Abdulkadir Selvi / yenişafak
Sakık, "Kırmızı çizgilerimiz yok"
Yeni sürece yeni Anayasa damgasını vurdu.
Yeni parlamentonun ilk işi yeni Anayasa olacak.
Siyasi partiler ilk sınavlarını Anayasa konusunda verecekler.
Çünkü halkımız hiçbir partiye tek başına Anayasa yapma yetkisi vermedi.
Ama bu görevi hepsinin omuzlarına yükledi.
Başbakan Erdoğan mesajı aldığını gösterdi.
Balkon konuşmasında bunun ipuçlarını verdi. Daha sonra yaptığımız görüşmede de, "Hepsinin kapısını çalacağım" dedi.
Orada bir cümlesi vardı ki önemliydi:
"Kemal bey'den katkı bekliyorum"
Sandığın verdiği mesaja karşı direnen bir lider var.
Devlet Bahçeli.
MHP lideri, "Helalleşme değil, hesaplaşma zamanı" dedi.
Halbuki; Bahçeli hesap sorma değil, hesap verme makamında.
Ülkücü camia içerisinde, Türkeş'in manevi evladı olarak bilinen İbrahim Ersöz'ün,
"Başkanlık Divanındaki ahlak yoksunlarını, devşirmeleri 1997'den beri size zorla cemaatlar ve AKP mi seçtiriyor? Bunlar sizin yol arkadaşlarınız değil mi?" sorusu cevaplandırılmayı bekliyor.
Bahçeli hesap sorsaydı, başkalarının hesap sormasını bekleme hakkına sahip olurdu.
Bahçeli'nin, MHP'yi, "Önce davam" diyen vefalı ülkücülerin Meclise taşıdığını unutmamalı.
Yeni Anayasa'nın yapılacağı ve Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden BDP'nin bulunacağı Meclis'te, MHP'de bulunmalı, refleksinin partiyi barajın üstüne taşıdığını görmeli.
MHP liderinin başkalarına rol tayin etme lüksü yok.
Aslında kendisine çok büyük ihtiyaç var.
Çünkü 12 Haziran'da millet öyle bir tablo ortaya koydu ki, Picasso'nun tabloları gibi, her ayrıntısını düşünmemiz gerekiyor.
Seçimlerden başarılı çıkmasına rağmen BDP'nin, yeterince analiz edildiğini düşünmüyorum.
İstanbul- Kadıköy'de ulusalcı, aydın geçinen 10 bin kişinin seçimlerde hem CHP'ye hem de Tuncay Özkan'a oy verdiği ortaya çıktı.
Ancak Diyarbakır Lice'de okuma yazması olmayan Kürtler, birbirine karıştırmadan 6 adayı seçtirmeyi bildiler.
Burada durup düşünmek gerekiyor.
Bu örgütlülüğü incelemek, muazzam başarıyı teslim etmek ve empati yapıp bu insanları anlamak gerekiyor.
Yeni süreç bu açıdan hem imkanları hem de zorlukları bir arada sunuyor.
Bir akil adam, "PKK'nın ne yapacağı, devletin ne yapacağına bağlı" dedi.
Diyarbakır'dan konuştuğum birisi ise, "Başbakan'ın tavrı çok önemli. Bölgede çok büyük bir kredisi var. Balkon konuşmasının Meclis zeminine inmesi gerekiyor" sözleriyle başka bir noktaya dikkat çekti.
Meclis açıldığında Başbakan'dan bir jest, bir dokunuş bekleniyor.
Yeni bir başlangıç adına bir jestte BDP'lilerin yapmasında yarar var.
1992 yılı Nevruz'un da Fehmi Işıklar ile Sırrı Sakık, ellerine kır çiçekleri alıp, Başbakanı Demirel ile yardımcısı Erdal İnönü'yü ziyaret etmiş, olumlu bir havanın esmesine neden olmuşlardı.
Yeni dönemde Leyla Zana'sı, Hatip Dicle'si, Altan Tan'ı, Sırrı Süreyya Önder'i, Şerafettin Elçi'si, Ertuğrul Kürkçü'sü ile birikimi yüksek bir BDP geliyor.
Parlamentoya nasıl adım atacakları kadar, nasıl bir karşılık görecekleri de önemli.
İyi bir başlangıç yapma adına karşılıklı jestlere ihtiyaç var.
Yeni BDP'liler sürecin demokratikleşmesine katkı yapabilirler.
Ama tersi de olabilir.
BDP'nin deneyimli isimlerinden Sırrı Sakık'la yeni süreci konuştum.
Sakık, başından beri hem parlamento da bulunmuş, hem cezaevinde yatmış isimlerden birisi.
"Parlamentoda sizi ne bekliyor?" diye sordum. "Halkımız, sorunları çözmek için bize yetki verdi. Sorunların çözümü için çalışacağız" dedi.
Ardından ekledi, "Ama tek başına sorunları çözme yetkimiz yok"
Peki, sorunların çözümü için nasıl bir yol izleyecekler:
"Biz sorunların çözümü için uzlaşıdan, diyalogdan yanayız. Toplumu kucaklayacak bir Anayasa olursa, toplumsal sözleşme olursa, destek veririz."
Peki, tersi olursa...
"Ancak ret politikası olursa, kararlı bir duruş sergileyeceğiz" diye konuştu.
Sırrı Sakık'a Anayasa konusunda, "Kırmızı çizgileri" olup olmadığını da sordum.
"Açık ve net olarak konuşuyorum. Birbirimize kırmızı çizgiler çizerek değil, oturup sorunları konuşarak çözümleri bulmamız lazım. Kırmızı çizgilerimiz yok" dedi.
Bu yaklaşıma Türkiye'nin ihtiyacı var.
Eski eş Başkan Selahattin Demirtaş'ın, "Bizim Anayasamız hazır" şeklindeki sözlerinin bir dayatma olarak anlaşıldığını hatırlattım.
"Selahattin bey'in sözleri de yanlış anlaşıldı. Bir dayatma için ifade etmedi onu. Biz yeni Anayasa sürecinde bir çalışma yaptık. Anayasa kurultayı yaptık. Sivil toplum kuruluşları da yaptı. Bunu kast ettik" diye konuştu.
Sözü tekrar Anayasa'ya getirdi.
"Başbakan Kürtlerin sorunları da Anayasa ile çözülecek diyor. Böyle bir imkan var. Şimdi bu imkanı değerlendirmeliyiz. Böyle bir imkanı kimse görmezden gelemez" diye ilave etti.
Türkiye yeni bir döneme giriyor.
Statükocu güçlerin tek hedefi var.
Yeni Anayasa'nın yapılmasını engellemek.
CHP'deki kavganın temelinde de bu yatıyor.
Anayasa konusunda Başbakanla görüşeceğini açıkladığı için Kemal Kılıçdaroğlu'nu bir yandan "Ulusalcı Baykal-Sav kanadıyla" diğer taraftan da "Demirelci-Ergenekoncu" cepheyle çift taraflı ateş altında tutup, bloke etmeye çalışıyorlar.
Çok şeye gebe olan bir döneme giriyoruz...