Kutlu Doğum münasebetiyle:
• Resulullah’a olan imanımızı tazeleriz,
• Resulullah’a olan güvenimizi yenileriz, tazeleriz,
• Resullullah’ın ahlakı ile ahlakımızı test etmiş oluruz,
• Rasulullah’a olan ihtiyacımızı gidermeye çalışırız.
Peygamberimiz örneğimizdir, rehberimizdir, kılavuzumuzdur. Dünya ihtiyarladıkça, O’nun sözleri, hadisleri, sünnetleri ümmetini gençleştirir. Muhammed İkbal Der ki: “Hz. Muhammed (s.a.v), eski dünya ile modern dünya arasında bulunmaktadır. Vahyin kaynağı bakımından eski dünyaya, vahyin ruhu, maksadı bakımından da modern dünyayı şekillendirmeye devam etmektedir.”
Tarihi seyirde Peygamberimizi ve sünnetini anlatmada iki zümre olmuştur:
1) Akıl ve düşünce ölçüsüne, kelam ve fıkha oturtanlar,
2) Gönül ve aşk temeline oturtanlar.
O gündür, bugündür kıyamete kadar bu iki zümre hep var olacaktır. Kutlu doğum münasebetiyle ele aldığımız bu önemli konuyu, biraz daha anlaşılır hale sokmak için, örnekler vermek gerekiyor.
Örnek bir: Şu an için hayatımızı artı ve eksileriyle, doğru ve yanlışlarıyla ele almak istesek, hayatımızı elekten geçirmemiz gerekir. Hani kumları, buğdayı, arpayı elediğimiz gibi, hayatımızı elekten geçirmeliyiz. Eleğin dikey ve yatay telleri vardır. Kur’an ayetleri, eleğimizin dikey telleri ise, hadisler-sünnetler de eleğin yatay telleridir. Elekten geçenler ve kalanlar olur. Yememiz, içmemiz, giyim kuşamımız, ticaretimiz, evliliğimiz, mehirlerimiz, komşuluğumuz, akrabalığımız vs. gibi yüzlerce ve hatta binlerce bize ait olan hayat tarzımızı öğrenmiş oluruz.
Örnek iki: İnsan bedenini bir arabaya, aklını ise usta bir şoföre benzetelim. Bu insan hareket etmek isteyecektir. Yürümesi için bir yol gerekir. Yani yaratılış amacına uygun, kendisini hedefe ulaştıracak olan bir yolda ilerlemesi gerekir. Şoför bilmediği bir yolda ilerlerken, kavşak, viraj, hız v.s gibi hususlara dikkat etmelidir. Bunlar yön levhalarıdır.
İşte Peygamberimiz ve Peygamberler, bu iş için gönderilmiş seçkin rehberlerdir. Yolun her iki tarafına dizilmiş, yolcuları hedeflerine varmaları için yönlendirirler. İkaz ve irşat ederler.
Şu gerçeği hiçbir zaman unutmamalıyız, sünnet, Kur’an-ı Kerim’in yaşanmış tefsiridir. İbn Hıbban isimli büyük hadis âliminin şu sözü hayli dikkatimizi çekmektedir: Dört rekâtlık bir namazda 600 adet sünnet saydım…
Örnek üç: Günümüzde birçok ilim ehlinin tartıştığı bir türlü sonuca varamadığı bir başka konu vardır. O da Peygamberimizin teşride yani hükümde, yasamada Kur’an-ı Kerim’den sonra ikinci kaynak olup olmadığı konusudur. Şimdi A’raf Suresinin 157. Ayetini meal olarak okuyalım:
“O ümmi Peygambere uyanlar var ya, işte o Peygamber, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz ve güzel şeyleri helal, pis ve zararlı şeyleri haram kılar.”
Ebu Davud. Sünnet bölümünde Peygamberimizin şu hadisini kaydetmiştir: “İyi biliniz ki, Resulullah’ın haram kıldığı şeyler, Allah’ın haram kıldığı şeyler gibidir:”
Tevbe Suresinin 29. Ayeti ise mealen şöyledir: “Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah’a, ne ahiret gününe inanmayan, ALLAH’IN VE RESULÜNÜN HARAM KILDIĞINI HARAM SAYMAYAN ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın.”
Görülüyor ki birilerinin dediği gibi, Hz. Peygamberimiz, sadece bir postacı olarak görev yapar! Sözünün hiçbir kıymeti ve değeri yoktur. Böyle söyleyenler, Peygamberimizi ne gönüllerine, ne de fıkha oturtmayanlardır.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin, âlemleri kuşatan tarzda hadisleri, sünnetleri vardır. Bu sünnet, karanlık dünyamızı aydınlatan bir ışıktır. Bu ışığı önünde taşıyanlar, önlerini görürler, ufukları genişler… Bu ışığı arkalarına koyanlar ise önlerini göremeyen ve ilerleyemeyip, irtica eylemine bulaşanlardır. Bu manada hiçbir mümin ve Müslüman irticacı olamaz.
yeniakit