04.05.2008 Pazar günü akşamı Hendek ilçesinde özel bir programa katılmıştım. Programa katılanlar içinde il meclis üyesi bir kardeşimiz: Hürriyet gazetesini okudunuz mu? Ahmet Hakan sizinle ilgili bir yazı yazmış dedi. Ve o günkü Hürriyet gazetesini verdi.
Akşam geç saatlerde merak ettim ve okudum ilgili yazıyı. Sadece tebessüm ettim ve acıdım. Kime acıdım? Sayın Ahmet Hakan'a... Kanal 7'de bulunurken ülkesini ve milletini seven inançlı insanların gıyabında sevdiği ve bugün ise ismi duyulunca herkesin rahatsız olduğu yazara acıdım.
Kendisine bir cevap olarak değil, sadece tavrımın ne olduğunu bilmesi açısından sadece birkaç cümle ile yetinmek istiyorum.
Sayın Ahmet Hakan Bey!
- Benim aile ve dini terbiyem yazınıza cevap vermeye engeldir.
- Allah'ın insanlara verdiği zaman nimeti o kadar kıymetli ki, az da olsa birkaç dakika yazınıza cevap vereceğim vaktin, israf edileceğine inanıyorum. Çünkü değmez.
- Sizin ve sizler gibi sadece gazete bilgileri dahilinde düşünen ve yazan insanların bu ve benzeri konularla ilgili seviyesiz yazılara ve tavırlara nasıl cevap verileceğini Rabbimiz belirtmiştir. Ben sadece belirtilmiş bir gerçekle iktifa ediyorum:
- "Bilgiden, muhakemeden yoksun, ihtiraslı, tutarsız davranan kendini bilmez kimseler onlara (müminlere) laf attığında, 'Bizden uzak durun' der ve geçerler." Furkan Suresi/63
Muhterem Vakit okuyucularımıza selam ve sevgilerle...
Sadece bilgilerimizi tazelemek için birkaç noktaya parmak basmak istiyorum. Bilirsiniz ki, bir Müslümanın, kini, nefreti, buğzu kafirin şahsına değil, küfrünedir. Biz Müslümanlar içki içene değil, içkiye karşı tavır alırız.
Bir mümin nefsine uyarak hangi cins günah işlerse işlesin, o günahkâr bir mümindir. İşlediği suçun cezasını çeker, hatta idam bile edilir ancak kalbindeki imanı sebebiyle o bir mümindir. Böyle akideyi ilgilendiren bir konuyu kartel medyasının terazisi tartmaz veya tartamaz.
Her ne kadar çağdaş sistemler ve cahiliye zihniyeti Müslümanlara önem ve değer vermese bile, Allah ve O'nun Resulü büyük değer vermiştir.
Tebarani isimli hadis âlimi İbn Abbas'tan rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz:
"Ey Kâbe, sen ne kadar temizsin. Senin kokun ne kadar hoş. Sen ne kadar hürmete layıksın. Ancak müminin izzet ve hürmeti senden daha fazladır. Müminin malı, kanı ve ırzı haram kılındı. Bu hürmetten dolayı mümin hakkında azıcık kötü zanda bulunmamız dahi bize haram kılındı."
Siz mümin kardeşlerime tavsiyemiz, mümin ve Müslüman kardeşlerimize ait konularda hassas olmalı ve hassas düşünmeliyiz. Bu tavrımız ve duruşumuz inanan insanların yaptıkları kötülüklere, günahlara taviz verdiğimiz şeklinde anlaşılmamalıdır. Buğz insanın şahsına değil, yaptığı kötülükleredir. Sadece bu inceliği kavramak gerekir.
Sizlere önümüzdeki haftalarda Emine Şenlikoğlu Hanımefendi ile alakalı bir mesaj sunacağım. Son günlerde basın-yayında ismi geçen ve birtakım haksızlıklara maruz kalan dolayısıyla Müslüman kardeşlerimizin ise yazılan çizilen bilgilere dayanarak Şenlikoğlu Hanıma aldıkları tavrın bir daha gözden geçirilmesi hususunda bizzat gördüklerini, duyduklarını, yazarımızın en yakınlarından olan şahitleri de dinleyerek bizde oluşan kanaatlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hz. Mevlana der ki: "A İnsan... Köpek, önüne ne atılırsa atılsın önce koklar, sonra yer" diyor.
Kulağımıza gelen, gazetelere yansıyan, sokak kültürü bağlantılı haberleri araştırmadan karara varmak, Kur'an'ın buyruklarına karşı ters hareket etmek demektir.
Bu ve benzeri konuların böyle ele alınması gerekiyor. Yoksa birilerinin işlediği haramları, günahları desteklemek, onaylamak, savunmak gibi bir tavrımız olamaz. Eğer bu konular, Müslüman kardeşlerimizle bağlantılı olmasaydı, bizim böyle yazılar yazmamız tuhaf olurdu. Dünyanın neresinde olursak olalım mümin kardeşlerimiz ile ilgili bir konu olursa, kulak veririz, ilgileniriz ve o anda dinin üzerimize yüklediği vazifenin ne olduğunu öğrenir ve gereğini yaparız gücümüz nispetinde. Durum budur.
Tekraren sizlere sevgi saygı ve selamlarımı sunuyorum
vakit