R.Ozan Kütahyalı Sert Çıktı

Balyozcuların ve Ergenekoncuların yaptığı namussuzlukları biliyorlar ama, 'laik' kesimden birilerinin İslami kesime her namussuzluğu yapabilmesini istiyorlar...

'Her tür puştluk'

Türkiye'nin bugüne kadar getirdiği mevcut rejimini o veciz söz çok güzel özetliyor... "Dünyada her devletin bir genelkurmayı vardır, Türkiye'de ise Genelkurmay'ın bir devleti var"...

İşte şimdilerde bu değişiyor. Türkiye bir "Genelkurmay devleti" olmaktan adım adım çıkarılıyor. Elbette bugüne kadar "devletin sahibi olmanın" imtiyazını taşımış Genelkurmay Karargâhı buna direnmeye çalışıyor. Karargâh ile beraber, Karargâh'ın gücünü arkasında hissederek bu ülkenin imtiyazlı ve egemen kesim olarak kendini gören laik kesim de bunun sıkıntısını yaşıyor... Laik çevrelerin yaşadığı travmanın özü bu aslında, "Biz Kemalist değiliz ama endişeliyiz" diyenlerin meşhur "endişe"lerinin kaynağı bu...

Siz bakmayın "Biz de 12 Eylül'de,12 Mart'ta çok çektik, biz de askerî vesayete karşıyız" demelerine... "İç-iktidar kavgası" gereği dayak yeseler de İslami kesime karşı her zaman dayak yedikleri "baba"larının yanında saf tutmaya hazırdı bu kesim. Eğer askerî vesayete karşı kendilerine benzeyen bir "laik" hükümet direnseydi bu kesimin zihin konforu bozulmayacaktı ve "askerî vesayete karşı" özgürlükçü, demokrat, şık bir pozisyon takınacaklardı... Ama şimdi hep küçümsedikleri, şıklık icabı "Ben de başörtüsü yasağına karşıyım" dedikleri ama kişisel sohbetlerinde her aşağılamayı yaptıkları insanlar Türkiye'yi dönüştürüyor... O yüzden ne yapacaklarını bilemiyorlar. Adam gibi "Kemalist-ulusalcı" olamıyorlar, o pozisyon da pek "şık" gelmiyor onlara, Balyozcuların ve Ergenekoncuların yaptığı tüm namussuzlukları biliyorlar, "Onlar gibi" olmayı kendilerine yakıştıramıyorlar ama öte yandan steril duruşlarını bozmadan, kendileri gibi "laik" kesimden gelen birilerinin "gerektiği zaman" İslami kesime karşı her namussuzluğu yapabilmesini istiyorlar... Onlar yapmasın ama elini her türlü pisliğe bulaştıracak kadar "ulusalcı-laik" birileri de hep yedekte dursun...

Bu yazdıklarım çok mu soyut ve teorik oldu, hemen somut ve net bir örnek vereyim... Dün sabah kanallarda gezinirken "Benim dünya görüşüm Mehmet Haberal'a tamamen zıt, uzaktan selam bile vermeyecek kadar zıt" deyip yine bildik eyyam cümlelerini söyleyen Ayşenur Arslan'a rastladım... Haberal, hep sağ kanatta yer almış bir isim. 80 öncesi işkence görmüş devrimci-solcu gençlere "Sağlamdır" raporları verip, o gençlerin hayatını karartmakla sol camianın haklı nefretini tanınmış bir zat. Haliyle Arslan kendini de "solcu" zannettiğinden Haberal ile aynı cephede yer almak istemiyor, oysa Haberal zihniyeti ile kendisinin arasında hiçbir fark yok... 80 öncesi "Solculara karşı her yol mubahtır" diyen, sonrasında "Ecevit'i devirmek için her yol mubah" diye inanan zihniyet, şimdi de "Erdoğan'ı indirmek için her yol mubah" diyor...

Vicdanlı bir Kanal B kameramanı tarafından medyaya servis edilen görüntüleri herkes iyi hatırlıyor...

Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuk edildiği, 2009 seçimleri öncesi bir programda, program sunucusu reklam arasında Kılıçdaroğlu'na "Haberal hoca, bunları devirmek için seçime kadar her puştluğu yapın dedi, biz de elimizden ne gelirse yapıyoruz" diyor. Allah'ı var, Kılıçdaroğlu da destekleyici bir tavır koymuyor ama susuyor...

Ayşenur Arslan tipi kendini solcu zanneden kimi laikler bu hükümetin devrilmesi için "her tür puştluğa" ellerini bulaştırmak istemiyorlar, biraz da korkuyorlar, Ergenekon sanıkları kadar kararlı ve gözükara değiller. Ama bu hükümeti devirmek için "her tür puştluğu" yapma amacında olanların da "zarar görmesini" istemiyorlar... Bu tür adamlara şıklık icabı "katılmasınlar" ama onlar "her tür puştluğu" yapacak tıynetleriyle bir köşede bulunsun ki ülke, küçümsedikleri şu "müstahdem kılıklı AKP'lilere" kalmasın... Arslan bir prototip, Doğan medyasının çoğunluğu bu kafaya ya da bu bilinçaltına sahip.

Ergenekon'un amacı doğrultusunda "her tür puştluğu" yapabilecek yapılanmalar yedekte beklesin, yeri geldiğinde aktif olsun istiyorlar...

Ama bunlar asla ve asla "bunlara" katılmasın, aynı görüşte olmasın, şık duruşları bozulmasın...

 

TARAF / RASİM OZAN KÜTAHYALI

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı
Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim