Kerim Gülbetekin'in haberi:
Bediüzzaman Said Nursi, İran'da ilk kez düzenlenen uluslararası sempozyumda tüm yönleriyle ele alındı. İslami Mezhepler Üniversitesi'nin evsahipliğinde ve İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nın katkılarıyla Tahran'da düzenlenen ''Bediüzzaman'ın Düşüncelerini İnceleme Sempozyumu'' Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başladı.
BEDİÜZZAMAN GENÇLERİ KUR'AN-I KERİMLE BULUŞTURDU
Sempozyumun ilk oturumunda konuşan İslami Mezhepler Üniversitesi Rektörü Abdulkerim Biazar Şirazi, ''Bediüzzaman Said Nursi, sadece Türkiye'ye değil, tüm İslam dünyasına ait büyük bir şahsiyettir'' dedi. Said Nursi'nin mezhepler ve milletler üstü bir anlayışta olduğunu ve bu yönde faaliyette bulunduğunu belirten Şirazi, onun İslam dünyasının birlik ve beraberliği için çalıştığını, farklılıklar yerine ortak noktalara dikkat çektiğini bildirdi.
''Bediüzzaman, Türkiye'nin içinde bulunduğu zor dönemde halkı özellikle de gençleri Kur'an-ı Kerim ile buluşturdu, barıştırdı'' ifadesini kullanan Şirazi, Nursi'nin ahlaki konulara özel önem verdiğini, bunun eserlerinde de görüldüğünü söyledi.
İRAN ESKİ MECLİS BAŞKANI HADDAD ADİL
İran Meclisi Kültür Komisyonu Başkanı ve Eski Meclis Başkanı Gulamali Haddad Adil de konuşmasına böyle bir sempozyumun düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti belirterek başladı. Adil, Bediüzzaman'ın İran'da pek tanınıp bilinmemesiyle ilgili olarak, ''İranlıların Türkiye'den Türkiyelilerin de İran'dan pek de haberdar olmadığını,
birbirlerini yeteri kadar tanıyamadıklarını, bunun da bir eksiklik olduğunu'' söyledi.
''Müslümanlar birbirlerinin özellikle de büyük şahsiyetleri tanımalı'' diyen Adil, Said Nursi'nin, İslam ve Batı medeniyetinin karşı karşıya olduğu en hassas dönemlerden birinde yaşadığını hatırlattı. Bediüzzaman'ın, İslami düşüncenin ekseni olarak Kur'an-ı Kerim'i gördüğünü belirten Adil, onun eserlerinde ayetlere ve bunların tefsirlerine sıkça yer verildiğini anlattı.
Said Nursi'nin eğitim ve ilme özel önem verdiğini, Müslümanların bu alanlarda yapacakları çok şey olduğuna inandığını ifade eden Adil, ''Bediüzzaman gibi şahsiyetlerin tanınmasıyla birçok konunun aydınlığa kavuşacağını, birçok soruya cevap bulunacağını'' söyledi.
''Bediüzzaman, din karşıtlığı ve materyalist Batı düşüncesine karşı mücadele etti'' diyen Adil, onun ömrünü sürgün ve zindanlarda geçiren güçlü iradeli, doğrularda ısrarcı büyük bir düşünce adamı olduğunu belirtti.
EHL-İ BEYT'E ÖZEL BİR SEVGİ VE MUHABBET BESLİYOR
İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurumu Genel Sekreteri Ayetullah Muhammed Ali Tezhiri de konuşmasında, Bediüzzaman'ın, Türkiye ve bölgede sevilen, takipçileri olan bir şahsiyet olduğunu söyledi. Bediüzzaman'ın aşırıcılığa karşı olduğunu belirten Ayetullah Tezhiri, ''O, Şam hutbesinde ve eserlerinde Müslümanları birliğe, orta yola ve itidale davet ediyor, aşırıcıları da eleştiriyor'' ifadesini kullandı.
Ayetullah Tezhiri, İslamın şiarlarının ihyası için adımlar atan Said Nursi'nin, Müslümanların birliği yönünde hac ibadetine dikkat çektiğini söyledi. Bediüzzaman'ın Ehl-i Beyt'e özel bir sevgi ve muhabbet beslediğini belirten Ayetullah Tezhiri, ''İran'da onun düşünceleri hakkında yeteri kadar araştırma ve inceleme yapılmadığını'' söyledi.
İslami Kültür ve İlişkiler Organizasyonu Başkanı Muhammed Bakır Hürremşad ise konuşmasında Bediüzzaman'ın İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı sorunlara çareler arayan çözüm önerileri sunan büyük bir düşünce ve din adamı olduğunu söyledi. Hürremşad, İran'da bir ilk olan bu sempozyumun bundan sonra da yapılması
için üzerlerine düşeni yapacaklarını belirtti.
MEZHEP FARKLILIKLARI YERİNE ORTAK DEĞERLERİ ÖNE ÇIKARDI
İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faris Kaya da konuşmasına sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen ev sahibi ülke yetkililerine teşekkür ederek başladı. Bediüzzaman'ın programının Şam Hutbesi'nde görüldüğünü belirten Prof. Dr. Kaya, onun eserlerinde zaman içerisinde ihmal edilen İslam'ın ahlaki yönüne özel önem verdiğini söyledi.
Üstad'ın, ''Ben, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim'' hadisi üzerinde çok durduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kaya, ''Diyebiliriz ki hayatını o hadisi şerifin ihyası için harcamıştır'' ifadesini kullandı.
Prof. Dr. Kaya, ümitsizlik, doğruluğun ölmesi, düşmanlık duygusu, istibdat, şahsi çıkarların ön plana çıkarılması gibi konuları İslam dünyası ve tüm insanlığın hastalıkları olarak gören Bediüzzaman'ın bütün olumsuzluklara rağmen ümitsizliğe düşmediğini ifade etti. Bediüzzaman'ın intikam duygusuna kapılmadığına dikkati çeken Kaya,
kendisine zulmedenleri affettiğini bunu talebelerine de söylediğini hatırlattı. Prof. Dr. Kaya, İslam birliği, konusunda müspet hareket eden Said Nursi'nin, mezhepler arasındaki bazı olumsuzlukları unutarak ortak değerleri ön plana çıkaran bir anlayışın temsilcisi olduğunu belirtti.
Bediüzzaman'ın, beşeriyeti ahlaksızlık ve imansızlıktan kurtarmak için Ehl-i Kitap ile bile ihtilafların bir kenara bırakılarak ilahi vahdet etrafında birlikte çalışılmasını istediğini belirten Kaya, ''Vakıf olarak, onun bu görüşlerini tüm dünyada anlatmak ve tanıtmak için uluslararası konferanslar ve sempozyumlar düzenliyoruz'' dedi.
Türkiye dışında 40'ı aşkın ülkede 70 kadar uluslararası sempozyumun düzenlenmesine katkı sağlandığına dikkati çeken Kaya, dünyevileşmenin bizimle Allah arasına girmesine engel olmak için Kur'an ve sünnete dayalı bir hizmet tarzıyla hareket ettiklerini anlattı.
Sempozyumun ilk oturumunda Risale-i Nur Külliyatı'ndan ''Sözler''in Abdurrahman Yakubi tarafından Farsça'ya tercümesinin tanıtımı yapıldı. ''Tercüme-i Kelimat'' adıyla çevrilen eserin tanıtımında İran Meclisi Kültür Komisyonu Başkanı ve Eski Meclis Başkanı Gulamali Haddad Adil ve öteki yetkililer de hazır bulundu.
ŞİA İLE DİYALOG
Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Duran, sempozyumun ikinci oturumunda yaptığı konuşmada dünyanın kendilerinden çok şey beklediği Müslümanların birbirini yeteri kadar tanıyamadığını söyledi. ''İçeride kavga dışarıda diyalog, kendi içimizde kavgalıyız, dışarıda Ehl-i Kitapla, Yahudilerle, Hristiyanlarla diyalog içerisindeyiz, diyaloga çalışıyoruz'' diyen Duran, şunları kaydetti:
"Bu gerçekten beni yaptığımız işin biraz tam olmadığı noktasına götürüyordu. Çünkü henüz bu toplantıyı ilk defa yapıyoruz, Şia ile özellikle İranlılarla."
İranlı düşünürleri tanıdığını, birçoğunun eserlerini okuduğunu belirten Duran, İranlıların kültürel birikimleri ve geçmişlerinden dolayı "Risale-i Nur'u, İranlılar anlar" diye düşündüğünü söyledi. Sempozyumda sunulan tebliğlerde bu gerçeği gördüğünü belirten Duran, ''Ne kadar şükretsem az, bugün onu gördüm, burada her bir İranlı kardeşimin sunduğu tebliğ, gerçekten ümit tohumları ekti. Biz sizi bilmiyoruz, siz bizi
bilmiyorsunuz'' diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilk kez resmi olarak bu yıl 'Kerbela günleri' düzenlediğini, her tarafta mevlitler okutulduğunu, hemen hemen bütün televizyon kanallarında Kerbela ile Ehl-i Beyt ile ilgili çok ciddi programlar yapıldığını anlatan Duran, ''Birbirimizi daha yeni tanıyoruz. Bu başlangıç gerçekten mükemmel bir başlangıç olabilir birbirimizi anlamada kavramada...'' ifadesini kullandı.
KUR'AN KAİNATI TEFSİR EDİYOR
Emekli Öğretim Üyesi Dr. Niyazi Beki de 'Risale-i Nur'da Kur'an ve Sünnet' başlıklı tebliğinde Bediüzzaman'ın, Kur'an-ı Kerim'e hizmeti hayatının yegane gayesi olarak kabul eden alimlerden olduğunu söyledi.
Beki şunları söyledi:
''Bediüzzaman Said Nursi, bütün hayatını Kur'an'ı anlamaya ve anlatmaya vakfetmiştir. Yazdığı Risale-i Nur adlı eseriyle de verdiği sözünü gerçekleştirmiştir. Risale-i Nur'un, Kur'an'ın manevi bir tefsiri olduğu müellifi tarafından defalarca ifade edildiği gibi, bu, eserleri yakından tanıyanların da kabul ettiği bir husustur."
Bediüzzaman'ın, "Ehl-i Beyt'i sünneti seniyyenin hamili ve kaynağı olduğunu" ifade ettiğini belirten Dr. Beki, ''Risale-i Nur hizmeti, meslek ve meşrebinin temel kaynağı kitap ve sünnettir ve Ehl-i Beyt dairesidir'' dedi.
Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İshak Özgel de Kur'an'ı tefsirinde Said Nursi'nin klasik bir metodu takip etmediğini, bu yönüyle diğerlerinden farklı olduğunu belirterek, onun tefsirinin "burhani bir tefsir" olduğunu söyledi. Bediüzzaman'ın, "Kur'an, kainatı tefsir ediyor, Kur'an, kitabı kebiri kainatı okuyor" ifadesini aktaran Özgel, Kur'an'ın insanları kainatı okumaya davet etiğini söyledi.
İki oturum halinde yaklaşık sekiz saat süren sempozyum, çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu kalabalık bir grup tarafından ilgiyle izlendi. Tebliğ sunanlar arasında Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden akademisyenler ve İranlı araştırmacılar yer alıyordu. Kapanışta tekrar söz alan İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Faris Kaya, sempozyumla beklenenin de ötesinde bir ilgi gördüklerini söyledi. Kaya, ''İliklerimize kadar hissettik kardeşliğimizi, birliğimizi, beraberliğimizi, aramızda hiçbir farkın olmadığını'' dedi.
Benzer sempozyum ve toplantıların devam etmesi önerilerine katıldığını belirten Kaya, ''cehaletten kaynaklanan ihtilafların Müslümanların birbirini daha iyi tanımasıyla son bulacağına olan inancını'' dile getirdi.
Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Ümit Yardım'ın da hazır bulunduğu sempozyuma Azerbaycan'dan da dinleyici olarak katılanlar oldu. Sempozyumun ardından konuşmacılar ve diğer davetliler toplu olarak hatıra fotoğrafı çektirdi.
Haber7