Sarı saçlıya merhamet, siyah örtülüye Cop!
Ukrayna-Rus savaşından sonra akıl sahipleri için birçok hakikat ayan olmuştur diye ümid ediyoruz. Esefle izlediğimiz Batı’nın çifte standartlı sahte hümanistliğini aslında doksanlı yıllarda Bosna Hersek zulmünde de görmüştük. Ancak içimizdeki “Gâvur” severler her ne olursa olsun Bosna zulmünde gözlerini kapatmıştı. Her ne kadar da Bosnalı Müslümanlar “sarı saçlı mavi gözlü” tanımlamasına girse de Müslüman oldukları için yine de merhameti hak etmiyorlardı(!).
Suriyeli mültecileri denizde boğulmaya, soğuktan donarak ölmeye terk eden Batı “ sarı saçlı mavi gözlü” dindaşlarına birden kapılarını açıp insani standartlarda barınaklar oluşturuverdiler. Onların sarı saçlı mavi gözlü çocukları ellerinde oyuncak ayıcıkları, tabletleri ve müzik aletleri ile bir başka ülkeye iltica ederken vah tüh sesleri geliyor. Bizim coğrafyanın siyah saçlı zeytin gözlü çocukların cenazeleri sahillere vururken fok balıklarına gösterilen merhametin çeyreği ortalıkta yoktu.
Gâvurun gâvurluğu sebebi ile merhametsiz oluşunu anlamamız gayet mümkün ki zaten biz Müslümanlar Kur’an’dan aldığı öğreti ile kimin merhamet sahibi kimin merhametsiz olduğunu biliriz. Gâvurdan merhamet beklemek gibi bir aymazlığa da girmeyiz. Burada asıl konu etmek istediğimiz; Müslüman kisvesinde olup merhametsizlik çukuruna düşmüşlük yoksunluğudur. Furkan Vakfı müntesiblerinin düşünceleri, filleri istikametli midir değil midir sorgulaması apayrı bir konu olması sebebiyle yazımızı kaleme alış maksadımızın dışına çıkmadan olay görüntülerinden sadece birkaç saniyelik kayıta bakarak düşüncemizi beyan etmek istedik.
Görüntü kayıtlarında gördüğümüz “polisle tartışan bir kadın tartışmayı bırakıp arkasını dönüp gidiyor. Grup halinde bekleşen polis kalabalığının ardından elinde copla koşarak gelen “başörtülü” polis kadın arkasını dönüp gitmekte olan eylemci kadını başına copla vurarak yere itiyor ve düşürüyor. Konu edilecek çokça görüntü olmasına rağmen sadece bu kısmı ele alırsak Türkiyeli Müslümanlar olarak ciddi bir tehditle karşı karşıyayız demektir. Doksanlı yıllarda Müslümanlara işkence yapan polislerin bazıları “namaz molası” (!) veren fetöcü polislerdi ve yıllar sonra acı tecrübelerle ifşa oldular. O günlerde fetönün evlerinden devşirilerek polis ve TSK güçlerinin arasına sızan merhametsiz güruh kendisi gibi düşünmeyenleri “gâvur” addedip dilediğince davranma hakkını kendisinde görüyordu zira aldıkları şerbet bu minvalde idi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra devlet daha yerli ve daha milli kamplardan güvenlik gücü oluşturmaya gayret etti. Özellikle İmam Hatipler ve Ülkü Ocakları güvenlik güçleri oluşturmada insan kaynağı olarak değerlendirilmeye başlandı. Türkiyeli Müslümanlar da bu durumdan memnun kaldılar Zira inanıyoruz ki yeni tercihe göre oluşacak güvenlik güçleri gâvurluk yapmaz, merhametsiz davranmaz.
Adana’da Furkan Vakfı üyelerine uygulanan merhametsizce güç kullanımı ve sonrasında merhametsizleri “ anlından öpme” taltifi ile gördük ki yeni bir aidiyet şerbeti ile karşı karşıyayız. Devletin ve toplumun yegâne sahibinin kendisi olduğunu sanan zihniyet 15 Temmuz gecesi darbecilere direnen halkın sarı saçlı mavi gözlü olmadığını unutmuşa benzer. Ama biz 28 Şubat döneminde kimin hangi şerbetle nasıl davrandığını unutmuş değiliz ve biliyoruz ki hava puslandığında herkes asıl şerbetine dönecektir. Ecevit’in, Mesut Yılmaz’ın yanında el pençe durup Erbakan hükümetine aslan kesilenler, Merve Kavakçı’yı başörtüsünden dolayı meclisten atmaya kalkışanlar, meclis seçimlerinde başörtülü aday çıkarıp yemin töreninde vekilin başını açtırarak statükonun hademeliğini yapanlar, Ekmeleddin İhsanoğlunu fetö ile birlikte çatı aday olarak Erdoğan’ın karşısına çıkaranlar 15 Temmuz’dan sonra yerli ve milli kisvesine bürünse de biz biliyoruz ki “ Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanlar”. Zira coğrafi fiziki açıdan Hira Dağı, Tanrı Dağı’nın yanında minicik kalmaktadır.
Halkına karşı merhametsiz ve orantısız güç kullanan hangi kurumun mensubu olursa olsun mahkeme önünde hesap vermelidir. 28 Şubat döneminde Kartal İmam Hatip Lisesi önünde başörtülü anneleri coplayan fetöcü polis sırf devletin memuru diye anlı öpülesi fiil yapmadığı gibi Adana’da zalimce cop sallayan polis de sırf devletin memuru diye anlı öpülesi iş yapmış değildir. Mazlumun saç rengi, örtülü olup olmayışı onun mazlumluğunu eksiltmeyeceği gibi zaliminde fetöcü, İmam Hatipli ya da Ülkü Ocaklı oluşu da onun zulmünü de alnından öpülesi kılmaz, kılmamalıdır. İyi biliyoruz ki; Anadolu mayası ile mayalanmış hiçbir İmam Hatipli ya da Ülkü Ocaklı mü’min merhametsiz değildir. Nasıl ki 15 Temmuz’da Anadolu mayası içirilen tüm şerbetlere galebe çalarak sisli gecede yolunu bulmuşsa yine bulacaktır. Unutulmamalıdır ki güç adaletli ve merhametli olursa haktan yana evrilir aksi olursa bâtıl çukurlardan birine devrilir gider.
Hasılı kelâm; merhamet duygusunu ve mayasını merhametlilerin en merhametlisi Allah Teâla’dan almayıp çeşitli izm, Şamanist, Budist yaklaşımlardan beslenerek melezimsi merhamet anlayışı oluşturanlar alnı öpülesi fiilleri de gereği gibi tespit edemeyeceklerdir.
Abdullah Mesud/TevhidHaber