Saudia nasıl kurtulur?

Abdurrahman Dilipak

Bana kalırsa bir gün mutlaka Suudi Arabistan"a da sıra gelecek..
Akıllı adam, bir felaket gelmeden tedbirini alan adamdır.. Vehhabilerin kadere bakışını biliyorum. Ama ben Suudi yönetiminin siyaset ve ekonomi konusunda bu bakışı kullanmadığını da biliyorum. Ben sadece sorumluluklarımızı yerine getirmekten söz ediyorum. Allah"ın (cc) sizin hakkınızdaki hükmünün ne olduğunu anlamak istiyorsanız, sizi neyle meşgul ettiğine bakın..
Suudi kralının yerinde olsam hemen meşruti krallık ilan ederdim.
Aslında yetti artık. Cumhuriyete geçip bu işe bir nokta koyabilir.. Eğer kral olarak kalmak istiyorsa, o zaman meşruti krallığa geçebilir.. Yani ülkede siyasi partiler kurulur. Ülke başkanlık sistemi ile federatif bir yönetime geçer.. Bir kurucu meclis kurulur. Ardından bir anayasa hazırlanır..
Bu kadar büyük bir coğrafyada etnik temele dayalı bir federasyon kaçınılmaz.. Yerel parlamentolar yanında merkezde iki meclisli bir yönetim oluşturulur.. Biri halk meclisi, diğeri aşiretlerin temsil edildiği bir şurayı devlet gibi bir yapı, ya da batıdaki tabiri ile senato. Tabii işlerin artık doğrudan halk meclisinin denetiminde bir hükümet ve başbakan tarafından yapılması gerekiyor.. Halkın partilere üye olması yanında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi de şart.
İşin püf noktası, Mekke ve Medine ile çevresinin Suudi yönetimi ve aşiretinin kontrolünden çıkartılması.. Bugünkü yapı, İslam"ın ve Müslümanların tercihi değil. Bu, İngiltere"nin tayin ettiği bir statü.. Onun için Suudi yöneticilerinin mevcut statükoyu meşrulaştırmak için dini referanslardan kaçınması gerek.. Böyle bir tartışma Suudi yönetiminin varlık ve meşruiyet temellerinin ciddi anlamda sorgulanmasına sebep olacaktır..
Suudi yönetimi, bugünkü vartayı atlatırsa işler bundan sonra yoluna girecek diye bir şey yok. Yeni bir dalga daha güçlü gelir. Suudi Arabistan çevresine bir bakarsa, sorun yaşamayan tek bir ülke gösteremez. Arap yarımadasında kimler var bir bakalım isterseniz: Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye, Mısır, Lübnan, Filistin/Gazze, İsrail, Irak, Kuveyt, Katar, Bahreyn, BAE, Umman, Yemen. Arap yarımadasında 14 devlet var. 6 cumhuriyetin dışında 8 ülke krallık ve emirlik, sultanlıkla yönetiliyor.. Yakın gelecekte Ürdün"ün varlığı tartışılacak.. Körfezdeki 5 ülke kendi arasında federatif bir birlik oluşturabilir.. Bunun yanında eğer Suudi Arabistan geleceği doğru okuma becerisi göstermeyecek olursa dağılabilir..
Beni öncelikle Mekke ve Medine ile birlikte Cidde"yi de içine alan "Hicaz bölgesi" ilgilendiriyor..
Eğer Suudi Arabistan"da kriz patlayacak olursa, oradaki yüzbinlerce insanın ilk etapta güvenli bölgelere taşınması için de şimdiden bir şeyler yapmak gerek.. Öncelikle de Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere"nin statüsünü şimdiden konuşmaya başlamalıyız..
Mekke"deki hacı ve umrecilerin kriz halinde güvenli bölgelere taşınması için Cidde"nin tahkim edilmesi ve ilk planda Kızıldeniz"in karşı kıyısındaki Sudan"a bu insanların güvenli bir şekilde tahliye edilmeleri gerekir.. Medine"den belki karadan Ürdün"e bir koridor açılabilir. Aynı şekilde tam da Mısır-Sudan sınırına denk gelen yerde geçici taşıma merkezi kurulabilir.. Onun için belki de o bölgelerde pervaneli uçakların inebilecekleri pistler ve göçmenler için konaklama bölgelerinin şimdiden belirlenmesi gerek..
Keşke körfez ülkeleri de şimdiden ne yapacaklarsa yapsalar.. Ürdün, başına gelecekleri beklemeden kararını verse.. Ürdün diye bir devlet yok. Ürdün Kralı bir ülkenin ya da halkın kralı değil, aksine krala hediye edilen bir ülke ve bir halk var!
Bölgedeki totaliter rejimler için onurlu bir geri çekilme fırsatını iyi değerlendirmeleri gerekir.. Fas, Cezayir, özellikle Kafkasya"daki birtakım iktidarların sıra kendilerine gelmeden bir şeyler yapmaları gerek.. Yarın bazı şeyler için çok geç kalınabilir ve onur kırıcı bir durumla karşı karşıya kalabilirler..
Hicaz bölgesinin yeniden ihya ve inşası, bu sürecin barışçı bir şekilde geçirilmesi herkes için bir fırsat olabilir. Aksi halde bu işten herkes zarar görecek..
Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal. Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Gelecek günler geçen günleri aratacak.. Kaybedilen zaman, bu işin can maliyetini, ekonomik maliyetini artırmaktan başka bir işe yaramayacak. İnatlaşmanın da kimseye yararı olmayacak. Bu sorun birtakım "bahşiş"lerle çözülemeyecek kadar karmaşık bir olay..
Biliyorum, birileri için, bunların yazılıp konuşulması bile can sıkıcı. Ama bizde güzel bir söz var: Dost acı söyler. Benden söylemesi. Selam ve dua ile..


 
AKİT