Sakarya Başörtüsü Platformu"nun 62. Başörtüsü eyleminde, her geçen gün başörtüsü yasağının alanının genişletildiği belirtilerek, yasağın alanının pervasızca büyütülmesinin nedenlerinden birinin yasakçı militarist yapının İslami emir ve yaşam biçimine olan tahammülsüzlüğü, diğerinin ise yasakçıların muhatap aldığı kitledeki tutarsız ve tavizkar tutumlar olduğu ifade edildi.
Sakarya Başörtüsü Platformu gerçekleştirdiği 62.Başörtüsü eyleminde başörtüsü yasağı ile ilgili olarak yasağın alanını bir adım daha öteye götüren, yasağın kanıksatılmasını hedefleyen uygulamaların her geçen gün artarak devam ettirildiği belirtildi. Açıklamada başörtülü muhabirlerin toplantılardan çıkartılmaya başlandığı, başörtülülerin sınavlardan ihraç edildiği, başörtülü kızların başörtüsünün üzerine peruk taktıkları için bazı kampüslerden içeriye alınmadığı ifade edilirken, yasakçılar karşısında acziyetlerini her
fırsatta gösteren hükümet protesto edildi. Yasağın alanının pervasızca büyütülmesinin nedenlerinden birinin yasakçı militarist yapının İslami emir ve yaşam biçimine olan tahammülsüzlüğü, diğerinin ise yasakçıların muhatap aldığı Müslüman kitledeki tutarsız ve tavizkar tutumlar olduğu vurgulandı.
Platform adına basın açıklamasını okuyan Kadrican Mendi, başörtüsü yasağının sadece temel hak ve özgürlüklerin ihlali çerçevesinde değerlendirilmemesi gerektiğini şu sözlerle ifade etti: "ªayet başörtüsü yasağına karşı mücadele eden platformlar, Allah"ın emri, İslam"ın ve Müslüman kimliğin sembolü olduğu için yasaklanan başörtüsünü savunurken
kullandıkları dilde, bu durumu açık ve net bir biçimde ifade etmek yerine, yasağı sadece "hak ve özgürlükler çerçevesine sığdırmaya kalkışırlarsa, bu bir adamın ayakkabılarını birbirine bağlamasına benzer. Ayakta dik durabilirsiniz ama ileriye yönelik bir adım atmaya kalkıştığınızda kesinlikle yere düşersiniz. Başörtüsü yasağı kesinlikle bir hak ihlalidir, özgürlük alanlarının daraltılmasıdır ama bu yasağın bir yüzüdür. Diğer yüzünde
ise insanlık tarihi boyunca süren hak ve batıl mücadelesi yer almaktadır. Başörtüsü Platformları, bugün Allah"ın emirlerini yasaklayarak, toplumun Rabbi olmaya çalışan militarist kadrolarla, her hafta yeni bir boyut kazanan yasak vesilesiyle sürekli bir hesaplaşma içinde olmalıdır. Yasağın askeri vesayet altında devam ettiği gösterilmelidir.
Mendi, yasağın böylesine korkunç boyutlara varmasında; yasakçıların muhatap aldığı kitledeki tutarsız ve tavizkar tutumların göz ardı edilemeyecek etkisinin bulunduğunu "Son yaşananlar, bir kez daha gözler önüne sermektedir ki, başörtüsüne karşı sistemin en ufak bir taviz dahi vermesi söz konusu değildir. Başörtüsünden, kimliğinden ya da taleplerinden vazgeçerek, "dindar ve devletçi ya da "dindar ve vatanperver gibi çarpık kimliklere sığınarak, yasağı görmezden gelerek ve yasakçılara karşı herhangi bir direniş
göstermeyerek, tavizkâr bir tutum takınanlar; zulüm düzeninin çarklarına kendi elleriyle su taşımaktadır. Başörtüsü yasağının böylesine pervasızca bir hal almasında ve giderek daha korkunç boyutlara varmasında; yasağın muhatap aldığı kitledeki bu tür tutarsızlıkların payı olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli, yasak ve yasakçıların ortadan kaldırılması için verilen mücadelenin yanında; toplumdaki bu tür yanlışlar ve tutarsızlıkların ıslahı için de mücadele verilmelidir, sözleriyle ifade etti.
"Başörtüsü İslam"ın emri, Müslüman kadının kimliğidir , "Tevhid, Adalet, Özgürlük yazılı pankartlar taşıyan platform mensupları eylem boyunca "Tevhid, Adalet, Özgürlük ve "Direne, direne kazanacağız sloganları attılar. Eylemde, "Başörtüsüne özgürlük, hemen şimdi!, "Yaşasın başörtüsü direnişimiz! , "Yasak sürüyor,(D)uyuyor musunuz?!, "Örtümüz kimliğimizdir vazgeçmeyiz yazılı dövizler de taşındı.
Sakarya Başörtüsü Platformu 62.Basın Açıklaması
Yasakçılar, dilenenler ve Direnenler...
Sahip olduğu tüm güç ve kudretini İslami unsurlara karşı konuşlandıran oligarşik bürokrasinin efendileri bilhassa başörtüsü konusunda tesis ettikleri yasağı kabul ettirme ve kanıksatma çabalarını her geçen gün daha da artırarak ve azgınlaşarak devam ettiriyorlar. Hukuki hiçbir dayanağı olmadığı halde oluşturdukları irtica yaygaraları ve siyasal simge yaftaları ile halkın gözünü boyayarak adeta başörtüsü yasağını normalleştirme amacını güdüyorlar. Hemen hemen her ailesinde başörtülü bir veya birkaç
kişi bulunan ve uygulanan bu saçma yasaktan dolayı sıkıntıya düşen bir veya birkaç yakını bulunan Müslüman halk ise bu baskı ve zorbalıklara karşı sabretmek durumunda kalıyor, yasağın ne şekilde ve nasıl çözülüp kalkacağına ilişkin bir öngörüde bulunamıyor. Neredeyse her gün başörtüsü yasağı konusunda garip ve ilginç bir uygulama yaşanıyor.Bazı yerlerde başörtülü muhabirler toplantıdan zorla çıkartılmaya çalışılıyor bazı yerlerde başörtülü adaylar Mali Müşavirlik sınavlarından ihraç ediliyor.Bazen de
Süleyman Demirel Üniversitesinde yaşandığı gibi başörtülü kızlar başörtüsü taktıkları için değil başörtüsünün üzerine peruk taktıkları için kampüsten içeriye alınmıyorlar.Son olarak da TBMM Milli Savunma Komisyonunda subayların Harp Akademilerine kabulü konusu görüşülürken Kurmaylığa yükselecek olan subayların değerlendirmeleri yapılırken "eşinin tutum ve davranışları da göz önünde bulundurulacak ifadesine yer veriliyor.Eşinin tutum ve davranışlarından kasıt pek tabiî ki eşi başörtülü olanlar olduğu gün gibi aşikar iken Milli Savunma bakanı konuyla ilgili görüş bildirirken "bu maddenin yıllardır uygulandığını " söyleyerek yaşadığı acziyeti gözler önüne seriyor.
İşte bu şekilde ; başörtüsü konusu Türkiye"de gündemin öncelikli maddeleri arasında sahip çıkılmayı bekliyor. Ve ne yasakçılar ve nede yasağa maruz kalanlar yarın ne olacağına ilişkin yasağın yarın nerede ve ne şekilde karşılarına çıkacağına dair hiçbir öngörüde bulunamıyorlar. Başörtüsü yasağı böylece kontrolden çıkmış bir seyir izliyor. Her geçen gün yeni bir boyutla herhangi bir yerde gayet normalmiş gibi uygulanabilir bir havaya sokuluyor. Bu haliyle yasakçılar olan biteni keyifle izliyorlar.
Başörtüsüne özgürlük için haftalardır meydanlarda yasağın anlamsızlığı ve hukuksuzluğuna vurgu yaparak direnenler ise her ne şart altında olursa olsun başörtülerinin Allah'n emri olduğunu ve bu emri yerine getirmeye devam edeceklerini ısrarla ve istikrarla belirtiyorlar dile getiriyorlar.
Yavaş yavaş seçim atmosferine doğru yaklaşan Türkiye"de siyasetin figüranları olan siyasi partiler düzenledikleri toplantılarla izleyecekleri seçim stratejilerini yine İslami hak ve talepler Başörtüsü ve insan hak ve özgürlükleri temaları ile adaletli bir gelir dağılımı üzerine kuracaklarının sinyallerini veriyorlar. Bundan böyle Türkiye'e hükümet olabilmenin yolunun bu saydığımız başlıklarla ilgili taahhütleri bolca vermekten geçtiğini fark etmiş görünüyorlar. Ve bunun için ağızlarından çıkan üç sözden birisinin
İslam Müslümanlık veya başörtüsü olduğu gözlerden kaçmıyor.
Biz Sakarya Başörtüsü Platformu olarak şunu belirtmek istiyoruz;
Başörtüsüne, kimliğine ve inandığı değerlere sahip çıkamayan, haksızlık karşısında sessizliğe bürünenlerin, elbette yasak karşısında acizleşmesi muhtemeldir. Tavizin tavizi getirdiği bir ortamda, başörtüsü yasağına karşı çıkmak bir kenara, adeta yasağı içselleştirdiklerini gösterircesine "Kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı hiçbir şey yapmıyoruz, toplumsal huzuru bozmak istemiyoruz diyerek kendilerini savunmaya kalkışmaları gerçekten ibret verici bir manzaradır. Son yaşananlar, bir kez daha gözler önüne sermektedir ki, başörtüsüne karşı sistemin en ufak bir taviz dahi vermesi söz konusu değildir. Başörtüsünden, kimliğinden ya da taleplerinden vazgeçerek, "dindar ve devletçi ya da "dindar ve vatanperver gibi çarpık kimliklere sığınarak, yasağı görmezden gelerek ve yasakçılara karşı herhangi bir direniş göstermeyerek, tavizkâr bir tutum takınanlar; zulüm düzeninin çarklarına kendi elleriyle
su taşımaktadır. Başörtüsü yasağının böylesine pervasızca bir hal almasında ve giderek daha korkunç boyutlara varmasında; yasağın muhatap aldığı kitledeki bu tür tutarsızlıkların payı olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli, yasak ve yasakçıların ortadan kaldırılması için verilen mücadelenin yanında; toplumdaki bu tür yanlışlar ve tutarsızlıkların ıslahı için de mücadele verilmelidir.
Bu bağlamda Sakarya'a, Kocaeli'e, Ankara'a, Van'a ve İzmir'e eylemlerine faal olarak devam eden Başörtüsü Platformları'ın eylemlilikleri ve verdikleri mesajların önemi bir kat daha artmaktadır. ªayet başörtüsü yasağına karşı mücadele eden bu platformlar, Allah'n emri, İslam'n ve Müslüman kimliğin sembolü olduğu için yasaklanan başörtüsünü savunurken kullandıkları dilde, bu durumu açık ve net bir biçimde ifade etmek yerine, yasağı sadece hak ve özgürlükler çerçevesine sığdırmaya kalkışırlarsa, bu, bir adamın ayakkabılarını birbirine bağlamasına benzer. Ayakta dik durabilirsiniz ama ileriye yönelik bir adım atmaya kalkıştığınızda kesinlikle yere düşersiniz.
Başörtüsü yasağı kesinlikle bir hak ihlalidir, özgürlük alanlarının daraltılmasıdır ama bu yasağın bir yüzüdür. Diğer yüzünde ise insanlık tarihi boyunca süren hak ve batıl mücadelesi yer almaktadır. Başörtüsü Platformları, bugün Allah"ın emirlerini yasaklayarak, toplumun Rabbi olmaya çalışan militarist kadrolarla, her hafta yeni bir boyut kazanan yasak vesilesiyle sürekli bir hesaplaşma içinde olmalıdır. Yasağın askeri vesayet altında devam ettiği gösterilmelidir. Halkın devletçi hassasiyetleri ya da en güvenilir kurum ordu istatistikleri yüzünden, ifadelerdeki sertliğin seyreltilmesi ya da
yasakçılara karşı açıktan meydan okuyan bir tavırdan imtina edinmesi, süreç içinde çözülme riskini beraberinde getirir. Başörtüsü Platformları, taşıdıkları tarihi sorumluluğun önemine dikkate almak, vahye dayalı bir şahitlik anlayışını meydanlara taşımak ve kesintisiz darbe düzenine karşı açık ve net bir tavır almak zorundadır. Bu zorlu ve riskli bir süreçtir ama karşılaştığımız imtihanın ağırlığı hesaba katıldığında, mücadelenin kolay olmayacağı da yeterince açıktır.
SAKARYA BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU