ABD'li barış aktivisti Rachel Corrie, bundan tam 20 yıl önce, Filistinli bir ailenin evinin yıkılmasını önlemek isterken İsrail buldozeriyle ezilerek öldürüldü. Her ne kadar Corrie'nin cansız bedeni toprakta mukim olsa da onun ortaya koyduğu adalet mücadelesi bugün hâlâ canlılığını koruyor.
Abluka altındaki Gazze Şeridi'nde Filistinli bir ailenin evinin yıkılmasını önlemek isterken İsrail buldozeriyle ezilerek öldürülen ABD'li barış aktivisti Rachel Corrie'nin ölümünün üzerinden 20 yıl geçti.
Vicdan sahiplerinin kanını donduran olay, 20 yıl önce bugün yaşandı. Ölüme karşı yaşamın sesini yükseltmeye çabalayan Corrie, tarihin aktif bir katılımcısı oldu ve öldürülmesi, devam eden Filistin özgürlük mücadelesine katkı sağladı.
Zulüm bizdense ben bizden değilim diyerek Filistin sahasında İsrail güçlerine karşı sivil bir eylemle ortaya çıkan Corrie’nin İsrail güçlerince öldürülmesi, Akdeniz kıyılarında yaşananların ve suskun dünyanın hak ve adalet arayışının sesi oldu.
Hayatını Filistinlilerin haklarını savunmaya adayan genç kadın, 2003 yılında dayanışma için gittiği Gazze'de "barışa olan inancını" tüm dünyaya göstermek istedi. Corrie, burada yürüttüğü faaliyetler ve çektiği videolarla İsrail'in hak ihlallerini de gün yüzüne çıkardı.
ABD'li aktivist, 16 Mart 2003'te turuncu renkli ceketini giyerek, eline aldığı megafon ile İsrail buldozerlerine yöneldi. Amacı Refah kentinde Filistinli bir ailenin evinin yıkılmasına ve topraklarının elinden alınmasına engel olmaktı.
Yabancı olduğu için İsrail'in yıkım araçlarını durdurabileceğini düşünen Corrie, buldozerin önüne geçmişti ancak İsrail güçleri, Filistinlilere merhamet etmediği gibi ona da acımadı.
Gazze’ye geleli henüz iki ay olmamıştı ki, 16 Mart 2003 tarihinde iki İsrail buldozerine karşı 8 ISM aktivistinin 3 saatlik direnişi sonrasında öldürüldü.
Ölümü öncesinde üzerinde parlak, fosforlu, turuncu bir yelek vardı ve megafon kullanıyordu. Öldürüldüğü esnada Filistin’deyken tanıştığı dostu eczacı Samir Nasrallah’ın ailesinin evini yıkmaya çalışan İsrail buldozerinin karşısında duruyordu.
Buldozer tarafından iki kez çiğnenmesi sonucu kafatası kırıldı, kaburgaları parçalandı ve akciğerleri delindi.
Corrie'nin ölüm haberini büyük bir şaşkınlıkla karşılayan Filistinliler, "şehit" olarak nitelendirdikleri Corrie için o dönem büyük bir cenaze töreni düzenlemişti.
Dünyanın her yerinde iyilik öncüsü olarak ebedileşen Corrie'nin adına Filistinlilerin Gazze'deki dramına ışık tutan çok sayıda film çekilirken, İrlanda'dan Gazze'ye yardım götüren gemiye de onun ismi verilmişti.
Mücadele de zulüm de bitmedi
Corrie'nin bir buldozerle ezilerek katledilmesinin üzerinden 20 yıl geçti ancak vicdan sahibi insanların İsrail işgaline ve gerçekleştirdiği hak ihlallerine karşı mücadelesi hiç bitmedi.
Corrie'yi katlettiği için hiçbir bedel ödemeyen İsrail'in, işgal altındaki Filistin topraklarında yürüttüğü ihlaller ise tüm şiddetiyle devam ediyor.
2005 yılında Corrie’nin ailesi İsrail devletine karşı bir hukuk davası açtı. Davada İsrail, kapsamlı ve güvenilir bir soruşturma yürütmemekle, Corrie’nin ölümünden sorumlu olmakla ve Corrie’nin kasıtlı bir şekilde öldürülmesiyle ya da askerlerin umursamazca ve ihmalkâr davranışları sonucu öldürülmesiyle suçlanmaktaydı.
Corrie’nin ailesi 1 dolarlık sembolik bir tazminat talebinde bulunarak sadece Corrie ve onun savunduğu Filistin davası için adalet istediklerini göstermek istediler.
Ağustos 2012’de bir İsrail mahkemesi davayı reddetti ve İsrail’in 2003’teki askerî soruşturmasını onayarak İsrail Hükümeti'nin Corrie’nin ölümünden sorumlu olmadığına hükmetti.
Corrie'nin ölümünden bu yana İsrail, yüzlerce Filistinlinin daha evini yıktı.
"Hiçbir belgesel, hikâye bana buradaki olayı anlatamadı"
Her fırsatta "Filistin'de tanık olduğu olaylardan çok etkilendiğini" dile getiren Corrie'nin, öldürülmeden bir süre önce ailesine gönderdiği mektuplardan birinde şu ifadeler yer alıyordu:
"Herhangi bir akademik bir çalışma, okuma, konferans, bölge hakkında izlediğim belgesel, hikâye veya duyduğum olay, bana buradaki durumu anlatamamıştı. Buradaki durumu kendi gözlerinle görmediysen hayal etmen mümkün değil. Sonra uzun süre yaşadığın tecrübelerin, gerçeği yansıtıp yansıtmadığını düşünürsün."
Rachel Corrie kimdir?
ABD'nin Washington kentinde 1979'da dünyaya gelen Rachel Corrie, Uluslararası Dayanışma Hareketi(ISM) gönüllüsü bir insan hakları aktivistiydi.
Henüz küçük bir çocukken dahi insan haklarının yılmaz savunucusu olan Corrie, 10 yaşındayken ilkokulu mezunlar töreninde yaptığı bir konuşmada nasıl bir hayat yaşayacağını ortaya koymuştu.
Rachel Corrie şu ifadeleri kullanmıştı:
"Diğer çocuklar için buradayım.
Buradayım çünkü umursuyorum.
Buradayım çünkü dünyanın dört bir yanında çocuklar acı çekiyor ve her gün 40.000 kişi açlık nedeniyle hayatını kaybediyor.
Buradayım çünkü bu ölen insanların çoğu çocuk!
Yoksulların hemen yanımızda olduğunun farkına varmalıyız, onları görmezden geldiğimizin...
Bu ölümlerin önlenebilir olduğunu anlamalıyız.
Üçüncü dünya ülkelerindeki insanların da tıpkı bizim gibi düşündüğünü, güldüğünü ve ağladığını anlamalıyız.
Onların bizim rüyalarımızı, bizim onların rüyalarını gördüğümüzü,
Onların biz, bizim onlar olduğumuzu...
Benim hayalim 2000 yılında açlığı sona erdirmek!
Benim hayalim yoksullara bir şans vermek!
Benim hayalim her gün 40.000 kişinin hayatını kaybetmesini engellemek!
Geleceğe bakar ve orada parlayan ışığı görürsek benim hayalim gerçek olacak.
Açlığı görmezden gelirsek bu ışık sönecek.
Hepimiz birlikte çalışır ve destek verirsek bu ışık büyüyecek ve yarınlar için umut olacak."
Corrie 2003 yılında üniversite son sınıftaki ödevi için Gazze'ye gitmişti. Kardeş şehirler projesinin bir parçası olarak memleketi Olympia ile Filistin şehri Refah ile bağlantı kurmak istiyordu.
Vicdanı da bedeniyle birlikte büyüyen Corrie, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde, 16 Mart 2003'te Filistinlilerin evlerinin yıkılmasına karşı çıktığı sırada İsrail Savunma Kuvvetlerine bağlı zırhlı bir buldozerle ezilerek öldürüldü.
Adı Filistin'de pek çok okul, hastane ve yeni doğmuş çocuğa verilen Rachel Corrie'nin anısına çok sayıda film yapıldı, tiyatro oyunları oynandı ve kitaplar yazıldı. Corrie'nin Filistin'den ailesine yazdığı mektuplar derlenerek, "Bırakın Tek Başıma Direneyim" başlığıyla kitap olarak yayımlandı.
Kaynak: Mecra