Bazı “olay”lar vardır ki, tek başlarına bir “anlam” ifade etmezler... Bir“cinayet” olur, bir “sabotaj” olur, bir “patlama” olur, ama biz; “Münferit bir olay” der geçeriz...
Ama, “olayın arkası deşelendiğinde” ortaya öyle bir tablo çıkar ki, “Vay beee” demekten kendimizi alamayız!..
Şu günlerde, “Türkiye’nin gerçekleştirdiği en muhteşem operasyonlardan biri” olan “Şah Fırat Operasyonu”nu konuşuyor ve bu başarıya “dünyanın selâm durduğunu” gururla söylüyoruz ya, bu operasyon öncesi olan-bitenleri hiç merak ediyor muyuz?..
Bu operasyon, sadece “askeri bir operasyon” değildir... Bu operasyonun içinde, aynı zamanda bir “istihbarat örgütleri savaşı” olduğunu biliyor muydunuz?..
Evet, evet;
“İstihbarat örgütleri savaşı!”
13 ŞUBAT’TAKİ PATLAMA
Herhalde hatırlarsınız; 18 Şubat 2015 tarihli, “İç Güvenlik Paketi... Ya da Güneydoğu’da katliam hazırlığı” başlıklı bir yazı kaleme almış, o yazımda13 Şubat Cuma günü “Şanlıurfa’nın Suriye sınırındaki Suruç ilçesinde bir patlama meydana geldiğini” yazmıştım...
Ve sormuştum:
“O bombayı kim patlattı?”
Olayın devamı da vardı...
Onu da şöyle aktarmıştım:
“Bu ‘patlama’dan sonra, Şanlıurfa ve Suruç’ta alarma geçen polis ve jandarma, ‘kimlik sorgulaması ve araç araması’ yapmaya başlamış...
Peki, ne bulmuşlar dersiniz...
15 Şubat günü ‘şüphe’ üzerine durdurulan bir araçta ‘çok sayıda bomba’ele geçirilmiş iyi mi?..
Bu olay üzerine, Şanlıurfa’da ‘yetkili’lerle görüştüm... Bana anlattıkları karşısında, tüylerim diken diken oldu...
O ‘yakalanan bombalar’ var ya;
‘Özel üretilmiş bombalar’mış!..
Eğer patlasalarmış;
‘Bir mahalleyi yok eder, en az 25-30 polisi katleder’miş!..
Sonra, şunu söylediler:
‘Şanlıurfa Emniyeti, gerçekten de, en az Reyhanlı’daki patlama gibi çok büyük bir faciayı önledi... Eğer yakalanan bombalar bir yerlerde patlatılsaydı; bugün ne Çözüm Süreci konuşulurdu, ne yeni Anayasa ve ne de Başkanlık Sistemi...
Bütün her şey geri plâna atılır, Türkiye bu faciayı konuşuyor olurdu... Allah’tan ki, polis alarma geçti de bombaları yakaladı.’
Dehşet bir olay...
Peki, böyle bir ‘katliam girişimi’ kimin işi olabilir?..
Son günlerde, kulağıma gelen ‘söylenti’lere göre, bu ‘ihanet’lerin arkasında, ‘Paralel Yapı’ ile Almanya ve İngiltere’den destek alan ‘PKK’nın Dersim kanadı’ var!..
Hedefleri;
‘Çözüm Süreci’ni akamete uğratmak!..
Şanlıurfa’daki büyük saldırı, ‘Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı ve ekibi’nin büyük çabası ile önlendi ama, duydum ki; ‘Paralel Yapı ve PKK’nın Dersimli komutanları’, daha büyük bir ‘saldırı’ ve daha büyük bir ‘katliam’hazırlığında imişler!..
‘Planları’ şuymuş:
‘PKK’nın Dersim kanadı’na mensup ‘terörist’lere ‘asker’ kıyafeti giydirilecek ve bu teröristler ‘Şırnak’ın küçük bir köyü’ne gidip, ‘katliam’yapacaklarmış!..”
O BOMBALAR PATLASAYDI!
Doğrusunu itiraf etmem gerekirse; o “patlama”nın ve “yakalanan bombalar”ın hedefinde “Yeni Anayasa ve Çözüm Süreci”nin bulunduğunu yazmakta biraz erken davranmışım...
Çünkü o günlerde, gündemde “Yeni Anayasa” ve “Çözüm Süreci” vardı...
Aklıma nereden gelirdi ki;
“Süleyman Şah Türbesi”nin nakli için “Şah Fırat Operasyonu”plânlanmıştır ve bu plânın bazı aşamalarından “yabancı istihbarat örgütleri”nin de haberi vardır!..
“Türkiye ile Suriye’yi savaştırmayı” ve “Türk ordusunu Suriye’ye sokmayı”plânlayan “yabancı istihbarat örgütleri”nin “Suruç’taki patlama”da büyük rolü olduğu, yeni yeni çıkıyor ortaya!..
Eğer, “15 Şubat günü yakalanan bombalar da patlatılabilseydi”, ortaya çıkan “can ve mal kaybı”ndan, herhalde “Şah Fırat Operasyonu” yine“ertelenmek” zorunda kalınırdı.
Sayfada gördüğünüz o “bomba”lar var ya; “uzman raporları”nda, o bombalarla ilgili olarak deniliyor ki;
l “Uluslararası standartlarda TNT baz alınarak yapılan patlayıcının etkili mesafesi göz önüne alındığında; yangın tüpüne hazırlanan parça ve basınç etkili uzaktan komutalı, içerisinde 1358 gram TNT ve alüminyum tozu karışımına sahip bombanın patlatılması halinde; 200 metre alanda canlılar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı, cansızlar üzerinde ise tahrip edici ve yıkıcı olacağı tespit edilmiştir.”
l “1 adet uzaktan komutalı parça ve basınç etkili bomba ile 14 adet el yapımı parça ve basınç etkili bombanın dış kapları ile toplam ağırlıklarının 7400 kilogram ağırlığındaki bombalar; tek bir kap içerisine konulu, patlatılması halinde 500 metrelik alanda canlılar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı, cansızlar üzerinde tahrip edici ve yıkıcı etkileri olacağı tespit edilmiştir.”
“Diğer bombalar”ın da, “90 metre” ve “200 metre” mesafede “öldürücü”etkisinin olacağı yine “uzman raporları”nda ifade ediliyor...
Hele bir düşünsenize;
“21 UA 158 plâkalı araç”ta yakalanan o “bomba”lar bir patlasaydı var ya; bugün, “Şah Fırat Operasyonu”nu değil, herhalde “katliam”ı konuşuyor olurduk!..
Çünkü, o “bombalar”ın;
Suruç’un Dikili Mahallesi Kanal Sokak’ta bulunan bir “düğün salonu”nun hemen arkasında patlatılması plânlanıyordu!..
Bir küçük ayrıntı:
21 UA 158 plâkalı aracın “bomba yüklü” olduğu ihbarını alan ancak aracı bulamayan “Suruç Polisi”nin, Şanlıurfa Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı’nı haberdar etmesi üzerine, Eyüp Müdür, bir “helikopter”e binip, Suruç’a doğru yola çıkıyor!..
Ki, “havadan kontrol” edecek.
Tam Suruç’a yaklaştığında, haber geliyor: “Aranan aracı bulduk!”
Eyüp Pınarbaşı rahatlıyor;
“Ohh, çok şükür.”
Olay yerine intikal ediyor ve gelişmeleri yakından takip ediyor.
YASAK BÖLGE İLÂNINDAN ÖNCE!
Gelelim, “13 Şubat günü meydana gelen patlama”ya...
“Zırhlı polis aracı”nın yanındaki özel harekat polisi Sıddık Bilgin, esnaftanAdnan Akaltun ile işçisi Mehmet Şahinsoy’un yaralanması ile sonuçlanan patlama ile ilgili olarak “4 kişi” yakalandı... İlk etapta, bu kişilerin “PKK ile bağlantılı” oldukları düşünüldü... Ne var ki, PKK; bu patlama ve bombalı eylemleri üstlenmiyordu!..
O halde, bu “4 kişi” kimdi?..
“Şah Fırat Operasyonu” öncesi, bölgede “nabız” yoklayan ve “aşiret”lerle görüşen Şanlıurfa MİT Bölge Başkanlığı’nda görev yapan “istihbarat birimleri”, şu kanaate vardılar:
“Bu patlama ve bombalı eylemler, bir Üst Akıl’ın işidir ve amaç TSK’nın operasyonunu engellemektir!”
Bu “patlama”nın ve “bombalı katliam girişimi”nin “21-22 Şubat Şah Fırat Operasyonu”ndan “bir hafta önce” meydana gelmesi, oldukça düşündürücü değil mi?..
Yine enteresandır ki; 19 Şubat gününün akşam saatlerinde, Şanlıurfa Valiliği, “sınırda 5 günlük askeri yasak bölge” ilân edip, diyordu ki;
“İlimiz Suruç ilçesinin doğusunda ve batısında DEAŞ ve PYD/YPG arasında çatışmalar devam etmektedir. Bu nedenle; 19-23 Şubat 2015 tarihlerinde Suruç ilçesi sınırında doğuda Tekçe Hudut Karakolu bölgesinden, batıda Ziyaret Hudut Karakolu bölgesine kadar; vatandaşların can ve mal emniyetini sağlamak, olası tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek için Valiliğimizce askeri yasak bölge ilan edilmiştir.”
Tarih, 19 Şubat 2015.
Lütfen dikkat;
Saldırılar ve saldırı girişimleri “Valiliğin açıklaması”ndan “4 ilâ 6 gün önce” meydana geliyor.
Amaç ne?..
Biz o günlerde, bunun “Yeni Anayasa ve Çözüm Süreci’ni baltalamak” için yapıldığını düşünüyorduk ama, “fotoğrafın parçaları birleştirilince”görüyoruz ki, amaç “Şah-Fırat Operasyonu’nu engellemek”tir!..
Bu operasyon engellenmeli ki;
“Süleyman Şah Türbesi’ne ve orada görev yapan askerlerimize DAEŞ tarafından saldırı düzenlensin!.. Askerlerin tamamı ya şehit edilsin ya da bir kısmı rehin alınsın ki; Türkiye Suriye’ye girmek zorunda kalsın!”
Ya ondan sonra?.. Ondan sonrasını düşünmek bile korkutucu!..
TEBRİĞİ HAKETTİLER
Sonuç olarak diyebiliriz ki;
“Patlama”lar, “bombalı katliam girişimleri” ve bölgede cirit atan “ajanlar”filan derken, 13 Şubat’tan 21-22 Şubat’a kadar “türbenin nakledileceği Eşme Köyü’ne 200 metre mesafedeki Suruç”ta, tam bir “istihbarat savaşı”yaşandı!..
MİT Bölge Başkanlığı bir yandan, Emniyet İstihbarat bir yandan, adeta“taktik savaşları” yaşandı... Bu arada, “son 10-15 günü adeta uykusuz”geçiren ve sürekli “diken üstünde” oturan Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük’ü, Şanlıurfa Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı ve onun şahsında“Şanlıurfa polisi”ni de tebrik etmek gerekir!.. Bu operasyonda, onların da büyük katkısı oldu...
Dedik ya;
Onların çabaları ve “uyanık”lıkları olmasaydı, “Şah Fırat Operasyonu”yapılamaz, “Süleyman Şah Türbesi de nakledilemez”di!..
BOŞ DURMAZLAR!
Haa, şunu da söyleyelim:
Tamam; “MİT, Emniyet İstihbarat, asker ve Şanlıurfa polisi”nin insanüstü çabalarıyla “Şah Fırat Operasyonu” başarıyla gerçekleşti gerçekleşmesine de; aralarında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve İsrail’in bulunduğu “Üst Akıl’ın ajanları” boş mu duracak!?!..
“Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak” için, bundan sonra da “iğrenç eylem”lerine ve hatta “katliam girişimi”nde bulunmaya devam edecekler!..
“Üst Akıl”ın bu plânlarına rağmen, hâlâ “akıl tutulması” yaşayan muhalefet partilerinin bu “iğrenç emel”leri görememesi, anlaşılır gibi değil!..
Muhalefet, şunu çok iyi bilmeli ki;
Türkiye, şu son 10-15 gün içinde, “büyük bir facia”nın eşiğinden dönmüştür!..
Süleyman Şah Türbesi nakledilmemiş olsaydı, belki “facia”nın da ötesinde, “bir savaşın eşiğindeydik!”
Bunu bari idrak edin!..
Eğer, “Türkiye”yi seviyorsanız!..
****************************************************************************
Bunlar “Türkiye vatandaşı” ise, “düşman”lar nasıldır acaba?
Bunlar, ya “akıllarını peynir-ekmekle yemiş” ya da, “Türkiye düşmanlığında Esed’le yarışıyorlar!”
Şu hâle bakın;
Faruk Loğoğlu gibi bir CHP kurmayı çıkıp; “Suriye’den Türkiye’ye yönelik bir saldırı yokken, Suriye topraklarına çok sayıda tank ve askerle girmek, Suriye’ye bir saldırıdır!..” diyor.
Esed bile böyle bir şey demezken, “bir CHP’li”nin bu sözleri sarfetmesi, ister istemez şu soruyu akla getiriyor: “Faruk Loğoğlu, CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı mıdır, Esed’in yardımcısı” mı?..
Konuş Loğoğlu, konuş;
“Suriye seninle gurur duyuyor!”
Sadece CHP mi; “Paralel Taraf’ta” yer alan bir gazete de demişki;
“Türbeden petrol çıktı!”
O bölgede “petrol” varmış da, ABD; “Suriye ve Irak’taki enerji kaynaklarını taşımak için, bir süredir Süleyman Şah Türbesi’nin, bulunduğu yerden taşınmasını Türkiye’den istiyor”muş da, Türkiye onun için taşımış“türbe”yi!.
Vah zavallılar vah!..
Bunlar, gerçekten kafayı hepten üşütmüş!..
Aslında, yanlış biliyorlar!.. Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu alanda“petrol” değil de; hem “doğalgaz” var, hem de “altın, gümüş, elmas” gibi madenler!!!..
Hani; “Mars’ta petrol bulundu” deseler inanırım da, “Türbe’nin oralarda petrol bulundu” derlerse, bir “huni” bulur, bunların kafalarına oturturum!..
Bunlar, gerçekten kafayı sıyırmışlar!..
yeniakit