Her zaman söylerim ya;
“Katranı kaynatsan da olmaz şeker,
Cinsini sevdiklerim, cinsine çeker!”
Bu söz, en çok “CHP’ye” oturuyor, en iyi CHP’yi tarif ediyor!..
O halde, şöyle diyelim;
“CHP’yi kaynatsan da olmaz şeker,
Cinsini sevdiklerim, Milli Şef’e çeker!”
Öyle değil mi?..
Bakın hele, şu CHP’ye!..
“Barış” uğruna, “kardeşlik” uğruna, “huzur” uğruna, “çözüm” uğruna“özgürlük” uğruna bir tek adımları, bir tek “demeç”leri var mı?..
Ağızlarını açıyorlar “sansür!”
Kapatıyorlar “yasak!”
Bir defa olsun; “özgürlükleri yayacağız, herkes özgürce yazıp, konuşacak”deseler, inanın dişimi kıracağım!..
Ama yok!..
Hep sansür, hep yasak!..
Tıpkı;
“Millî Şef’leri İnönü” gibi!..
İnönü de “sansürcü”,
İnönü de “yasakçı”ydı!..
“Bugünkü CHP’liler” de;
“Milli Şef’in çağdaş versiyonları!”
ERDOĞAN KONUŞMASIN!!!
Fazla detaya gerek yok...
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’in açıklamalarına bakmak yeterli.
Gürsel Tekin, bakmış ki;
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan meydan meydan dolaşıyor” ve “CHP’ye ekmek çıkması zorlaşıyor” ya; açmış ağzını, yummuş gözünü;
“Tayyip Erdoğan’ın bu gezilerinin seçim yasağına sokulması için, YSK’ya da başvuracağız!”
Oysa, o işi MHP’li Hasan Hüseyin Yörükoğlu çoktan yaptı!..
“Erdoğan’ın yurt gezilerinin yasaklanması” için YSK’ya başvurdu da, aldı cevabını!..
Şu hâle bakın;
Adamlar, bir yandan “özgürlüklere darbe”den dem vuruyor, bir yandan da“seyahat ve ifade hürriyetini kısıtlamak” için, her yola başvuruyor!
Be adamlar;
“Siz kim oluyorsunuz” ki, “Erdoğan’ın konuşmasını engellemeye”çalışıyorsunuz?.. Siz kim oluyorsunuz ki; “Cumhurbaşkanı’nın Cumhur’la buluşmasını” yasaklatmaya çalışıyorsunuz?..
Nerede var bu kanun?..
Nerede var bu yasak?..
Bunlar, Türkiye’yi;
Herhalde “Patagonya” sandılar!..
Kim bilir, belki de;
“Milli Şeflik döneminin bittiğinin hâlâ farkında değiller!”
“Milli Şeflik dönemi” olsaydı, her şeyi yaparlardı!. “Sansür” de koyarlardı,“yasak” da!..
Ama, o günler geride kaldı!..
Bugün “saçmalamak” bile serbest!..
Ki, Gürsel Tekin de;
“Saçmalama özgürlüğü”nü kullanıyor!..
“Yeni Türkiye” olmasaydı,
Kesinlikle saçmalayamazdı!..
GAZETELERE EL KOYACAKLARMIŞ!
Tamam, saçmalasın!..
Ama, “saçmalama”nın da bir sınırı, bir haddi-hududu var!..
Sen, bir yandan “Paralel Medya ağzını” kullanıp, “özgür medyaya darbe”diye bağırırken, bir yandan da “medya organlarına el koymak”tan söz edersen, sorarlar adama;
“Bu ne perhiz,
Bu ne turşu!”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “susturmak” için YSK’ya başvuracağını söyleyen Gürsel Tekin, “4 gündür CHP’li Umut Oran’la Fuat Avni ve Emre Uslu’nun yazışmaları”nı yayınlayan “gazeteler” için de formülü bulmuş!..
Demiş ki;
8-9 Haziran’da ilk işimiz, bu kirli gazetelerin tamamına el koymak olacaktır.
Sadece el mi koyacağız;
Buna bulaşmış bütün işadamlarından da, hesabını soracağız.”
Breh, breh, breh!..
“Tehdit”e bak, tehdide!..
Beyefendiler, bu “tehdit”lerle 7 Haziran’da “iktidar” olacaklar, 8-9 Haziran’da da “Paralel aleyhinde yayın yapan gazetelere el koyacaklar!”
Hani; “aç tavuk, kendini mısır ambarında görürmüş” ya, Gürsel Tekin de,“açlık” çekiyor olmalı ki, kendini “iktidar”da görüyor!..
Onunla da kalmıyor;
“Gazetelere el koyuyor!”
Bununla da yetinmiyor;
“İşadamlarından hesap soruyor!”
Vah!.. Vah!..Vah!..
Acınası bir ruh hali!..
Allah sağlık ve afiyet versin!..
CHP’NİN DİKTA YILLARI!
En başta dedim ya;
“Bugünkü CHP, Milli Şeflik Dönemi’nin çağdaş versiyonudur!”
“Hık” demişler;
İnönü’nün burnundan düşmüşler!..
Çünkü, İsmet İnönü de;
“Yasakçı”,
“Sansürcü”,
“El koymacı”
Ve hatta “yakmacı”ydı!..
Bilmem, hatırlar mısınız;
Haftalık Aktüel dergisi, 8 Ağustos 1991 tarihli sayısında, “CHP’nin Günah Dosyası”nı açmış ve 1923-1981 yılları arasındaki “sicil”ini sermişti gözler önüne!..
İşte orada, “CHP’nin Diktatörlük Yılları” anlatılıyordu.
Dergide deniliyordu ki;
“1938’de Atatürk’ün ölümü üzerine cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, Atatürk’ü “Ebedi Şef”, kendisini de “Milli Şef” ilan ettirdi.
Basın Kanunu; üzerinde lehte ve aleyhte konuşma olmaksızın Meclis’te değiştirildi. Gazete ve dergiler bu dönemde toplam 44 defa kapatıldı.”
Böyle bir zihniyet, bu ülkeye “özgürlük” getirecek ve “soluk” aldıracak öyle mi?!?..
Rüyamda görsem, inanmam!..
Ben rüyamda bile görsem inanmam ama, Gürsel Tekin, hâlâ “rüyada” ve kendini “iktidar ambarında” görmeye devam ediyor.
Hem de;
“Milli Şef metodları”yla!..
TAN MATBAASI BASKINI!
Aktüel’den, “CHP’nin sicilleri”ni aktarmaya devam edelim...
Anlaşılan o ki;
Gazeteleri kapatıp, “yazarları susturmak”la da yetinmemiş CHP!..
Bir de, tarihe “Tan Matbaası Baskını” olarak geçen, o dehşetengiz olay var...
O meş’um olay şu:
“Faşizme karşı bir yayın çizgisi izleyen Zekeriya Sertel’in Tan gazetesi ve matbaası 4 Aralık 1945’te CHP’nin kışkırttığı “milliyetçi” gençler tarafından tahrip edildi.
Olaya müdahale etmeyen polis, “sanık” olarak da ölüm tehlikesinden dönen, gazetelerini kaybeden Sertel’leri tutukladı!”
Evet, tutukladı!..
Yani, susturdu Sertel’leri!..
Bu olayın, bir de “öteki yüzü” var!..
O da şu:
“Tan gazetesi baskınında CHP’nin rolünü kanıtlayan belgelerin en önemlilerinden biri, dönemin Sıkıyönetim Savcısı Kazım Alöç’ün anlattıkları... Kazım Alöç; anılarının bir yerinde şöyle yazıyor:
“Üniversite gençliğini nümayişe sevk eden 8 kişi, Emniyet’te siyasi polis tarafından nezaret altına alınmıştı. Sıkıyönetim Komutanlığı adına sanıkları sorguya çekmek için Emniyet’e geldim. Emniyet Müdürü’yle Siyasi Şube Müdürü’nün odasında konuşurken, bir ara kapısı açık olan yardımcılar odasındaki durum gözüme ilişti.
Sanık gençler, başta Ali İhsan Göğüş olmak üzere ayakta sıralanmışlardı. Onların karşısında pek mültefit görünüşlü birisi de, tabakasını uzatmış, sanık gençlere sigara ikram ediyor, hatırlarını soruyordu. Onun bu hali pek garibime gitmişti. Emniyet Müdürü’ne sordum:
- ‘Beyefendi, kimdir bu zat?’
- ‘Kazım Bey, bu zat Halk Partisi Müfettişi Alaaddin Tiritoğlu’ diye cevap verdi.”
Alöç’ün sözünü ettiği sanıklardan Ali İhsan Göğüş, sonraki yıllarda CHP’de oldukça önemli görevlere yükseldi....”
Eee, CHP bu!..
Hem adamın “gazetesi ve matbaasını yaktırır”, hem de “tutuklattırır!”
Öyle anlaşılıyor ki;
“Dün” bunları yapan CHP, “bugün” daha beterini yapacak!..
“Gazetelere el koyacak!..
Sahiplerini içeri attıracak!”
“Yakacak” yakmasına da;
Artık “gazete ve matbaa”larımızı mı yakar, yoksa “canımızı” mı yakar, orası insaflarına kalmış!..
Yeter ki, “iktidar” olsunlar;
“İcabımıza bakacaklar!”
Öyle ya;
“Yoldaş ve Candaş Paralel Medya” varken, diğerlerinin yaşamasına ne lüzum var?!..
“El koy” gitsin!..
“Gazetelere el koy” ki;
Millet “dikta” görsün!..
108 KAPATMA!
Peki, “İnönü döneminde yasaklanan gazete sayısı” kaçtır!..
Tam “108 adet”tir!..
Yine soralım;
“İsmet İnönü’nün yasakladığı ilk gazete hangisi”dir!..
Belki şaşıracaksınız ama;
“İnönü’nün ilk kapattığı gazete, Cumhuriyet”tir, iyi mi?..
Hem de, süresiz!..
Peki niye?..
Çünkü efendim, Cumhuriyet’in sahibi Yunus Nadi, bir görüşmesinde İnönü’yü “ikna” etmeye çalışmış ama “terslenmiş!”... Bunun üzerine, oğluNadir Nadi, kalemi-kâğıdı eline almış ve İsmet İnönü’ye veryansın etmiş!..
Demiş ki;
“İsmet Paşa Hitler ve
Mussolini gibi bir adam!”
Sen misin bunu yazan?!?..
Tam “5 ay 9 gün” kapalı kalmış Cumhuriyet!..
Sırası gelmişken;
1939-1945 yıllarında bazı gazetelere verilen “kapatma cezaları”nın rakamlarını da verelim:
Vatan: 7 ay, 24 gün.
Cumhuriyet: 5 ay, 9 gün.
Tan: 2 ay, 13 gün.
Tasvir-i Efkâr: 3 ay.
İŞTE GİZLİ AJANDALARI!
Bu kadar yeter herhalde!..
Bütün bunları hatırlattım ki; CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’in“gen”lerini, “ruh hali”ni ve beyninin arkasında sakladığı “gizli ajanda”yı daha iyi anlayasınız!..
Şunu iyi bilin ki;
“Bunların dün yaptıkları, yarın yapacaklarının teminatıdır!”
“Sansür!.. Yasak!.. Zindan!”
İşte, “CHP” bu!..
Olmuyor işte;
“Katranı kaynatsan”da,
“Şeker” olmuyor!..
“Gen”lerine çekiyorlar!..
Şekil 1-A’da görüldüğü gibi!..
“Saray’ın Esnafı” ha... Oha ve de çüşş!..
Bilmem hatırlar mısınız...
Sadık Albayrak abimiz, Haziran 1997’de Milli Gazete’de yazdığı bir yazıda demişti ki;
“Son günlerdeki en soylu çıkışı Adalet Bakanı Şevket Kazan yaptı... Sivil bir kafaya sahip olması gereken Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan ise, bir Başçavuş tavrı bile göstermedi!”
*************************************************************************************************
Vayy sen misin bunu yazan?..
Emin Çölaşan, 13 Haziran 1997 tarihli Hürriyet’te “Sadık Albayrak’ı gammazlayan” bir yazı yazdı, Çevik Bir de, bu yazı üzerine “Suç duyurusu”yaptı ve Sadık Abi, “mahkeme”lerden zor kurtuldu!..
Dün övülen Şevket Kazan, “28 Şubatçılardan şikâyetçi olmamak”la, acaba bu övgüyü hak ediyor mu, etmiyor mu, ayrı mesele!..
Malûm, bizim bir yazarımız da, “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” başlıklı bir yazı yazmış, “312 General” birden dâvâ açmıştı...
Daha birkaç gün önce, “Paralel Taraf”ta yer alan “tetikçi” gazeteler; “Bir esnaf, bir gazeteciyi bıçaklayıp, öldürdü” diye, “Saray’ın esnafı” başlığı atıp, hem Erdoğan’ı, hem de “esnafın tamamı”nı hedef aldı, onlara “katil”dedi ama, kimseden ses yok!..
Demek oluyor ki;
“Bu ülkede herkes özgür”dür,
Ama, “Paralelciler daha özgür!”
Dolayısıyla, “özgür medyaya darbe” diye, boşuna ağlaşmasınlar!..
Onlardan özgür, kim var ki?..
Biz yazsaydık, canımıza okurlardı!..
yeniakit