Protestolar kimlik ve tarafımızı göstermek için olmalı

Günlerdir, yüreklerimiz dağlı.. Hemen her birimiz çaresizlik içindeyiz, ama, yüreklerimizde hunhar siyonist yahudilere karşı en hışımlı haklı tepkileri büyütüyoruz..

Selahaddin E. Çakırgil

 

Protestolar kimlik ve tarafımızı göstermek için olmalı; zaaflarımızı değil..

Günlerdir, yüreklerimiz dağlı.. Hemen her birimiz çaresizlik içindeyiz, ama, yüreklerimizde hunhar siyonist yahudilere karşı en hışımlı haklı tepkileri büyütüyoruz..

Ve bu arada, ölçüsüz laflar edenlerimiz bile oluyor.. Tıpkı siyonist yahudilerin yaptıkları gibi, yahudilerin çoluk-çocuk demeden, yokedilmeleri gerektiğini söyleyebilenlerimize bile rastlanıyor..

Eğer öyle olursa, Hitler,  Stalin ve diğer çağdaş firavunlardan, ataputlardan ne farkımız kalır?

Hışımlarımız evet, yeşermeli yüreklerimizde.. Ama, aklın ve inancımızın sınırlarından dışarıya taşırılmadan..

Evvelki gün, bir camie gittim.. Duvarda kocaman bir yazı vardı..

'Eski ayakkabılarınızı atmayın, bir zâlimin suratına fırlatmakta kullanınız..' diye..

Hoşuma gitmedi değil..

Çünkü,  bunun psikolojik olarak güzel bir silah olduğu, Bush'un iki hafta  Bağdad'a yaptığı mağrur gezi sırasında suratına fırlatılan ayakkabı örneğinde de gözüktü.. Ama, durumu, başka silahlara karşı, her zaman bu silahla durabiliriz gibi bir noktaya vardırmadan..

Evet, Amerikan Başkanı Bush, müslüman coğrafyalarına karşı baştan başa kan, gözyaşı, bombardıman, işgal ve savaşlar içinde geçen 8 yıllık başkanlık dönemini tamamlamasına 1 aydan az bir süre kala, Irak'a son bir kez daha gitti ve 5 yıldır işgali altında tam bir virâneye çevirdiği Bağdad'da, Başbakan Nurî Mâlikî ile birbikte basın toplantısı yaparken.. 

Muntezer ez'Zeydî isimli bir muhabir, 'Bu sana son vedâ bûsesi, ey köpek!' diye bağırıp, ayağındaki papuçları Bush'un suratına fırlatınca..

Başta Amerikan televizyonları olmak üzere, hemen bütün Batı televizyonları, günlerdir, bu ayakkabı fırlatma sahnelerini tekrar tekrar veriyorlar ve onun üzerine yığınla mizahî proğramlar yapıyorlar ve proğramcıların üzerine sağdan soldan ayakkabı bombardımanı sahneleri düzenleniyor!

Karşı konulamaz sanılan bir super maddî gücün çaresiz bırakılabileceğini göstermek isteyenler için, her zaman ve mutlaka, o düşmanın silahlarına denk silahlarla silahlanmak daima gerekli değil.. Düşmanın suratına fırlatılan bir ayakkabı bile, düşmanı çaresiz bırakan etkili bir psikolojik silaha dönüşebiliyor..  (Bazıları o fırlatılan ayakkabılarından hiç değilse birisinin, Bush'un suratında da patlamasını isterdi.. Ama, öyle olsa ve, onun suratında patlasaydı, bu kadar derin etki yapmaz veya, Batı tv. ve diğer medya organları, yaralı bir Amerikan Başkanı'nı bu kadar makaraya alamazlardı..) Evet; silahlar, bombalar, kanlı eylemler, terör yolu ile yine bir şeyler yapılabilirdi, ama, onların hiçbirisi, 'düşman'ın temsil ettiği gücü ve toplumu bu kadar çaresiz bırakamaz  ve bu kadar eziklik içine sürükleyemezdi..

 'Zulmün topu var, kal'ası var, güllesi varsa...

Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır..'

diyen şair, bir asır sonralarda bir kez daha doğrulanıyordu..

Ama, bu gibi eylemlerin her zaman geçerli olduğunu, aynı etkiyi yapacağını sanmak da bir başka zaaf halidir..

Bu gibi fırsatlar nâdiren çıkar insanın karşısına..

Ama, asıl mes'ele, her silahın her yerde işe yaramıyacağını kavramaktır, Elimizdeki bütün imkanları, doğru zamanda, doğru yerde, doğru hedeflere karşı, doğru bir usûlle kullanmalıyız.

Yoksa, siyonist İsrail rejiminin bu zamana kadar adlarını bile unuttuğumuz nice korkunç cinayetleri ve dünya emperyalizminin onu sıvazlıyan tavırları karşısında gösterdiğimiz kızgın, hışımlı tepkilerin ardından, yeniden bir atâlete düşmekten kurtulamayız..

Kaldı ki, dünya konjonktürlerini düşünmeden ve içinde yaşadığımız çağın şartlarından habersiz olarak çare diye dile getirilenlerin çoğunun pratik hayatta hiçbir değeri yoktur..
Bir kaç gündür, öyle mesajlar alıyorum ki.. Kimisi 'cihad'a gitmekten sözediyor.. Filistinlilerin yardımına koşmaktan dem vuruyor.. Kimisi, TC Hükûmeti'nin niye müdahale etmediğinden dem vuruyor.. Kimileri, hâlâ bir terör örgütü karşısında bile 25 yıldır netice alamıyan, ruhu boşaltılmış bazı silahlı güçleri, Peygamber Ordusu diye kutsayarak hayal âleminde dolaşıyor..

Hele bazılarının, son günlerdeki protesto mitinglerini kendi partilerinin ve eski bir liderlerinin hayalî kahramanlıkları için sıçrama tahtası olarak kullanmaya kalkışmaları yok mu; hafifliği, tahammül edilemiyecek ağırlıkta..

 

 

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı