Proşciutto ve...

Merve Kavakçı

Hafta sonu sitelere düşen bir haber, kelimenin tam manası ile mideleri bulandırdı, Num Num adındaki zincir restoran domuz etinden yapılmış pizaları afiyetle (!) servis ediyormuş müşterilerine. Domuz gerçeği, bir müşterinin şüphelenmesi ile pizasını ağzına götürmeden ortaya çıkmış. Benzer bir domuz servisinden, bir arkadaşımın İstanbul’da Altunizade mevkiindeki, otoyol girişine çok yakın bir mesafede, Cookshop adlı mekan ile ilgili uyarısından sonra haberim olmuş, ben de çevremdekilere söylemiştim. Num Num denen yerle de münasebetim, hatırlarım birkaç sene önce, birçok benzer restoranla olduğu gibi telefonda başlamış ve bitmiş, içki olup olmadığını sormak için aradığımda, “o zaman gerek kalmadı adresinizi almaya, teşekkür ederim” deyip kapatmıştım.

Meğer bir de millete domuz veriyorlarmış. Firmanın yetkili ağızlarından çıkan savunma ise insanı, bu ülkede domuz servisi yapılıyor olmasını bilmekten daha fazla dehşete düşürücü nitelikte. Num Num yetkilileri “Proşciutto’nun bir domuz ürünü olduğu biliniyor. O yüzden arkadaşlarımız, demek ki bunun için yazmamışlar. Affedersiniz, atlanmış bir durum olabilir” demişler. Bunu ciddi ciddi söylemişler. Malumun ilamı diye düşünerek gerek görmemişler açıklamayı yani. Proşciutto, bir domuz eti türüymüş ve bunun böyle olduğu bu ülkede yaygın bir şekilde bilinirmiş(!). Bu nasıl bir yalan, bu nasıl bir ahlak dışı davranış, bu nasıl bir vicdandır, ben anlayamıyorum. Domuzu yedirip binlerce insanın günahını yüklenmek yetmiyormuş gibi, bir de bunu pişkin pişkin savunuyorlar belli ki. Belki de kıs kıs gülüyorlar içlerinden, nasıl da yedirdik domuzu löp löp diyerek....bilemiyorum. Bildiğim tek şey, bunu yapanların yanlarına kâr kalmaması gerektiği. Tüketici hizmetleri mi, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı mı, neresidir bilemem ama bu hükümetin hemen bu işe müdahale etmesi gerekir! İnsanların “içini” kirletmek bu kadar kolay ve hesapverilirlikten muaf olmamalı.

Burada adı geçen restoran yetkililerinin yaptığı bir Şark kurnazlığı, aslında. Pardon gözden kaçmış derken sinsice domuz yedirimini de savunuyorlar ve bunu “kim bilmez ki”ye getirerek yapıyorlar. Bir de “ne var bunda”cılığa vurarak yapıyorlar. “Büyütmeyin, abartmayın” asıl demek istedikleri yani. İtalyanca bir isimle de domuzu yutturuyorlar. Domuz deseler, şikayet başlayacak, millet ayağa kalkacak, o zaman bizimkisi gibi körü körüne Batı hayranlığı olan, aşağılık kompleksine duçar bir millet de, İtalyanca’nın arkasına sığınmaktan daha akıllıca bir yol yok diye düşünüyorlar...

Bir taraftan dindar, temiz nesiller yetiştirme arzusu, bonzai’nin pençesinden gençliği kurtarma çabası, onlara, dünyanın ötesinde bir ahiret bilincinin verilmesi iddiası, diğer taraftan içimizi ifsad eden domuz lokmaları.... Nasıl çıkacağız biz bu işlerin içinden bilemiyorum ki...

yeniakit