Protestan İslam

Abdurrahman Dilipak

Büyük fotoğrafta İslamın/Müslümanların dönüştürülmesi var..

Önce İngilizler Şerif Hüseyin’i Halife ilan edip, o yolla Müslümanları control altında tutmayı düşündüler. Sonra İslamı yasaklama yoluna gittiler.. Tek parti dönemi uygulamaları bunun trafik hikayeleri ile doludur. Harf devrimi de bunun için yapıldı. Tevhidi tedrisat da bunun bir parçası idi. Diyanet, dini vakıflar ve Hilafet, başkasının eline geçmesin, gerektiğinde kullanırız diye derin dondurucuya konuldu.

Bunu başaramadılar. Bu kez zorunlu din eğitimi ve aydın imam yetiştirme gibi bir yolla İslam’ın için boşaltma, bireysel planda vicdanlara, toplumsal planda dini mabedlere mahkum etmeye çalıştılar.

Bu proje de tutmadı..

Son aşama, “İyi İslam-Kötü İslam” diye iki İslam çıkartma, birine havoc ve ötekine sopa gösterme dönemi.. İyi İslam sekülerize edilmiş, liberal bir İslam anlayışı. Bir adım ötesinde Homoseksüel ve Lezbiyen evliliklerine izin veren, alternative camilerin yapılandırıldığı bir anlayış.. İslamı/Müslümanları, atomize, bunun tabii sonucu nötralizasyon sürecine sokacaklar, kitleleri neye inanacaklarını şaşıracakları, agnostik hale getirecekleri çoğulcu bir İslam telakkisi.. Protestan İslam dedikleri de bu. Katolik İslam, ortadoks İslam gibi, Protestan, Evengalist İslam ya da Kalvinist İslam da diyebilirsiniz.

Kuşkusuz İslam’a bir şey eklenemez ve ondan bir şey çıkartılamaz, aksi halde kişi eklediği ve çıkarttığı ile başbaşa kalır ve İslam aradan çekilir.. İslam’ın önüne ve sonuna bir şey ekleyecek olursanız demokratik İslam,Liberal İslam, kültürel İslam, Seküler İslam gibi daha bir sürü abuk-subuk İslam çıkar.. Biri çıkar Türk İslam der, ötekisi Euro İslam der, bir başkası Arap İslam, Kürt İslam, Fars islam der. Der de der! Böyle giderse yeşilKemalistler de çıkar. Anarşist Marksist Müslümanlar da..

Batılıların ılımlı İslam diye paketledikleri paket daha çok Protestan bir karakter gösteriyor..

Cemaata destek veren Uluslararası örgütlere de söyleyecek bir çift sözümüz var!

Sizde planlarınız, hedeflerinizle deşifre oldunuz.. Cemaatin kim tarafından niçin dizayn edildiği ve bu senaryonun arkasındaki siyasi sponsorların planları da ortaya çıktı..

Bu adamlarla yola devam edemezsiniz. Bu saatten sonra işlerin hiç bir zaman eskisi gibi olmayacağını da hesaba katmanız gerek.. Bu düşmanca ve akılsızca komplo ile inandırıcılık ve ciddiyetinizi kaybettiniz.. Bu sonucu hazırlayanlar hala size akıl vermeye devam edecekler mi?

Ya da bu planlarınızla hala İslam dünyasında mazlum halkların gözünde itibar kazanacağınızı düşünüyor musunuz?

İslamofobia ya da terör, hepsi bir yalan değil mi? Tavşana kaç, tazıya tut diyorsunuz. Kontrollü bunalım stratejisi dediğiniz bir yaklaşımla, aynı ülkenin çocuklarını, dini, etnik, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıkları sebebi ile birbirine kırdırıyorsunuz ve onların kanları ve gözyaşları üzerine kendinize iktidar ve servet üretiyorsunuz değil mi?

Demokrasi, insan hakları ve Hukuk devleti konusunda Mısır’da sınıfta kaldınız..

Suriye sizin için yeni bir Ruanda mı?

Bir daha size hangi aklı başındaki Müslüman inanır..

Zaman gazetesinin Paris temsilcisi Emre Demir gibi isimler, Today’s Zaman’ın Genel Yayın yönetmeni olan kişi, devletin İslami kimlik mücadelesi yapamayacağını, bunun cemaatlerin işi olduğunu söylerken, aslında bu güne kadar devlet eli ile dini dönüştürmek isteyenlerin, şimdi at değiştirerek sivil görüntü altında, Türkiye hükümetinin denetimi dışında ama uluslararası sistemin güdümünde bir ılımlı İslam anlayışının desteklenmesinde bir sorun görmemeleri ilginç.

Aslında birileri İslam’ı sekülerleştirmeye, protestanlaştırmaya, atomizasyon ve nötralizasyon yolu ile dindarları agnostic hale getirmeye, dışarıdan bakanlar için ise İslam’ın diğer inanç sistemleri ile alameti farikası sayılan ayırt edici özelliklerini yokederek, konuyu vicdana ve sembolik ritüellere indirgemeye çalışıyor..

Aslında cemaat adına kimin konuştuğunu, kimin görüşlerinin cemaati ne kadar bağladığını da bilmiyoruz..

Weber’e göre Endüstriyel Kapitalizm’in ruhu “Protestan Ahlâk” tır. Bizde bu anlayış bir şekilde İslam’a yamanmaya çalışılıyor.. Türkiye’de sivil toplum ve siyasal toplum ayrışırken, bireycilik, protestan ahlak yanında seküler bir özgürlük anlayışı pazarlanmaya çalışılıyor.

Hoşgörü, bu güne kadar hep ötekiler için sözkonusu oldu. Kendi paydaşlarına karşı hareketin pek de hoşgörülü olmadığı ortaya çıktı..

Şimdi Gülen Örgütü kendi içinde bu işin hem teorisini, hem uluslararası ilişkiler boyutunu, hem de mali kaynaklarını ve yatırım alanlarını gözden geçirme gereği duyacaktır..

Bu arada 5271 sayılı TCK’nın 13. Maddesinin 2. Fıkrası son operasyon çerçevesinde ne anlama geliyor.. “Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.” Avukat Salih Döğücü’nün bana gönderdiği bilgi notundaki ifadelere göre, operasyonla ilgili ciddi bir hukuk ihlali sözkonusudur. Bakalım bu konuda bir işlem yapılacak mı?

Yine Cemaatin uluslararası ilişkileri, para ilişkileri, bölgedeki bazı faaliyetleri mercek altına alınırsa o zaman neyin ne olduğu daha iyi anlaşılacak.. Yine klonlanan istihbari mahiyetteki devlete ait belgeler, birilerinin başını yakabilir.. Çünki derin plan büyük ölçüde deşifre oldu! Bakalım zaman daha neler gösterecek.. Selam ve dua ile..

 

yeniakit