Aile Mektebi katılımcısı kardeşlerimiz, bu konuyla ilgili olan mesaimizi ve uzmanlık alanımız olduğunu bilirler. “Hikmet, mü’minin yitik malıdır” (Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17) fehvasınca, batılı bilim adamlarının yaptıkları bilimsel araştırmalar neticesinde ortaya koydukları bir hakikatten bahsetmek istiyorum. Şöyle ki, baba ve anne yüz öğretmene bedeldir yani çocuklarına yüz öğretmenin öğretemeyeceği şeyleri öğretebilirler ve onlar üzerinde yüz öğretmenden daha çok etkilidirler. Dolayısıyla, çocuk bulunan her evde -her biri yüz öğretmen gücü ve etkisine sahip bir anne ve baba olduğundan- iki yüz öğretmen mevcuttur desek, mübalağa etmiş sayılmayız. Sonuç olarak hatayı dış etkenlerde aramak yerine kendi noksanlarımızı tespit etmeliyiz.
Öncelikle, çocukların eğitimi hususunda anne babanın tahsil hayatının, diplomasının olup olmaması hiç bir şey değiştirmemeli, terbiyede tahsili olmadığı gerekçesiyle geri durma çekingenliğini göstermeye de sebep olmamalıdır. Müslüman olan ve kıldığı namazlarda bütün hayatını değiştirecek bir potansiyeli elde eden bir insan, Allah’ın emaneti olan çocuklarının terbiyesi hususunda en yüksek seviyede dikkatli ve hassas olmak zorundadır.
Midemiz bile çorbayı bir, pilavı üç, etli yemekleri de altı saatte hazmedip, hepsine farklı zaman ayırırken, bizler de konuları ve çözüm yollarını ehemmiyetlerine göre yavaş yavaş işleyecek, yüzeysel bir üsluptan uzak duracağız. Önemine binaen bu konuyu da farklı ve sathîlikten uzak bir şekilde ele alacağız. Her zaman tekrar ettiğimiz gerçek olan Peygamberimizin (s.a.v) bir ayeti okuyup, anlayıp, benimseyip, özümseyip, iman edip, gereğini yapıp, başkalarına anlatıp, onlara destek olması da, bir ayetin insanın ruh dünyasındaki hazmının ve tedrici metodun göstergesidir. Bu tedrici metodu okuduğumuz bir makalede dahi ne kadar uyguladığımızı muhasebe etmeliyiz.
“Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.” (Nahl, 78)
Allah Teâlâ, zikrettiğimiz bu ve benzeri pek çok ayette kulak, göz ve kalp nimetlerini yan yana zikretmiştir. Bu organlarımızı inkâr ve isyandan uzak tutmanın ve Allah’ın buyrukları çerçevesinde kullanma çabasının da şükür adını aldığını ayeti kerimenin sonunda görmekteyiz. Duyduğumuz şeylere deyip, hemen tatbikat sahasına uyarlamaya çalışma gayreti de aynı cümleden sayılmalıdır.
Aile Mektebi katılımcılarımızın aşina olduğu bir diğer husus ise Ali İmran suresi 6. ayet-i kerimede şöyle belirtilmiştir: “Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O’dur…” (Al-i İmran, 6) İnsan, daha dünyaya gelmeden evvel Allah’ın kitabında yer bulduğundan dolayı diyebiliriz ki, inanan insan için ana rahmi çocuk eğitiminin ilk merhalesidir. O halde rahim bir dershane, bir okul ve bir mekteptir.
Anne ve babalar iyi bilmelidir ki, evlatlarının Allah’ın rızasını ve cennetini kazanması için kendilerinden istenen iki şey vardır. İlki fiili, diğeri ise lisanî dualardır. Bir bebeğin, rahimde yaşadığı 9 ay süresince bu dualardan uzak kalmasını, onu yaşamında hoş şeylerin beklemediğinin göstergesi olarak ele alabiliriz.
Örnek verecek olursak, bir anne adayı bebeğini karnında taşıdığı her an yeme içmesinden, yaşayış tarzına kadar her şeyin ona tesir edeceğinin bilincinde olmalıdır. Dolayısıyla bir anne, çocuğunun salih bir kul olmasından, öldükten sonra vereceği hesaba kadar her konuda, daha hamileyken yapacağı bütün fiili duaların etken olacağını da bilmeli ve az evvel zikrettiğimiz mevzulara hassasiyet göstermelidir. Aldığı gıdalar kadar, yalan, gıybet ve diğer günahlar da aynı şekilde bebeğe tesir edecektir. Nitekim annenin ahlaki olarak sahip olduğu müspet veya menfi özelliklerin rahmindeki çocuğa sirayeti ispatlanmıştır. Netice olarak, batının doğumdan hemen sonra başlattığı eğitim sürecini, Kur’an-ı Kerim’in bebeğin rahme düştüğü ana kadar öne aldığını söyleyebiliriz. Tüm bu zikrettiğimiz vazifeler, fiili dualar kapsamında anlaşılmalıdır.
yeniakit