The Economist’in bir kapağı vardı, meçhul bir elin tuttuğu bir ip insanın boynuna geçirilmişti. İnsanın elindeki ip de köpeğin boynuna takılı. İnsanın da yüzünde maske var köpeğin de.
Bana göre maske gözümüze takıldı, gerçeği görmememiz için. Ve varolan “pandemi” de bir “korku pandemisi”nden başka bir şey değil. Kime söz yetiştireceksiniz, Yeni Bretton Woods’cuların “Global Money Pass.”ına mı, bizde “HES kodu” diye başlatılan DSÖ’nün “Global Health Pass.”ına mı.. “Global Great Reset” öncesi, Covid lobisi boş durmuyor. Bir yandan Humanoidler hazırlanıyor, bir yandan Humanoid’lerin ve Starlink’lerin insanı nesneye dönüştürecek “Nesnelerin iletişim network’u”na giden yolda bizler bir yandan cinsiyetleri resetlenmiş birer bireye dönüştürülürken, öte yandan Chip’lenerek siborg’lara dönüştürülüyoruz. Daha fazla bilgi için: www.5gvirusnews.com
Bütün bunlar olurken, dünya yargısız bir infazla insanlık ev hapsine dönüştürüldü. Okul, alışveriş ve iş sanal aleme taşındı. Bütün bunlar biz yaşarken oluyor. Bu ihanet merkezlerini sobeledik de ne oldu!. Hâlâ dört bir yandan saldırıyorlar ve dünyayı sun’i gündemlerle oyalamaya devam ediyorlar.
Bakın, bu Covid dedikleri şey, Corona grubundan biyolojik ajan olarak üretilmiş bir biyolojik ajan. Zamanlaması, kozmik anlamda bin yılda bir gerçekleşen bir zamana denk geliyor. Bu kozmik evrede yeryüzünde daha fazla radyasyon oluyor. Buna bir de yerden ve gökten, insanların sun’i yollardan üretilmiş radyasyonlarla maruz kalmaları ile zayıflayan öz savunma gücü karşısında her yerde bol miktarda ve birçok çeşidi ile birlikte varolan gribe yakalanıyorsunuz. İspanyol gribi çıktığında, insanoğlunun ilk kez karşılaştığı RF şoku ile büyük ölümler yaşandı. Bugün 5Gh şiddetinde bir maruziyet var. Buna bitki, hayvan ve insan bütün canlılar tepki veriyor ve bu durum bugün farklı bir mikrop salgını gibi gösteriliyor. Bu bir grib. Ama hastalığın ölümcül olması ve çok hızlı yayılmasının sebebi radyasyon. O hızlı orman yangınları da bitkilerin RF dalgalarına karşı terepentin salgılamasından kaynaklanan bir sorun. Kuşların ve arıların ölümü de bundan.
Maske takan birinin yakınması şöyle: “Aşırı kilom sebebi nabız, tansiyon ve solunum sorunu yaşıyorum. Ve halen COVİD 19 konusunda bir risk taşımıyorum. Obeziteye karşı tedavi için diyet yapıyorum. Tedavi sürecinde daha fazla oksijene ihtiyaç duyuyorum. Hava ısısındaki artış ve rutubetle birlikte zaman zaman stres ve aşırı hareket halinde bağlı olarak nabız yükselmesi ve solunum güçlükleri yaşıyorum. Dolayısı ile sürekli maske takmam sağlığım açısından risklidir. Kalabalık içinde takıyorum, arada bir yalnız olduğumda maskeyi doktor tavsiyesi gereği çeneme indiriyorum. Astım ve yüksek tansiyon, akciğer yetmezliği olan hastalar için sürekli maske takmak sağlık açısından vahim sonuçlar doğurabilir. Ben bu konularda bilgi sahibi bir üniversite mezunuyum.Esasen maske takmanın sağlık açısından koruyucu olmadığı ve hatta risk oluşturduğuna ilişkin tezler de vardır. Maske taktığımda; daha az nefes / oksijen alıyorum, verdiğim karbondioksidi geri aldığımı hissediyorum, maskede mikrop yoğuşmasının sağlık açısından riskli olduğuna ve mevcut maskelerin malzeme, üretim standartlarının, kullanım süresi ve şekli, maskelerin imhasının gerekli standartlara uygun olmadığından faydadan çok zararlı olduğuna dair birtakım akademik makaleler okudum. Konuyla anti viral etkiye sahip bitkiler ve Fitoterapi’nin endemik tür bitkiler konusu niçin gündeme gelmiyor.”
Mesela, maske yüzünden ceza yazılanlar arasında, maskesinin lastiği koptuğu için hemen takma imkanı bulamayan, maskesini takıp çıkarırken maskesi düşen bu maskeyi yeniden kullanmak istemediği için, ağzında maske bulunurken, hapşurma sırasında maskesi balgam olan kişinin maskesini kullanamamasından kaynaklanan sorunlar zaman zaman cezaya konu olabilmekte ve yurttaşla görevliler arasında tartışmaya sebeb olmaktadır. Bazan unutulmuş olabiliyor. İkaz olmadan ceza yazmak esasen hukuk sistemimizde tartışma konusudur. Ayrıca, Hasta Hakları çerçevesinde; sorunlar söz konusu. Sonuçta söz konusu olan Halk Sağlığıdır ve burada Hasta Hakları kuralları uluslararası sözleşme ve Bakanlık mevzuatı ve uygulaması ile garanti altına alınmış, “Norm Hukuk” statüsünde bir düzenlemedir ve hiçbir resmi karar, bu kuralın farklı bir şekilde yorumlanmasının gerekçesi olamaz. Genel hukuk ilkeleri, yerleşik hukuk teamülleri ve kamu yararı bu yöndedir. Kaldı ki zorunlu bir uygulamada uygulama giderlerinin kamu tarafından karşılanması gerekmez mi?.
“COVİD-19 TEDBİRLERİ” çerçevesinde konu, sebep, yetki, amaç, usul ve şekil açısından yasalara aykırı olduğundan iptaline, uygulama kamu sağlığına zarar verdiğinden dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini talep eden davalar açılmaktadır. Bu konuda Çin, İsveç ya da başka ülkelerde farklı uygulamalar da vardır. Esasen bir yandan ilaç, bir yandan aşı konuşuyoruz, ama tanı kitlerinin doğru çalıştığı hâlâ kanıtlanmış bir konu değil. Çünkü bu grib bazlı ve hesaba katılmayan RF’in provoke ettiği bir sağlık sorunu gibi görülüyor ama, arka planda bir de kişinin daha önce var olan hastalığı ile Covid ve RF ilişkisi sorgulanmıyor. Covid diye tanımlanan mikrop ve RF maruziyeti kısırlaşmaya sebeb olabildiği gibi, aşıların kısırlaştırıcı etkisi tüm dünyada yaygın bir endişe konusudur. Daha fazla bilgi için bakınız: www.dilipak.com
Elbette maske, uzman kişilerce ya da meslek grublarına göre, kullanılması gerekli, önemli bir koruyucudur. Ancak kitlesel anlamda sivil kullanımda yarar yerine zarar verebiliyor. Kişiyi sağlık açısından baskılarken, mikroplu maskelerin takılıp çıkartılırken, tekrar tekrar kullanımı ve tıbbi atık olarak imhası gereken maskelerin sokakta dolaşması, fayda yerine zarara sebeb olabilmektedir. Hatta bazı tıp otoriteleri, “maske öldürür” diyor. Bazı profesörler, 5G’nin “Atom’dan daha tehlikeli” olduğunu söylüyor. Bakınız: Prof. Dr. Selim Şeker.
Bu maskeler tam bir koruyucu da değil, grip; kulak, göz ve saç dibinde de yaşayabilir. Maske kullananların aslında eldiven de takması gerekir. Ele bulaşan mikrobu insanlar çevresine de bulaştırıyor.
Kibriti gözünüze çok yaklaştırırsanız arkasında bir ormanı kaybedersiniz!. 5G dünya tarihinin en aptalca (tehlikeli) fikri” diyor,Washington Devlet (State) Üniversitesi, Biyokimya ve Temel Tıbbi Bilim dalı Emirütüs Prof. Martin L. Pall (Şubat 2019). Evet Dikkat! “5G doğayı, atmosferi ve insanları çok yüksek radyasyon dalgalarıyla çevirerek canlılığı tehdit edecek. Doğayı bozacak 5G’nin yaydığı radyasyon, mikrodalga radyasyonu etkisi yaparak özellikle derilerimiz bunu suyu absorbe eden sünger gibi çekiyor ve vücudumuzu tamamen etkiliyor. Cildimizin erken kırışmasına ve erken yaşlanmayı tetikliyor. Stresi artıracak, çocukları, hamile kadınları ve yaşlıları daha çok etkileyecek. DNA’larımız başta olmak üzere genetik yapımızı bozacak, kanserli tümör oluşumunu tetikleyecek, kalp ve beyin ritmimizi bozacak .”
Biliyorum, söylediklerimizden de söylememiz gerekirken söylemediklerimizden de hesaba çekileceğiz. Ve ben bu tarihin en büyük komplosu karşısında uyarmayı seçtim.
Selâm ve dua ile.