Prof. Namık Açıkgöz'den Prof. Şengör'e Cevap

Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ, "Militarist, Jakoben ve Demokrasi hazımsızı" Celal ŞENGÖR'ün son çıkışlarını analiz etti.

Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ, "Militarist, Jakoben ve Demokrasi hazımsızı" Celal ŞENGÖR'ün son çıkışlarını analiz etti: Fakat siz de Anayasa’ya bir ekleme yapılacak diye kılıç şakırdatmayın. Lütfen “bilimsel duruş” sergileyin; “esas duruş” değil.

Üniversiteler Arası Kurul, 24 Ocak günü yaptığı toplantıda, YÖK üyeliğine 83 oy ile Prof. Dr. Celal Şengör’ü seçmiş de; Cumhurbaşkanı hâlâ onaylamamış da partizan cumhuriyetçiler öfke atına binmiş de... Celal Hoca bir de tutup  219 Üniverstelerarası Kurul Üyesine bir mektup yazmış. “Yazmış” diyorum; ben mektubu görmedim; 31 Ocak 2008 tarihli yazısında İsmet Berkan söylüyor ve mektubun metnini yayımlıyor. Celal Hoca uzun uzun bilim, bilgi, dogma, üniversite felsefesi ve yasaların aleyhlerine olması durumunda meşhur “şapkadan tavşan çıkarma” oyununa baş vurup “yasalar aksiyomatik ve rölativisttir” söylemine sapıyor ve arkasından yatay mı dikey mi olduğu belli olmayan “asimptotik” bilim zihniyetiyle ilgili pek “möhüm” görüşlerini serdediyor. Daha önce de “27 Mayıs’ı üniversiteler yaptı”, “YÖK başkanını asistan bile yapmam”, “Genç subaylar da rahatsız; yaşlı subaylar da.”, “Subaylar, telefonla konuşurken ‘hazır ol’da durduğumu bilirler; o yüzden ‘rahat’ derler” diyerek öncü sarsıntılar yaratan Celal Hoca, son sarsıntıyı yarattı.

            Celallenmiş Celal Hocanın bilim, üniversite, yasa konularında ettiği laflara laf yok.

            Yok da…

            219 Üniversiteler Arası Kurul üyesine yazdığı mektubunun sonunda ettiği lafa bütün Aydın’ın o güzelim incirleri bile yetmez; ne bir çuvalı!...

            Ne diyor mektubunun sonunda celallenmiş Celal Hoca: “İcap ederse, ülke yöneticileri aklını başına alana kadar o kapıları kapatırız.”

            Tercüme edelim: Ülke yöneticileri, türbanla ilgili düzenlemeyi Anayasaya yazarlarsa, akıllarını başlarına alana kadar gerekirse üniversite kapılarını kapatırız.”

            Breh breh breh!...

            Hoca iyi gaza gelmiş di mi?....

            Ah ah!... Burada söylenecek en güzel söz, “Babanın malını mı kapatıyorsun?” olur da, Hocanın bilimsel saygınlığına istinâden, ben demiyorum. (Ama biliyorum; diyenler var.)

            Celal Hocam,

            Bu kadar celallenmeye gerek yok. Ha, kendi adınıza celallenebilirsiniz; bu özgürlüğünüzü sonuna kadar kullanmanıza destek bile veririm (Laf aramızda, fakir de celalli biridir de.) ama cümlenizin sonundaki “kapatır-ız” fiilindeki “-ız” ekine taktım kafayı.(Millet kafaya türban takar; fakir de böyle olmayacak şeyleri takar işte, napalım!) Taaa İlkokulda öğretmişlerdi hani; bu ek birinci çoğul şahıs ekidir; yani “biz” demektir.

            Sizi Üniversitelerarası Kurul seçtiğine göre, şahsen fakirin adına da konuşmuş oluyorsunuz. Kendimi çok zorladım ama ben sizin gibi düşünmüyorum. (Buradaki “sizi” ve “sizin” kelimeleri, nezaket gereği söylenen kelimelerdir; yani ikinci çoğul şahıs değildir kasıt.) Bu görüşlerinizi dile getirdiğiniz mektubu yazarken fakirin görüşünü de almadınız. Bu yüzden, fakir adına konuşamazsınız.

            Şimdi, sizin bu sözünüz üzerine, bir başka Profesör de çıkıp “Biz kapıları kapatmıyoruz arkadaş; üniversiteler başın içiyle uğraşır, dışıyla değil.” derse ne  yapacaksınız? (Nitekim diyenler var, biliyorum.) Millet hangi Profesöre inanıp güvenecek?... Bu cümlenizle, bilime ve bilim adamına olan güveni sarstığınızın farkında mısınız? Bu sarsıntı, uzmanı olduğunuz deprem sarsıntılarına hiç benzemez Sayın Hocam. Depremlerde canlar gider ama bilim adamına güven gitti mi, millet gider.

            Sayın Hocam,

            Siz, 219 Üniversiteler Arası Kurul Üyesinden 83’ünün oyunu alarak seçildiniz. “Sandıksal demokrasi”ye göre seçilmenize bir şey diyemem elbette. Fakat o “sandıksal demokrasi”ye göre millet, ” 22 Temmuzda yüzde yetmişlik bir sonuçla öğrenim hakkının hiçbir sûretle engellenemeyeceği yönünde oy kullandı. (Lafı, bayatlamış “Siz isteseniz hilâfeti bile getirirsiniz.” sözüne ve merhum Menderes’e getirmeyiniz lütfen. İnanın bu laflara milletin karnının tok olduğunu 22 Temmuz seçimleri gösterdi.)  

            Sayın Hocam,

            Gerek mektubunuzda ve gerekse televizyon konuşmanızda, “dinini şakırdatan öğrenci”den söz ediyorsunuz. Merak etmeyin; bilimsel zihniyet böyle bir şakırdatmaya asla müsaade etmez; rahat olun.(Buradaki “rahat olun” ile telefonunuzdaki “Rahat!...” arasında hiçbir ilgi yoktur.) Fakat siz de Anayasa’ya bir ekleme yapılacak diye kılıç şakırdatmayın. Lütfen “bilimsel duruş” sergileyin; “esas duruş” değil.

            Gelelim, “27 Mayıs’ı üniversiteler yaptı” konusuna.

            Sayın Hocam, altından çoook sular geçerken, siz o köprünün neresindeydiniz? Artık, üniversiteler 27 Mayıs üniversitesi değil. 27 Mayıs’ın mahkûm ettiği insanların çocukları da artık üniversitelerde, biliyor musunuz? Ve o çocuklardan biri, 2004’te, Ordu Göreve’li Tandoğan mitingi düzenlendiğinde, üniversitesinin en yetkili kurulunda, “Tanklar sokaklarda yürürse, karşısına dikilirim!” demiştir, biliyor musunuz? (Ah o fotoğraflar!... Ah o 1968 Prag işgalinde, tankın karşısında bağrını açan genç fotoğrafı!... Ah o 1989’da Tiananmen meydanında bir sürü tankın karşısına elinde poşetlerle dikilen genç fotografı!... Ah o, 1991’de, Kızılmeydan’da tankın üstüne çıkan Yeltsin fotografı!... Bekleyin. Bu fatograflarla ilgili yazım hazır; 28 Şubat mübarek günündeJ  yayımlayacağım.)

            Çok dağıttık; toparlayalım:

            Prof. Dr. Celal Şengör, mektubunda yazdıklarını ve televizyonda söylediklerini benim adıma söylemiş olamaz. Sözleri ancak kendini ve kendisi gibi düşünenleri bağlar. Ve ben de, bu görüşleriyle beni temsil edemeyeceği için, celallenmiş Celal Hocanın YÖK üyesi olmasını istemem. Tabiî takdir Sayın Cumhurbaşkanımızındır.

Boyuthaber

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak