Abdullah Mesud/Tevhid Haber
Ronaldo’ya Klasik Suud Kumpası
Halkların uyutularak yönetilmesine ciddi katkı sağlayan, kin ve düşmanlık oluşturan, malayaniden gördüğüm ve içi boş nesnelerin peşinden koşularak(!) ömrün heba edildiği bir olgu olarak algıladığım futbol ile ilgilenen birisi değilim. Konu başlığı küresel siyasetin yeni bir kurban bulmuş olmaklığını ihbar etmek için seçildi.
Küresel firavni sistem Osmanlı sonrası Ortadoğu’yu şekillendirirken Karun, Haman ve Belâm denkleminde kamufle bir işgalle Suud’a küresel diyanet işleri reisliği rolünü üstlendirmiştir. Hacc ve Umre görevlerinin İslâm Dini içerisindeki ağırlığı, Kâbe’nin cezbiyeti ve varlığı, Medine-i Münevvere’nin de aynı bölgede olması beldeyi Müslümanlar açısından tartışmasız kıymet kılmaktadır. Olması gereken de budur. Bu kıymeti siyasi manevra ve tezgâhlarla kendi lehlerine göre şekillendiren küresel firavunlar Kâbe’yi ardına gizlenen bir putmuş (Haşa) gibi kullanarak Suud ve komşu Arap sultanlıkları ile iktisaden ve siyaseten kutsalları suiistimal edecek Vahabi tandanslı devletçiklerle işlerini yürütürler.
İşgalci Siyonist devletin bir anlamda sigortası da olan bu devletçikler petrol gelirleri ile ödüllendirilerek, beslenerek yaşatılırlar. Kâbe’nin ve Medine’nin yönetimini elinde bulundurması(!) hasebiyle Suud daha derinlikli bir görevi icra etmektedir. Küresel Belâmiyet işlerini icra ederken aynı zamanda Ronaldo’nun anlayacağı tabirle “göğüste yumuşat ayağa al” politikasını da icra eder.
Ne zaman kitleleri arkasından sürükleyebilecek bir şöhret sahibi İslâm’a ilgi duysa, Müslüman olmak istiyorum dese ya da Siyonizmi, Hristiyanlığı sorgulamaya başlasa işte o an sevdalı, gayretli bir din gönüllüsü olarak Suud topa girer ve Kâbe’ye davet eder. Öyle ya madem konu İslâm’sa bu işe kaynağından başlamak gerekir düşüncesi ve Hacc Umre etkenleri ile de ister istemez tuzağa düşmeye meyilli samimi kişi davete evet demekten başka bir yol bulamaz. Seksenli yıllardaki meşhur şarkıcı Cat Stevens’ın Yusuf İslâm olarak mühtedi olması da böyledir. Suud, tezgahına düşmüş kişileri İslâmlaşmak ile Araplaşmak arasında bir karışımla kıyafetlendirerek “ etliye sütlüye karışma canın Hacc Umre yapmak isterse kapımız her zaman açık” şerbetini içirerek ülkesine gönderir. Kendi beldelerinde parlak akademisyenler, olası şöhret veya öncülük kabiliyetine haiz tüm kapasiteli kişiler ciddi fonlarla yönetilen heyetlerle sürekli misafir edilirler. Merhum Şehid Malkolm X İslâm adı ile Malik el Şahbaz da aynı daveti almıştır.
Suud’la temastan sonra da küresel firavunların zulmünden bahsetmeye devam eden “ suya sabuna dokunmayıp “ necaset içerisinde yaşayamam diyenler Malkolm X gibi zalimce şehid edilirler. Özellikle Siyonist zulmün farkına varan, küresel oyunlara itiraz eden her şöhret sahibi bu anlamda risk altındadır. Antisemitizm başlığı adı altında linç edilerek servetlerine el konulup itibarsız suçlarla hapse tıkılırlar.
Ronaldo’nun zaman zaman Filistin ve işgal konusunda konuşması, Filistinli çocuk derneklerine ciddi rakamları bulan bağışlarda bulunması, sapkın LGBT oluşumuna destek vermemesi gibi tutumları ile küresel firavunları tedirgin etmemesi mümkün değildir. Yüz milyonları etkileyebilecek şöhreti ile ola ki toplumların doğru sorgulama yönelimine tetiklemede bulunabilecek böylesi bir şöhret bir de İslâm’la temas sağlayabilecek Filistin, işgal, eşcinsellik karşıtlığı gibi sahalarda geziniyorsa mutlaka kontrol altına alınmalıdır. Rekor rakamlarla Suud’la sözleşme imzalayan Ronaldo bundan sonra yeni imtihanlara adaydır. Ya anti Siyonist söylemlerden vaz geçecek, Müslüman olursa “halim selim hacı abi” niteliğine bürünecek ya da kaza veya hastalık süsü verilmiş bir cinayetle yıldızı söndürülecektir. Müslüman olduktan sonra Suud kumpasına düşmeyip Tevhidi İslâm’la tanışan İtalyan Ferrari markasının tek varisi Edoardo Agnelli’nin kaza süsü ile şehid edilmesi de böyledir. “Görelim Mevlâm neyler, neylerse güzel eyler”…