesimi gibi ülkelerle askeri ittifaklar kuran, Türkiye'yi çevreleme harekatına girişen, Pakistan'dan Balkanlar'a ve Ortadoğu derinliğine 21. yüzyıla dönük hesaplar yapan Türkiye'ye karşı müthiş bir jeopolitik güç mücadelesi başlatan İsrail, gittiği başkentlerde hangi konuyu işliyor biliyor musunuz? Osmanlı korkusu!
Balkan ülkeleriyle askeri işbirliği anlaşmaları yaparken, bu başkentlere giden İsrail heyeti "Türkiye yeniden güçlenecek ve sizi baskı altına alacak.. Yeni bir Osmanlı dönemi başlıyor" korkusunu açıktan dile getiriyor. Osmanlı ve Türk tehlikesine karşı ittifaklar öneriyor.
"Yeni Osmanlı" söylemini onlar kullandı, moda etti. "Eksen kayması"nı ilk kez onlar kullandı. Bu iki kampanyayı onlar yönetiyor. Bugün için Türkiye'ye karşı en etkin algı bu iki konu üzerinden oluşturuluyor. Türk tehlikesi ile Arap dünyasındaki Osmanlı korkusu canlandırılıyor ve reaksiyon oluşturuluyor. Balkan ülkelerinde korkuya ve önyargıya yatırım yapılıyor. Bunlar anlamsız gelişmeler değil.
Yarın, Spielberg'ün Fatih filmi Balkan ülkelerinde etkili olacak dört yüz yıllık bir korku senaryosuna dönüşürse hiç şaşırmayalım...
Bütün bu ihtimaller; içeride Osmanlı'yı itibarsızlaştırırken dışarıda Osmanlı korkusu ile Türkiye'yi yalnızlaştırmaya, çevresini Türkiye'ye karşı teyakkuza geçirmeye yönelik bir siyasal duruş değil mi?
Neo Osmanlıcılık ya da Yeni Osmanlı tartışmalarının, içeride bir heyecan karşılığı elbette var. Bu gayet normal ve her millette olan masum bir duygu. Hatırlayalım; "Büyük Ortadoğu Projesi" de bu ülkenin bazı aydınları tarafından "yeni Osmanlı Projesi" olarak sunulmuştu. Oysa bir güvenlik projesi, askeri bir projeydi. Ayrıca o dönemde, ABD misyonları harıl harıl Osmanlı misyonu "dersleri" veriyordu. Şükür durum erkenden anlaşıldı da proje çöktü.
Şundan eminim; Osmanlı tartışması ile "ulusal gurur" üzerinden Türkiye'yi fena vuracaklar... Bekleyin, bakın neler göreceğiz daha...
yenişafak