Hind yarımadasının 300 km. kadar güneydoğusunda bir ada devleti olan ve 23 milyon nüfuslu Sri Lanka (eski adıyla, Seylan)’da, dün sabah, başkent Colombo ve diğer iki şehirde gerçekleştirilen turistik otellere ve Pazar âyinlerinin yapıldığı saatlerde kiliselere yönelik 8 ayrı patlamada, şu ana kadar 190’ı aşan insan hayatını kaybetmiş bulunuyor ve yüzlerce insan da yaralı..
Bu, korkunç bir barbarlık saldırısıdır. Sivil insanlara ve hele de kiliselerde, mâbedlerde ibadet halinde olan insanlara yönelik bu saldırı, hedeflerine terörle varacaklarını sananların gözlerinin ne kadar döndüğünü gösteren ve insanlığın geleceğini karartan yeni bir vahşîlik örneğidir.
***
On yıllar boyu meşgul eden ‘Tamil Kaplanları’ isimli terör örgütünün liderinin öldürülmesinden sonra son birkaç senedir nispeten huzurlu bir döneme kavuşan Sri Lanka’nın, bu barbar saldırıyla yeni bir huzursuzluk sarmalına düşmemesi umulur.
Emperial -şeytanî güçler, sadece kendilerinin başına bir musîbet geldiğinde bütün insanlığı kendi acılarına ortak olmaya ve ağlamaya dâvet ediyorlar. Biz Müslümanlar ise, -hangi din veya ırktan olursa olsun-, silahsız- savunmasız çocuk/ kadın/ erkek bütün insanların ve bu arada mâbedlerin her türlü saldırıdan, masun olduğunu bir inanç umdesi olarak kabul ederiz. Ve, İslâm açısından savaş istisnaîdir, barış asıldır.
Bir ‘petro-dolar’ finosu..
6- 7 milyonluk nüfusunun sadece 750 bin kadarı yerli halktan oluşan ve gerisi, Hind, Pakistan, Bangladeş vs. gibi ülkelerden gelen işçi ve meslek erbabından oluşan Birleşik Arab Emirliği yöneticileri, son birkaç yıldır, sahib oldukları muazzam petro-dolarzenginliğiyle herşeyi yapabileceğini sanıyorlar, Suûdî Veliahdi M. Bin Selman ve Mısır’ın kanlı darbeci lideri General Sisî ile birlikte hareket ederek, Ortadoğu’yu yeniden düzenlemeye kalkışıyorlar; Amerikan emperyalizminin finoluğuna soyunuyor ve Amerika’nın başını ağrıtan herkese saldırmak işini üstlenmiş bulunuyor. Bu petro-dolar şeyhliğinin Emniyet Müdürü Khalifân’ın dün sabah yaptığı son açıklama, finoluğu nereye kadar vardırmak kararında olduklarını göstermekte..
Medine Müdafii Fahreddin Paşa’nın, ‘Kutsal Emanetler’i, 1916’da, savaşta İngiliz güçlerinin eline geçmemesi için İstanbul’a göndermesini, 1 yıl önce bu günlerde, Türkiye’nin yağmacılığı olarak niteleyen BAE Dışbakanı Abdullah bin Zayed Âl-i Nehyân’ın küstahlığından sonra, dün de, sözkonusu Emniyet Müdürü, 2 ‘ajan’larının Türkiye’de yakalanmasını takiben, vatandaşlarından, ‘Erdoğan düşürülünceye kadar, Türkiye’ye gitmemelerini; gidenlerin ‘ajan’diye tutuklanabileceklerini’ iddia etmiş bulunuyor. Akıllarını başlarına almaları ümid olunur.
Hiçbir fiilî saldırı, asla kabullenilemez!
Evvelki gece, Hakkâri’de PKK teröristlerinin bir askerî noktaya saldırmasıyla başlayan çatışmanın kurbanı olan 4 askerden birisinin cenaze merasimine katılmak için, dün Ankara- Çubuk’a giden K. Kılıçdaroğlu’na, kalabalık tarafından fiilen saldırılmak istenmiş.
Başkan Erdoğan’ın evvelki gün, seçim havasında oluşan‘kızgın demiri soğutmak’gerektiğini ve ‘Türkiye İttifakı’nı gerçekleştirmek hedefini dile getirmesi ve bu yaklaşımın Kılıçdaroğlu tarafından da olumlu karşılandığının açıklanmasının hemen arkasından.. Velev ki, Kılıçdaroğlu’nun, -PKK’nın Kandil’deki baronlarının verdiği emirlerle hareket ettiklerini gizlemeyen HDP ile, mahallî seçimlerde netice almak için ap-açık işbirliği yapmasından dolayı- böyle bir protesto ile karşılaşması beklenebilir idiyse de, asla kabul edilemez. Neyse ki, güvenlik güçlerinin tedbirleri ve Savunma Bakanı Hulûsî Akar paşanın da halkı yatıştırmasıyla, hadise fiilî bir saldırı olmadan atlatılmıştır.
***
Bu arada, Devlet Bahçeli’nin, dün, ‘Sn Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği Türkiye İttifakı’ndan neyi kasdettiğini bilmediğini’ söylemesi ilginçtir. Görüş farklılıkları olsa bile, ülke ve halkın birliğinin korunmasının hedeflendiği anlaşılmıyor mu o sözden?