Başımızda iki tane bela var. Başımızda FETÖ, DAEŞ, PKK, PYD, DHKP-C belaları var, ama bu iki bela, “POST FETÖ” belası..
Biri, eski FETÖ’cüler, kendi aralarında yeniden örgütleniyorlar.
Bu adamlardan bir grubu başka gruplara sızarak kendini orada gizlemeye çalışıyor ama bir yandan da orada kendilerine göre yuvalanmaya, örgütlenmeye çalışıyor. Bir başka grup da bunlarla temas kurarak, bunları kendi şemsiyesi altında toplayarak profesyonel bir gizli ordu kurmaya çalışıyor..
Bakın bu adamlar zaten devletin belli noktalarında yıllarca bulunmuş kişiler. Belli kripto görevler üstlenmişler ve kadrolar içinde yer almışlar..
Birçok yerli-yabancı istihbarat örgüt elemanları ile garip-karmaşık ilişkiler içindeler.. Yeni oluşum bunları bir araya getirerek, ülke içinde iktidara aday derin-gizli bir çeteye dönüşürken, öte yandan yabancı istihbarat örgütleri ile tepedekiler bir araya gelerek pazarlıklar yapıyorlar ve işbirliğine gidiyorlar..
Bu gruptakilerin hemen hepsi bugün için “Reisçi” görünüyor.. Bir şekilde merkeze yaklaşmaya çalışıyorlar.. Referandumda da Reisçilik yapacaklar. Hesapları, Reis sonrası ile ilgili.. Referandumdan sonra, bir anda bu defa da Reis’e yönelik suikast planlarının içinde yer almaları sürpriz olmaz.. Onların hedefi iktidara ulaşmak.. Kripto özellikleri ile, din, milliyet, adalet, barış, özgürlük, demokrasi, menfaat her şeyi çok kolay kullanabilirler.
Bunlar, FETÖ deşifre olduğu için, artık Gülen’in döneminin sona erdiğini düşünüyorlar.. Bu birikimi, kadroları, parayı, gücü kendi hesapları için kullanma planı yapıyorlar.
FETÖ’cü bir başka grup ise hızla MAFYA’laşıyor.. Bunlar tehdit ve şantajlarla eski dostlarından para sızdırıyor.. Toplanan himmet paraları ya da deşifre edilmemiş FETÖ şirketlerinin içini boşaltıyorlar.. Eskiden FETÖ ile beraber olup, bugün ayrılanlar hakkında dosya tanzim edip “ya şu kadar para verirsin, şöyle yaparsın, yoksa seni ihbar ederiz” diye tehdit ediyorlar.. Kimi “bundan sonra bizimle çalışacaksın” diye tehdit ediliyor.
Bunlar arasında halen FETÖ’ye hizmet edenler de var. 15 Temmuz’dan sonra örgütten ayrılanlar, FETÖ’cüler tarafından tehdit ediliyor.. Bunlar devletten de korkuyor, FETÖ’den de.. 3. grup da bunları farklı bir yapılanma için devşirmeye çalışıyor..
Bu yapının sadece polis, istihbarat ve yargı yolu ile çözülemeyeceği açık.. Bu yapı stratejik öngörülere sahip siyasi bir akılla çözülebilir.
Geçen gün Cumhurbaşkanı, bazı itirafçıların gerçekleri saptırdıklarını söylemişti.. Bu durum aslında bu anlatmaya çalıştığım yeni durum ile ilgili..
İçeride ve dışarıda bazı unsurlar, şimdiden Erdoğan sonrası hesaplar bahanesi ile gece gündüz çalışıyorlar. Sosyal medyada örgütleniyorlar, platformlar oluşturuyorlar, STK ve cemaat yapılarına sızıyorlar, Basını manipüle etmeye çalışıyorlar. AK Parti’yi destekleyen medyaya sızmaya ya da mevcut elemanlarını yanlarına çekmeye çalışıyorlar.. Onların ilgisini çekecek haberler yaparak, kurdukları temas noktalarından haberler üzerinde etkili olma derdine düştüler.
FETÖ’cüler iddialarından vazgeçmediler. FETÖ’nün arkasındaki ülkeler de iddialarından vazgeçmediler. FETÖ’den ayrılanların bir bölümü yine iş üzerindeler. FETÖ’cü olmayıp, bu yöntemle siyasete müdahil olmaya çalışanları da takibe almak gerek..
Kimsenin Erdoğan’ı ele geçirme planı yok. Erdoğan’ın çevresini kuşatma planı yapıyorlar. Bir sonraki adım AK Parti. Onun için parti kongreleri çok önemli. Tek başına partiyi FETÖ’cülerden arındırmak çözüm değil.. Önce adı FETÖ’cüye çıkmamış kripto, takiyeci biri, “Kraldan fazla kralcı” bir bakış açısıyla sizin aranıza sızabilir.. Yine aynı şekilde o FETÖ’cü dediğiniz başka bir isim altında, başka bir referanslar listeye girebilir.. Hiçbir nam altında olmadan gelebilir.. Seçeceğiniz kişiler konusunda ehliyet ve liyakata dikkat edin. Gözünüzü üstünden eksik etmeyin, onlar da kendi nefislerine fazla güvenmesinler..
Yarın seçim olacak. Teşkilat, Ankara’daki siyasiler ve yerel yönetim arasında bir şeytan üçgeni oluşturulursa hepsi AK Partili olsa ne yazar.. Elbette istişare ve şura olacak. Elbette birlikte çalışacaklar, ama “kadro”, “ihale” işleri bu birliğin tek konusu olur ve bir de işe sermaye dahil olursa alın size bir başka bela. Devleti milleti soyanların, sağ-sol, muhafazakar ya da liberal olmasının ne anlamı var ki. Sonuçta hırsız hırsızdır. Zalim zalimdir..
İnşallah referandum sonrası siyaset ve bürokraside gereken yapılır. AK Parti’de başlayan kongre sürecinde de gerekli itina gösterilir de, AK Parti için 2017 bu anlamda bir AK’lanma yılı olur.. Ardından milletvekili ve belediye seçimleri ile bu beladan kurtuluruz. Onun için, bana göre seçimlerin mutlaka erkene alınması gerek. Seçimler erkene alınsın ki, Anayasa değişikliği de bir an önce yapılsın ve Türkiye yoluna devam etsin..
Önce, referandum sonuçlarını görmemiz gerek. % 50’den fazla alınması Anayasa değişikliği için yeterli olacak. Anayasa referandumuna katılımın en az % 75 olması, “evet” oylarının ise en az % 52 olması gerekir. Bu psikolojik bir bariyer. Cumhurbaşkanı seçildiği 28 Ağustos 2014’te Erdoğan, yurt içinde % 51.65, yurt dışında % 62.30, gümrüklerde % 62.73, toplamda % 51.79 oy almıştı. Katılım ise % 74.13 olmuştu. Bu referandumda MHP bu tarafta.. O seçime Erdoğan’ın karşısında Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahaddin Demirtaş da katılmıştı. İhsanoğlu % 38.44 oy aldı. CHP’lilerin bir kısmı İhsanoğlu’na, bir kısmı Selahaddin Demirtaş’a oy vermişti. Demirtaş bu seçimde % 9.76 oy almıştı.. Bugün referandumda beklenen oy seviyesi % 60. ORC’nin oylama sonrası ilk anket sonucu “Kabul” % 62. ANDY-AR’a göre bu oran % 60. Bu oran da bir anlamda Erdoğan ve AK Parti için bir güven tazeleme olacak.. İyimser tahminlere göre ise oylamada destek oranı %70’i bulabilir.. % 51 yeterli, % 60 moral desteği, % 70 heyecan verici. Daha fazlası CHP, FETÖ ve HDP için bir “felaket” anlamına gelir.
Bu referandumda CHP, HDP ve FETÖ’nün ortak hareket edecekleri gözleniyor.
Süreçle ilgili bir hatırlatma! Tehdit ve korku içindeki evlat babasına: “Baba, ben düşmanlarımla başedebilirim, sen beni ‘dost’ görünenlerden koru!” Aman ha, dikkat!. Selam ve dua ile.
yeniakit