Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) tarafından aylık olarak düzenlenen müzarekereli seminerler "Müslümanlar ve Sanat" konusu ile devam etti. Habil Sağlam tarafından yapılan sunumda müslümanların sanatla kurdukları ilişkinin niteliğine değinildi. Çeşitli düşünürlerin sanat üzerine fikirleri üzerinde duran Habil Sağlam, geleneksel anlayışların sanat formlarına yasak getiren tutumlarının sanatın gelişmesine olan
etkilerinden bahsetti. Konuşmasının devamında Sağlam, sanat eserlerinin içeriğinin İslamiliği meselesine değindi. Realiteden kopuk, yaşadığı sosyal ortamın gerçeklerinden uzak, "vadilerde şaşkın şaşkın dolaşan" bir sanatçı kimliğinin kabul edilemeyeceği üzerinde
duran Sağlam, müslüman sanatçının kimliğine ilişkin tespitlerde bulundu.
Günümüze kadar olan süreçte müslümanların sanatla kurdukları ilişkiyi değerlendirirken Sağlam, "Resim, Arap harfleri arasındaki bir takım oyunlarda yaşamaya mahkum edilmiş, müzik ise ney ve tefin insafına mahkum edilmiştir." diyerek geleneksel düşüncelerin bu
konudaki baskıcı tutumlarını eleştirdi. En çok gelişme imkanını bulan edebiyat üzerine yoğunlaşılan seminerde Türkiye'de şiirde genel olarak görülen iktidar yanlısı
tutumdan ve Tanzimatla beraber ortaya çıkan muhalif sanatçılardan söz ederken Türkçe edebiyattaki İslami eğilimler, Mehmed Akif ve Yahya Kemal'in sembolize ettiği iki damar olarak açıklandı. Mehmed Akif'in direnen, mücadeleci anlayışı ile Yahya Kemal'in tasavvufi ve geleneksel duruşuna değinen Habil Sağlam, bu iki çizginin bu günkü vaziyetlerine dikkat çekti.
Seminerde ayrıca tiyatro, sinema, müzik gibi alanlarda Müslümanların faaliyetleri de değerlendirildi. Bu görsel ve işitsel sanatların etkileyici ve besleyici karakterinden söz
edilirken, bu karakterin Müslümanlar tarafından doğru ve etkin bir şekilde kullanılamadığından yakınıldı. Bundan sonraki süreçte yapılması gerekenlerden ve bu
sanat formlarının nasıl etkin bir biçimde kullanılabileceğinden söz edildi.
Habil Sağlam sunumunu tamamladıktan sonra, müzakereci olarak söz alan Beytullah Emrah Önce, edebiyat alanındaki gettolaşmaya ve Mehmet Akif'in çizgisindeki zayıflığa değindi. Sanatçının yaşadığı çağa ve topluma, toplumsal sorunlara şahitlik görevinden bahseden Önce, Tasfiye dergisinin bu süreçte yer aldığı konuma dikkat çekti. Tasfiye dergisinin direnen
edebiyatın öncülüğünü yaptığını ve Mehmet Akif'in çizgisini sürdürdüğünden söz etti. Edebiyat alanındaki tasavvufi, miskin anlayışların hakimiyetine dikkat çeken Önce, direnen ve mücadele eden anlayışın güçlendirilmesinin gerekliğinden bahsetti. Önce'nin, hidayet romanları bağlamında örnek verdiği Ahmet Günbay Yıldız'ın kendini tekrar eden ve işlevini kaybeden anlayışına ilişkin bir değerlendirmesi üzerine salondaki dinleyicilerin de bu konuda çeşitli değerlendirmeleri oldu. Program bundan sonra sanat ve Müslümanların sanatla ne tür bir ilişki kurabileceği eksenli karşılıklı bir sohbetle sürdü.