Sarıgül adı sık sık gündeme gelse de, Sarıgül gerçek oyuncu değil. Bir “X” faktörü olarak, CHP ve çevresinin reflekslerinin ölçülmesi için uygun bir isim olduğundan adı sık sık gündeme getiriliyor.. Her seferinde sadece test amaçlı olarak gündeme getirilen bir isim..
Kendisi de bu şekilde gündeme gelmiş olmaktan rahatsızlık duymuyor.. Birileri dikkatleri Sarıgül üzerinde toplarken, projektör onu aydınlatırken, karanlık bölgede yeni pazarlıklar yapılıyor sanki..
Sorun sadece CHP’ye kimin genel başkan olacağı sorunu değil.. Asıl sorun Kemalizmin ne olacağı sorunu.. CHP CHP olarak devam edebilir mi sorunu.. Bana göre Kemalizm de, CHP de kimsenin işine yaramaz. Tutanın elinde patlar.. Gelecekte CHP diye bir parti olmayacak. Olmamalı.. O zaman onun yerine kurulacak partinin çizgisi ve yönetici kadrosu nasıl bir kadro olmalı..
Sarıgül adı böyle bir misyona uygun bir isim değil.. Yani “herkese mavi boncuk politikası” bu yükü taşıyamaz! Sorun tek başına İstanbul’da seçimi kazanmak değil. Bu AK Parti ve Erdoğan imajına ağır bir darbe olur, ama bir de sonrası var!
CHP için düşünülen MHP için de sözkonusu.. CHP tek parti döneminin ürünü bir parti.. Her şeyi ile sorun. “Cumhuriyetçi” değil “Cumhuriyet” partisi.. Bankası olan bir parti.. CHP 1960 öncesinden başlayarak derin yapılarla ilgili bir siyasi hareket.. Hatta 1946’dan sonra rotası belli.. 1950 sonrası “soğuk savaş dönemi”nin iki düşman kardeşi olarak ortaya çıkan iki siyasi oluşum.. CHP de, MHP de uluslararası sistem açısından ömrünü tamamladı. Onun için tasfiye edilecek ve yerine yenileri kurulacak.. Atlantik ötesindeki kanaat önderinin yaşı belli, sağlık durumu da.. Yeni kanaat önderi herhalde Amerika’yı mekan tutmayacaktır. Yeni bir isim, beraberinde başka yenilikleri de getirecektir herhalde.. Ve onlar da tek başlarına kalmayacaklar. “Çoğulculuk” bu yapılarda da kendini gösterecek. O zaman iç rekabet ve iç çatışma da yaşanacaktır..
Yeni İslamcılar, yeni sağ, yeni sol, yeni milliyetçilik. 2. sınıf yeni bir liberalizm. Ve yeni bir dünya görüşü tabii.. Sorun sadece Türkiye’den kaynaklanmıyor..
Asıl sorun, batılıların Türkiye ve İslam dünyasına bakışlarından, İslam’a bakışlarından kaynaklanıyor.. Ve tabii İsrail’den.. Önce İslam ve Türkiye, Arap ve Afrika’daki, Asya’daki Müslümanlar Çin, Rusya, Hindistan, AB ve ABD’nin yakın ve sıcak takibinde..
Çin’de hem Doğu Türkistanlılar ve hem de Hui Müslümanları rejim üzerinde ciddi kaygı uyandırıyor.. Refah ve özgürlük en çok bu iki grubun işine yarıyor.. Ama bu iki topluluğa rağmen bir yol haritası da mümkün gözükmüyor. Aksi halde bu batıya teslim olmak anlamına geliyor..
Hindistan Müslümanlarla çatışarak gelişemez. Müslümanlarla yakınlaşarak da bugünki yönetim kadrolarının gelecekleri yok.. Yani ne İslam’la, ne de İslam’a rağmen, İslam’a karşı bir yol haritası çizilemiyor. Rusya için de aynı açmaz sözkonusu. Hatta bu konuda Çin ve Hindistan’dan daha acil bir sorun bu konu Rusya için.. Çin ve Hindistan Türk dünyasını, Arap ve Afrika’yı yok sayarak kendine bir gelecek hayali kuramaz ve bunun yolu da Türkiye-Mısır ekseninden geçmektedir.. İran tek başına yeterli değildir.. Rusya için de durum daha farklı değil, hatta Türk Cumhuriyetleri, Balkan ve Kafkas siyaseti açısından Türkiye Rusya için hayati öneme sahiptir.. Onun için Rusya da ayrı bir “İslamcılık” politikası izlemektedir.. Kadirov projesi bunun bir parçasıdır..
Rusya’da çok ciddi bir İslamlaşma yaşanıyor.. Rusya İslam’la inatlaşarak ilerlemesini sürdüremez.. Türkiye’deki ve Mısır’daki, Arap dünyasındaki gelişmeler bu açıdan Rusya için önemlidir. Rusya, Suriye politikası ile ciddi bir itibar kaybına uğrasa da, Tartus sebebi ile ve süreçten dışlanmamak adına bu politikasını sürdürmektedir.. Rusya, Türkiye’nin tamamen batıya ait olmasını istemeyecektir. Çin de öyle.. Bana kalırsa Çin ve Rusya’nın İran ve Suriye ilişkisi, Kadirov projesi, Türkiye’nin ve Sünni İslam dünyasının dikkatini çekmeye yönelik bir girişimdir..
İsrail, kontrol edilebilir, zayıf bir Türkiye ve Mısır istemektedir. Ama zayıf bir Türkiye ve Mısır, uluslararası sistemin oyuncağı olur ve bu durum İslam coğrafyasında kargaşa ve belirsizlik demektir. Batılılar da buna razı olmayacaklardır..
İsrail etkisi altındaki AB ve ABD Türkiye ve Mısır konusunda birçok parçaya bölünmüş durumdadır. İsrail’in tercihi açık: İslam’a karşı sopalı bir otorite.. Oysa AB ve ABD, İslam’a rağmen bölgede varolmayacaklarını görmüş durumdalar.. Onun için ılımlı İslam’a, kontrolleri altındaki bir İslam’a destek vermek ve bu modeli yaygınlaştırma çabasındadır.. Bunun için ciddi paralar harcamaktadırlar.. Bu laikleştirilmiş, seküler bir İslam olacaktır. Bunun rol modeli de Türkiye olarak düşünülmektedir.. Çünki bir asırlık bir laiklik tecrübesi, saygınlık ve yetişmiş insan kaynağı sözkonusudur.. Bu konuda işbirliğine hazır kadrolar, grublar da vardır.. Ancak bunun çerçevesi, sınırları ne olacak? Cemaat yapıları bu tabanı nasıl kontrol edecek, bu konuda tedirginlik sözkonusu..
Henüz herkesin üzerinde mutabık kaldıkları bir çözüm modeli bulunmuş değil. Belirsizlik kararsızlığa, kararsızlık karmaşaya dönüşüyor..
Türkiye, Mısır ve Suriye, şimdilik bu tartışmanın merkezinde yer alan 3 ülke.. Türkiye’de seçimlerin yaklaşıyor olması, Erdoğan hükümetinin yeniden bir aktör olarak tarih sahnesine çıkma iradesini ortaya koyması ve MİT’in bu anlamda dünyadaki gelişmeleri izleme potansiyelini artırması, batılıları ciddi anlamda kaygılandırıyor.. Şimdilik bölge çok bilinmeyenli bir denklem olarak masada, patlamaya hazır bir bomba gibi duruyor..
Erdoğan, MİT, Gezi, ODTÜ hepsinin arkasında bu derin hesaplaşma var.. Erdoğan denklemini çözemeyenler, sanki bu arada CHP’yi dizayn edelim de, hiç olmazsa seçimlerden daha güçlü bir AK Parti çıkmasın çabasındalar sanki.. Bir de dostlar alışverişte görsün kabilinden bir iş. Selâm ve dua ile.
yeniakit