Depremi de darbeleri de unutmadık, unutturmayacağız!
Sakarya'daki 205. eylemde, 17 Ağustos depremi anılırken, namaz kılan askerlerin fişlenmesi, İsrail ve ABD'nin Türkiye'yle ortak yapacağı tatbikat, Filistinli mültecinin sınır dışı edilmek istenmesi, Almanya'nın Natalie Bracht kararı ve Avrupa'da yükselen İslam karşıtlığı protesto edildi. Kürt açılımında ise adımların cesur atılması söylendi.
Sakarya'da 5. yıla yaklaşan başörtüsü eylemleri, 205. hafta açıklamasıyla devam etti. SAGİR Başörtüsü Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği'nden Kadrican Mendi'nin okuduğu açıklamada, 17 Ağustos Depremi'nde ölenler anılırken "Sadece fiziki değil ruhi yaralar da açan ve onarılması zor travmalara sebep olan 17 Ağustos depremin izleri hayatlarımızdan silinmiyor, tıpkı yıllardır ülkemizde sosyal, siyasal ve ekonomik afetlere sebep olan darbeci zihniyet gibi" Ve nasıl depremi "unutmadık" diyorsak; darbecileri, yasakçıları, halk kesesinden çalanları, fişlemecileri de "unutmadık, unutturmayacağız" diyoruz!" denildi. Ergenekoncu statükonun yargı eliyle korunmak istendiğine dikkat çekilen açıklamada namaz kılan askerlerin fişlenmesi de eleştirildi. Ergenekoncu rektörlerin kadrolaşmaları hakkında inceleme yapılmasını da isteyen platform, "Ergenekon zanlısı emekli paşalar ya da sivil tutuklular, Adli Tıp'tan ya da GATA'dan aldıkları raporlarla sapasağlam dolaşırken, ölüme adım adım gittiği besbelli olan Güler Zere ve diğer siyasi mahkûmların hangi gerekçelerle içeride tutulduğunu öğrenmek istiyoruz!" dedi.
AÇILIMININ SINIRI RESMİ İDEOLOJİ OLMASIN
Kadrican Mendi, açıklamada "Siyonist israil ve ABD'nin kara ve deniz kuvvetleri bu yıl Türkiye'de üçlü bir tatbikat düzenlerken, israil askerleri tarafından felç bırakılan ve Türkiye'de tedavi gören Hamas üyesi İslam Asayla ise sınır dışı edilerek israil'e teslim edilmek isteniyor. "One minute" çıkışının kefareti böyle mi ödeniyor, bilmek istiyoruz!" derken, Kürt açılımına ilişkin ise şunları söyledi: "Kardeşlik ve Huzur Projesi olarak lanse edilen açılımın yıllardır en temel insani hakları ve özgürlükleri zorbaca gasp edilmiş, evlatları faili malumlarca ölüm kuyularına atılmış, yerinden yurdundan edilmiş Kürt halkının sorunlarının çözümüne katkıda bulunmasını temenni ediyoruz. Lakin bu sürecin zaten sorunun kaynağı olan resmi ideolojinin çizdiği sınırlarda bırakılmaması; atılan adımların sistemin kutsallarına sığınarak meşrulaştırılmaması ve gasp edilen hakların iadesinde korkak davranılmaması gerektiğini de hatırlatmak istiyoruz!"
İSLAM KARŞITLIĞI CAN ALMAYA DEVAM EDİYOR
Şehir merkezindeki AKM önünde, saat 12.30'da yapılan eylemde Müslümanlara yönelik saldırılara da dikkat çekildi: "Yükselen İslam karşıtlığının son kurbanı Hollanda'da yaşayan Arzu Erbaş kardeşimiz oldu. Aynı şekilde Belçika'da da, Mikail Tekin adlı genç gardiyanlar tarafından işkenceyle öldürüldü. Alman asıllı bir İngiliz vatandaşı olan Natalie Bracht'ın Yahudi asıllı eşinden boşanmasıyla başlayan ve önce İngiliz hükümeti ardından da Alman hükümetinin baskıları sonucunda 5 çocuğundan ayırılması ile sonuçlanan süreç ise Avrupa'da Müslümanlara yönelik çifte standardın yeni bir örneği olmuştur. Özbekistan'da ise namaz kıldıkları, Risale-i Nur ya da başka dini kitap okudukları için insanları hapse attıran Devlet Başkanı İslam Kerimov ise muhaliflerine kaynar suyla işkence yaptırıyor. Anaların çocuklarından koparıldığı, Fransa'da çarşaflı kadınların fişlendiği, İslam düşmanı siyasilerin Müslümanlara karşı önlem alınması için çabaladığı bir süreçte gerçekleşen bu vahşi hadiseler, tesadüfle izah edilebilir mi?" denildi. Açıklama "Zulüm burada da Çin'de de olsa tavır almak bizim insanlığımızın da inancımızın da gereğidir. Unutulmasın ki zillete teslimiyet, zalimle uzlaşı kesinlikle olmaz!" sözleriyle son buldu.
Basın açıklamasının tam metni:
Değerli Sakarya halkı,
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak her türlü zulme, haksızlığa ve adaletsizliğe hayır demek için 205. kez meydanlardayız.
17 Ağustos depreminin üzerinden geçen on yıla rağmen yakınlarını kaybeden birçok ailenin acısı halen tazeliğini koruyor. Hayatlarını kaybedenleri Allah'ın adaleti ve merhameti ile yargılayacağına inanıyor, acılı ailelerine bir kez daha başlığı diliyoruz.
Sadece fiziki değil ruhi yaralar da açan ve onarılması zor travmalara sebep olan 17 Ağustos depremin izleri hayatlarımızdan silinmiyor, tıpkı yıllardır ülkemizde sosyal, siyasal ve ekonomik afetlere sebep olan darbeci zihniyet gibi" Ve nasıl depremi "unutmadık" diyorsak; darbecileri, yasakçıları, halk kesesinden çalanları, fişlemecileri de "unutmadık, unutturmayacağız" diyoruz!
Hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşanırken, birçok sorun birbirine geçiyor. Küresel ve yerel aktörler kendi çıkar düzenlerini korumak için oyunun kurallarını yeniden tanzim ederken, tarihe seyirci kalamayız. Bize düşen Firavunlaşmış yerel ve küresel iktidarlara karşı adalet mücadelesi vermektir.
Sakarya'nın duyarlı insanları!
Şayet birkaç yıl önce yapılan Danıştay saldırısı sonrası İslami kimliğimize yönelik nasıl bir linç kampanyası yürütüldüğünü unutmazsak, bugün Ergenekon davası ile birleştirilen dosyaların anlamını kavrayabiliriz. Böylece kuyruğundan yakalanan Ergenekoncu düzenin, çıkarlarını kollama adına hangi tuzakları kurduğunu da görürüz. O zaman statükoyu yargı eliyle korumaya çalışanların, kışla kapısına gelen savcılardan delilleri kaçırmaya yönelik hamleleri kimseye şaşırtıcı gelmeyecektir.
Şayet 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı, dönemin genelkurmay başkanı tarafından bizzat yazıldığı itiraf edilen 27 Nisan muhtırasını, 367 kararını ve Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü düzenlemesini iptalini hatırlarsak; başörtüsü sorununun sistem açısından nasıl bir açmaz olduğunu fark ederiz. Böylece bunca açılımın konuşulduğu bir süreçte dahi neden kimsenin bu zulmü aklına getirmek istemediğini daha net anlayabiliriz. O zaman Cumhurbaşkanı'nın başörtülü eşine yönelik ordu tarafından hazırlanan protokol de; namaz kılan erlerin askerde fişlenmesi de; Ergenekon zanlıları bekletilirken eşi örtülü subayların ihracı da bize şaşırtıcı gelmeyecektir!
Sakarya'nın vicdanlı insanları!
Bizi şaşırtmayan ama üzerinde dikkatle düşünmeye sevk eden başka gelişmeler de var tabi ki" Başbakan yardımcısı iken başörtüsü yasağını "yüzde 1,5'un sorunu" diyerek küçümseyen Mehmet Ali Şahin'in Meclis Başkanı seçilmesi, nasıl bir kurnazlığın ürünüdür, merak ediyoruz!
28 Şubat sürecinde İslami kimliğinden ötürü birçok kişinin çalışma hakları gasp edilmişken; emekli paşaların telkinleriyle ve Ergenekoncu rektörlerin torpiliyle üniversitelere yerleştirilen şahıslar hakkında bugüne kadar ne tür işlemler yapıldı, sormak istiyoruz!
Ergenekon zanlısı emekli paşalar ya da sivil tutuklular, Adli Tıp'tan ya da GATA'dan aldıkları raporlarla sapasağlam dolaşırken, ölüme adım adım gittiği besbelli olan Güler Zere ve diğer siyasi mahkûmların hangi gerekçelerle içeride tutulduğunu öğrenmek istiyoruz!
Siyonist israil ve ABD'nin kara ve deniz kuvvetleri bu yıl Türkiye'de üçlü bir tatbikat düzenlerken, israil askerleri tarafından felç bırakılan ve Türkiye'de tedavi gören Hamas üyesi İslam Asayla ise sınır dışı edilerek israil'e teslim edilmek isteniyor. "One minute" çıkışının kefareti böyle mi ödeniyor, bilmek istiyoruz!
"Kardeşlik ve Huzur Projesi" olarak lanse edilen açılımın yıllardır en temel insani hakları ve özgürlükleri zorbaca gasp edilmiş, evlatları faili malumlarca ölüm kuyularına atılmış, yerinden yurdundan edilmiş Kürt halkının sorunlarının çözümüne katkıda bulunmasını temenni ediyoruz. Lakin bu sürecin zaten sorunun kaynağı olan resmi ideolojinin çizdiği sınırlarda bırakılmaması; atılan adımların sistemin kutsallarına sığınarak meşrulaştırılmaması ve gasp edilen hakların iadesinde korkak davranılmaması gerektiğini de hatırlatmak istiyoruz!
Değerli Sakarya halkı,
Türkiye'de halkın dini ya da etnik kimliklerinden ötürü hakları halen gasp edilmişken, dünyada da İslam düşmanlığının had safhaya ulaştığına dikkat çekmek istiyoruz.
Almanya'da geçen ay Merve Şirbini tesettürlü olduğu için öldürülürken, ABD'de ise yine örtülü bir kadın bıçaklı saldırıya uğramıştı. Yükselen İslam karşıtlığının son kurbanı ise Hollanda'da yaşayan Arzu Erbaş kardeşimiz oldu. Aynı şekilde Belçika'da da, Mikail Tekin adlı genç gardiyanlar tarafından işkenceyle öldürüldü.
Alman asıllı bir İngiliz vatandaşı olan Natalie Bracht'ın Yahudi asıllı eşinden boşanmasıyla başlayan ve önce İngiliz hükümeti ardından da Alman hükümetinin baskıları sonucunda 5 çocuğundan ayırılması ile sonuçlanan süreç ise Avrupa'da Müslümanlara yönelik çifte standardın yeni bir örneği olmuştur.
Özbekistan'da ise namaz kıldıkları, Risale-i Nur ya da başka dini kitap okudukları için insanları hapse attıran Devlet Başkanı İslam Kerimov ise muhaliflerine kaynar suyla işkence yaptırıyor.
Anaların çocuklarından koparıldığı, Fransa'da çarşaflı kadınların fişlendiği, İslam düşmanı siyasilerin Müslümanlara karşı önlem alınması için çabaladığı bir süreçte gerçekleşen bu vahşi hadiseler, tesadüfle izah edilebilir mi?
Ve 11 Eylül sonrası "potansiyel terörist" gibi gösterilen Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda ABD, Rusya, İsrail ve Çin gibi ülkelerin işgal ve katliamları devam ederken, ne Birleşmiş Milletler'in ne de İslam Konferansı Örgütü'nün harekete geçmemesi sizce de ibret verici değil mi?
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak, Türkiye'de ve dünyada gelişen olaylara karşı seyirci makamında serzenişte bulunmak yerine, harekete geçmeye, dayanışmaya ve mücadele kardeşliğine çağırıyoruz.
Zulüm burada da Çin'de de olsa tavır almak bizim insanlığımızın da inancımızın da gereğidir.
Unutulmasın ki zillete teslimiyet, zalimle uzlaşı kesinlikle olmaz!
Ve bize düşen ne hedefsiz bir çaba ne de nihai bir zaferdir! Sorumluluğumuz çağ yangınlarına karşı gücümüz nispetince su taşımaktır. Gayret bizden, gerisi ise Rabb'imizdendir!
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına
Sakarya Dayanışma Derneği