Ruhat Mengi’nin Vatan’da Aytunç’un ölümünün ardından 2 yazısı çıktı.. Uykusunu kaçıran bir durumdan söz ediyor. Biri camide, imam dışında birinin cenazenin arkasından konuşması; anlaşılan Teşvikiye ve benzeri yerlerdeki cenazeler dışında cenaze namazına pek katılmıyor..
Zaten işte Aytunç Altındal’ı kaygılandıran da bu durumdu..
Madem istiyor, bu konudaki konuşmamızın ayrıntılarını da anlatayım..
İlk kanser teşhisi konduğunda bir araya geldik, konuştuk. Sonra Teşvikiye’deki evine kendini ziyarete gittiğimde, ölüm ve hayat üzerinde konuşuyorduk.. Bir olay anlattı. Teşvikiye’de tanınmış bir politikacının bir yakınının cenazesi var. Caminin avlusu tıklım tıklım dolu, ama namaz kılacak iki saf bile yok.. Cemaatin camiden tamamının çıkmasını beklerken, işi acele olanlar da beklemeyi bırakıp camiden ayrılınca tek safa düşüyor. Bu defa civardan cenaze namazı kılmak için adam toplanıp geliyor.. Aytunç bunu anlattı.. “Hayır benim cenaze namazım böyle olmamalı. Selatin bir camiden kaldırılsın, tekbir getirilsin” dedi.. Başka şeyler de konuştuk hayat ve ölüm üzerine..
Aslında ölüm konuşunca herkes susar. Cenazede yüksek sesle tekbir getirmek de yok gelenekte. Aytunç öyle istediği için bu vasiyeti üzerine gerçekleşti.
Laiklik meselesine gelince, Aytunç’un laiklik konusundaki düşünceleri Laiklik kitabında var. Laiklik din-devlet ayrılığı değil.. Kilise-devlet ayrılığı. Sekülerizm ile laisizm de aynı şey değil.. Laiklik Katolik inanışından kaynaklanan bir kilise kurumudur. Varlık ve meşruiyetini İncil’deki bir ayetten alır. “Tanrının hakkı Tanrıya, Sezarın hakkı Sezara” ait olacaktır, ama sonuçta Sezar da Tanrıya aittir.. “Tanrı”yı Papa temsil eder. Papalık/Vatikan ayrı egemen bir devlettir.. Diğer siyasi egemen ile olan ilişkisini laiklik kuralı belirler.. Bu bir paylaşım, mütareke ve işbirliği temelli dini bir çözümdür..
Laik; ruhani, kilise hiyerarşisi içinde yer almayan kişiye denir.. Bizim laikçilerin sandığı gibi Laiklik din dışılığı ifade etmez.. Eğer bir ülkede laiklikten söz edecekseniz, egemen bir dini otoritenin ve bu otoriteye dayalı ruhani bir meclisin ve statünün olması gerekir..
Bu işi bu seviyede ilk tartışan kişilerden biridir Aytunç Altındal, 1970’li yıllarda..
Vefatından önce, Atatürk’ün vasiyetini tartışmaya açmıştı. Aynı şekilde Hilafet konusunun yeniden tartışılması gerektiğini söylüyordu.
Ruhat hanım bilmeyebilir, Hilafet kaldırılmadı, Hilafet yasalara göre, mana ve mefhum olarak Cumhuriyet ve TBMM’nin şahsı manevisinde mündemiçtir.. Mesela Hilafet fonundan aktarılan paralarla kurulan İş Bankası da Hilafetin dolaylı olarak iştiraki ile kurulmuş bir banka statüsündedir ve bu konu halen yargının ilgi alanındadır..
Ruhat hanım bilmeyebilir, Mustafa Kemal’in ölümünden bir süre öncesinden İsmet Paşa ortalıkta gözükmüyordu.. Fevzi Paşa onun güvenli bir yerde korumaya almıştı. İsmet Paşanın çocuklarının geleceğini düşünüp onlara mirasından pay ayıran Mustafa Kemal, Türkiye’nin kendinden sonra geleceği ile ilgili düşündüğü kadrolar ve yönetim anlayışı konusunda hiçbir mesaj bırakmamış olması düşünülebilir mi?
Bu soru, bana değil, Aytunç Altındal’a ait.. “Ben resmi, noter huzurunda verilmiş bir vasiyetten söz etmiyorum. Ama son günlerinde üzerinde çalıştığı bir proje vardı. İsmet paşa sonrası, kendinden sonra Türkiye’nin yeni ufukları konusunda hem kadro, hem de gelecek perspektifi, vizyonu açısından yazılı birçok not bıraktı. Bunlar ortada yok.”
Tabii bu notlar ortaya çıkarsa, İsmet Paşanın o günlerde nerede olduğu ve başına gelenler de gündeme gelecek demektir..
Bir diğer konu da, dinin baskılanması sonuç vermemişti. CHP zihniyeti, her seferinde ciddi bir halk muhalefeti ile karşı karşıya kalmıştı. İsyanlarda verilen can kaybı, Kurtuluş savaşında verilen can kaybından fazla idi..
Hem zaten, Türkiye laikleştirildikten sonra İslam dünyasına model olarak sunulacak ve diğer İslam ülkeleri bu modele göre yeniden şekillendirilecekti. Türkiye CHP modelinden Serbest Cumhuriyet Modeline geçerek, “Türk Birliği” ve Hilafet yeniden yapılandırılarak “Yeni Türk İslam’ı” bu projenin misyonerliğini, üstlenecekti..
Bugün de Türk tipi ılımlı İslam aynı maksatla Türk dünyası ve İslam dünyasına servis edilmek isteniyor.. Rejim içindeki radikal laikçiler, Masonik yapılar, İslam’a karşı havuç değil sopa politikası uygulanmasını istediler.. İsmet Paşayı Mustafa Kemal’in elinden kurtaranlar onlardı! Mustafa Kemal’in bu gelecek projesinin de yakın çalışma arkadaşı Mason meşriki azamı Mim Kemal Öke olduğu söylenir. Bir iddiaya göre, bu vasiyet denilen belgeler Mason locasında bulunmaktadır. Bugünki ılımlı İslam politikası da bu tartışmalardan bağımsız değil. Onu da not edelim..
Fevzi Çakmak İsmet Paşayı Mustafa Kemal’in elinden kurtaran adamdır, hem de CHP’ye karşı muhalefet eden bir adam. Kripto ilişkileri olan biri. Bir zamanlar Komünist Parti’nin kuruluşunda da bulunmuş, Küçük Hüseyin Efendinin dergahında da..
Ruhat hanım bunları bilmeyebilir.. Hilafet konusunu da.. Hilafet dini bir makam değil. Halife kutsal bir şahıs değil. Ne Cami Fenerdir, ne Halife Papa ne de Patrik.. Halife Allah’ı ya da dini temsil etmez, Halife Müslümanları temsil eder, evrensel anlamda onların hak ve hukukunu gözetir. Dini vergileri toplar, farzı kifaye ibadetleri örgütler, dini eğitim, tebliğ faaliyetlerini koordine eder. Dini vakıfları ve mabedleri yönetir. Ruhat hanım biliyor mu bilmem, dünyada evrensel temsilcisi bulunmayan tek din İslam’dır.. Daha doğrusu bu makam, laik olduğunu söyleyen bir devletin eli altındadır..
Ben Aytunç Altındal’ın Ruhat Mengi ile ne konuştuğunu bilemem, ama onun benimle ne konuştuğunu da o bilemez. Onun ne dediğini bilmek isteyenler, eserlerine bakabilirler..
Sahi Ruhat hanımın uykularını kaçıran asıl sebeb ne onu anlayamadım.. Onun öbür dünyada laik dostlarından çok dindar kardeşlerine ihtiyacı olacak ve o bunun ne anlama geldiğini biliyordu.. Dünyevi dostluklar dünyada kalır, ahiret kardeşliği musallada başlar. Selâm ve dua ile..
yeniakit