Her taraf casus kaynıyor. Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz hep sobelenmiş. Piyasa, medya, sosyal medya her yer büyük bir gözaltında. Orwel’in de bu kadarını düşündüğünü sanmıyorum.
Geçen gün bir arkadaş bir olay anlattı. Ha bu olay bizimkilere ders olsun.. Aslında daha önce yazmıştım, zengin ya da önemli görevlerde çalışan bilim adamları, bürokrat ve politikacılar çok dikkat etmeli. Bir kadınla bir defa beraber olduklarında hayatları kararabilir. Bir çocuk, bir gen tahlili ve tazminat. O kadarla da kalmaz, artık bir de mirasçınız var..
Siz ihtirasla neye sahip olmak istiyorsanız, o sizin zaafınızdır, kapınızı çalıp, size arzuladığınız şeyi sunabilirler. Dikkat, ağuyu altım tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı. Neden korkuyorsanız, o başınıza gelecek olandır, birilerine göre..
Arkadaşın bana anlattığı hikâye şöyle: Bir batı ülkesinde, milyarlarca dolarlık iş yapan dev bir yazılım şirketi aniden batıyor.. Gayrimenkullerini satarak ancak borçlarını ödeyebiliyorlar. Hatta çok lüks ve ileri teknoloji ile donatılmış binlerce kişinin çalıştığı şirket merkezi de satışa çıkartılıyor.
Batma sebebi, şirketin yıllarca üzerinde çalıştığı dev projelerin gerçekleşmesi aşamasında Çinlilerin kısa süre önce bu yazılımları piyasaya sürmeleri..
Son zamanlarda bazı personellerin bir şekilde işten ayrılmaları şirketi rahatsız ediyor ya da bazı personellerin arkadaş çevreleri üzerinden bu bilgilerin sızmış olacağını düşünüyorlar ama, hiç akıllarına gelmeyen bir açıkları, şirket merkezinin satışından sonra ortaya çıkmış.
Aslında hackerlerden de şüpheleniyorlar ama, öyle bir açık da bulunamamış.
Bina, Savunma Bakanlığına satılmış ve binanın içinde değişiklik yapmak için bazı ara duvarlar yıkıldığında gerçek anlaşılmış. Meğer binayı yapan firma, bütün odalara dinleme cihazları yerleştirmiş. Firma ihaleyi almak için en düşük fiyatı vermesinin yanında çok cömert davranmış, hiç bir sorun çıkartmamış ve işi tam zamanında bitirmiş. Tabi teşekkürü de haketmiş. Binanın, tamir bakımı, temizlik hizmetleri, güvenliği hepsi bir takım Paralel şirketler üzerinden sağlanıyormuş. Yani ARGE’sini yaptıkları teknoloji kritik aşamada çalınarak üretiliyormuş.
Yıllar önce bir istihbaratçı emekli olmuş ve helallik dilemek için gelmişti. Yıllarca Fatih’te bizim vakıflardan birinde çaycılık yapmış. “Anahtar bendeydi, ilk gelen bendim, en son ben çıkıyordum. Her vesile ile içeri girip çıkıyordum. Herkesi tanıyordum” diyor.
Bakın Yahudi sermayesi dediğiniz sermaye var ya, kim iktidar olursa olsun, o çevreden birini bulup ona kredi sağlayıp, onun üzerinden gelir. Sizin cephenizdeki ani zenginleşen, hızla büyüyen insanlara bakın bakalım, arkalarında kim var.
İsrailli güvenlik şirketleri, kamuda da, özelde de en güçlü olanı. Diğerlerinin yazılım ve donanımlarını, insan kaynaklarını kim sağlıyor bakın bakalım.
Bakın Blackwater; BAE’de kurduğu şirket üzerinde, hemen hemen Arap zenginlerin ve emirlik ve kraliyet ailesinin bireylerinin, kamu kuruluşlarının güvenliğini sağlıyor. Onların diğer ülkelerindeki yatırımlarında da bu kişiler danışmanlık yapıyor.
Türkiye’de antimason, antisemitik hareketlerin içinde de var bunlar. Laikçiler, 28 Şubat’ta bize şeyh tayin etmediler mi? “Bunların kadrolarında şeyh de var, fahişe de” derken bunu söylemeye çalışıyorum.
Yaşam koçları, NLP, kişisel gelişim, psikolojik danışmanlık diye de kapınızı çalabilirler, din, mezhep, tarikat diye de. Sağlıklı yaşam ya da başarı, mutluluk, stres yönetimi, Transandantal Meditasyon diye de gelebilirler.
İlle de kapınızı çalmaları gerekmiyor, kapınızı çalmadan da gelebilirler. Hackerler, siber ajanlar, siz müzik dinlerken ya da bir film ya da klip izlerken farklı frekanslarla beyninize sızıp sizi ipnoz etmeye çalışanlar, yiyip içtiklerinizle sizin bedeninizi kontrol etmeye çalışanlar..
Büyükler de, küçüklerde yoğun bir saldırı ve tehdit altında. Bu saldırı ve tehdit gelecekte daha da artacak.. Özellikle de siber tehdit, siber saldırı, siber savaş ve siber istihbarat, siber güvenlik konusunda çok dikkatli olmamız gerekiyor. Operasyon konusunda Türkiye kötü durumda değil, ama güvenlik, üretim, dış pazarlama açılma konusunda hiç iyi durumda değiliz. Sadece devlet değil, şirketler, STK’lar, aileler, bireyler de öyle.
Bu bilişim teknolojisi, gen teknolojisi ve enerji konusu mahşerin 3 atlısı. Türkiye enerji savaşlarının tam ortasında, genetik açıdan da yoğun bir saldırı altındayız. Bilişim, dinden, eğitime, kültür-sanattan medyaya, üretimden pazara, sivil ve siyasal alandan para ve borsaya kadar her şeyi değiştirecek.. Dokunduğu her şeye hız ve etkinlik kazandıracak. Bilgi aristokrasisi doğacak. Sanal gerçeklik gerçeği boğacak böyle giderse.. Gen teknolojisi ile artık bitki, hayvan, insan geni harmanlanıyor. Biyonik robotlar artık hayal değil, gerçek.
Tarihin kavşak noktalarından birindeyiz. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. Bu 3 sektörün fütürist bir anlayışla stratejik açıdan bir milli siyaset belgesi çerçevesinde, varolan yapı sürdürülürken ayrıca, kendi içinde bir arada asimetrik, multidisipliner bir anlayışla yeniden yapılandırılması gerek..
Hepsinden önemlisi derin bir akıl ve derin bir tefekkür, derin bir cesaret ve derin sorumluluk duygusuna ihtiyacımız var, şeytanın içimizdeki işbirlikçisi derin nefsimize karşı ayakta kalabilmek için.
Selam ve dua ile..
yeniakit