Referandum taşları yerinden oynatmıştır

Mehmet GÖKTAŞ

Ramazan günlerinde siyasi ve tartışmalı konulara girmemek için kırk gün öncesinden referandumu yazmak istedim.
Anayasanın değiştirilmek istenen maddelerine baktığımızda, aslında toplumun çok büyük bir kesimi tarafından tereddütsüz evet denileceği ortadadır.

Fakat bugün oylanacak şey Anayasa"nın maddelerinden ziyade, özellikle hayır diyecek olanlar söz konusu maddelere değil, iktidarın kendisine hayır demeye hazırlanmaktadır.

Bu yüzden kitlelerin çoğunun kendilerine ait olmayan yerlerde durduklarını, yani toplumun taşlarının yerinden oynadığını görüyoruz.

Alevi alevi yerinde değil, solcu solcu yerinde değil, demokrat demokrat yerinde değil, mazlum mazlum yerinde değil.

Ve CHP, CHP yerinde değil, BDP de aynı şekilde kendi yerinde değil.

Hatta bu yüzden Avrupa"daki sol ve sosyalist kuruluşlardan CHP"ye, BDP"ye ve kendilerini solcu, sosyalist, demokrat olarak lanse eden, bununla birlikte "Hayır" cephesinde yer alan çevrelere ciddi uyarılar gelmektedir. Yani taşların hiç birinin kendi yerinde olmadığını bütün dünya görüp durmaktadır.

Bizim tavrımıza gelince?

Tevhidî düşünceye sahip Müslümanlar Anayasa değişikliğini hiçbir zaman kendilerinin birinci meselesi olarak görmemişlerdir.

Aslında Müslümanca bir hayat sürebilmelerinin önünde birinci engel olarak mevcud anayasayı görmedikleri gibi, yeni anayasalarla da Müslümanca hayatın önündeki engellerin kalkacağını dört gözle beklemiyorlar.

Eğer bugün Müslümanlar İslam"ı hayata geçirme yolunda belirli bir mesafe kat etmişlerse, anayasalar değiştirile değiştirile olmamıştır bu. Anayasalar değiştikçe Müslümanların önü açılmış değildir.

Ve yine bu uğurda birtakım engelleri aşamamışlar, baskı ve zulümlere maruz kalmaya devam ediyorlarsa, bunun tamamen mevcud anayasadan kaynaklandığını söylemek de doğru değildir.

Anayasalar genellikle bir termometre gibidir, insanların ateşlerini ne düşürürler ve ne de yükseltirler, sadece gösterirler.

İslam"ı yaşamak ve hayata yansıtabilmek güç meselesidir. Nitekim engellemek de bir güç meselesidir.

Ezanı Arapça aslına çevirdiği için Menderes"i idam eden rejim, ezanı yeniden Türkçe"ye çevirme gücünü kendisinde bulamamıştır.

Fakat buna rağmen 12 Eylül"de yapılacak olan kısmi anayasa değişikliğine tepeden bakmıyoruz, dudak bükülecek basit bir şey olarak da görmüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana hiç görülmeyen şeylerin görüldüğünü söylemezsek bu bir insafsızlık olur.

Militarist despot yapıların çözülmesi istikametindeki bu hayırlı gelişmeler her ne kadar biraz değişen dünya dengelerine bağlansa da, mevcud iktidarın bu işin faili olduğunu kimse inkar edemez.

Kendisini ülke yararına yapılabilecek her hayırlı işin önüne geçmekle görevli zanneden bir Anayasa Mahkemesi ve HSYK saltanatına bu değişiklikle son verilecek olmasını önemsiz bir şey olarak göremeyiz.

Herkes biliyor ki, hayır oylarının kazanmasıyla sadece değişiklik önerisi reddedilmiş olmayacak,

Ahmet Necdet Sezer"in uğursuz döneminden bu yana elde edilen bütün güzellikler kaybedilecekse,

Azgın çeteler eski günlerine kavuşacaksa, milletin bağrına yeniden çörekleneceklerse,

Komşularımızla ve özellikle müslüman dünya ile aramıza yeniden düşmanlık duvarları örülecekse, Filistin sevdamız Allah korusun soğumaya başlayacaksa,

Bütün bunlarda herkes gibi Tevhidî düşünceye sahip olanların da yükleneceği bir vebâl olacaktır.

Müslümanların sağduyularına, akli selim ve firasetlerine olan güvenimizden dolayı rahatız, hiçbir şekilde telaş ve endişe içinde değiliz.

Sandığa gitmeleri için kampanya yürütülmesini, ısrarla teşvik edilmesini gerekli görmüyoruz.

Fakat, sandığa gidenlerin ise kesinlikle "Hayır" diyenlerin cephesinde yer almayacaklarını biliyoruz.

Ve Müslümanların referanduma katılmalarını itikâdî bir konu olarak görmediğimizi, hiçbir şeyle itham edilmemesi gerektiğini belirtmek isterim.

doğruhabergazetesi