CHP Çankaya İlçe Örgütü'nün toplantısında konuşan CHP Genel Sekreteri Önder Sav, dinleme iddiaları üzerine kendisini istifaya çağıranlara karşı hakaret etti. Kendisini gerici basının Genel Sekreter yapmadığını belirten Sav, "CHP Genel Sekreterini istifaya davet ediyorlar. Beni gerici basın CHP Genel Sekreteri yapmadı. Beni Mustafa Kemal'in partisinin kurultayı seçti. Benim danışacağım yer, gazete sütunundaki kimi zavallı yazarlar değildir. Benim danışacağım yer CHP'lilerdir" dedi.
Sav, "son zamanlarda siyasal iktidarın hırçınlığının, siyasal iktidara yakın duran kimi medyanın olur olmaz her çeşit durum ve kişinin haysiyetiyle, şerefiyle uğraşır bir densizliğe düşmesinin temelinde yatan şeylerin nedensiz olmadığını" söyledi. Sav, iktidarın CHP'nin toplumuyla bütünleşip, Genel Başkanı Deniz Baykal'ın öncülüğünde sürdürdüğü kavgada başarıya ulaşacağını gördükleri için telaşta olduğunu öne sürdü. "Korkunun ecele faydası yoktur" diyen Sav, "Bir gün ecel kapıyı çalacak, AKP'nin hükmü sona erecektir. Sadece siyasal iktidarın dediği geçerli olacak olsaydı, diğer kurumlara ne gerek vardı. Kuvvetler ayrılığı prensibinin anlamı da burada yatıyor" dedi.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın kendisine yönelik "Yes ve No tuşlarını karıştırıyor" şeklindeki açıklamalarını hatırlatan Sav, şunları söyledi:
"O da çok iyi biliyor ki Yes ve No tuşlarının karıştırılması değil, onun güdümündeki bir takım güçlerin CHP Genel Sekreterini dinlemesidir. Sayın Başbakan beslediğin, büyüttüğün arkaya aldığın gerici basın seni kurtaramaz. Onların himayesinde Türkiye'yi hiçbir yere götüremezsin. Bu sözlerinle acaba geçmişi mi unutturmaya çalıştırıyorsun. Sen evvela CHP'nin Genel Başkanını, Genel Sekreterini bırak da şu himayesine sığındığın dokumazlık zırhından bir kurtul, senin hakkındaki evrakta sahtekarlık, zimmet, ihaleye fesat karıştırma, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, bunların bir hesabını ver bakalım. Kurtuluş yoktur, bir gün hesap vakti gelecektir. Ama yakın mı, gelecek mi bilemem, iki vadede mi, üç vadede mi? Onu ben kestiremem. Çok öykündüğün din ulemasına sorsan daha iyi edersin. Recep Tayip Erdoğan ve partisi CHP ile uğraşmayı bıraksın CHP ile uğraşan, hiçbir siyasal parti iflah olmamıştır."
-ANAYASA MAHKEMESİ ÜYLERİNE: "ARKANIZDA ATATÜRKÇÜLER VAR"
Başörtüsü düzenlemesini iptal etmesinin ardından Anayasa Mahkemesi'ne karşı eleştirilerin yoğunlaştığını belirten Önder Sav, "Ne hüzün verici bir olaydır ki bunları söyleyenler arasında Türkiye'de üniversitelerde Hukuk Fakültesi kürsülerinde Anayasa Hukuku dersi veren ya da verdiğini zanneden kimi profesörcükler de var" dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin, Yüce Divan sıfatıyla yargılama yetkisine haiz olduğunun altını çizen Sav şöyle konuştu:
"Bu kadar engin yetkileri olan bir Anayasa Mahkemesi kendisine yapılan bir başvuruyu karara bağladı diye kıyasıya eleştiriliyor, Anayasa Mahkemesi'nin bu karada çoğunluğunu oluşturan üyelerine olmadık sözler sarf ediliyor, toplum karşısında korunmasız bir duruma itilmeye çalışılıyor, evvela tedbir alması gerek siyasal iktidar ve Adalet Bakanı uykuda, ayıptır, yazıktır."
Anayasa Mahkemesi üyelerine seslenen Sav, "Hiç korkmayınız, yılmayınız, arkanızda demokratik, laik Cumhuriyet sevdalıları var, Mustafa Kemal'ciler var, Atatürkçüler var. Ve inanıyorum ki arkanızda, onurlu şerefli meslektaşlarınız olacak, savcılar olacak, yargıçlar olacaktır" dedi.
-"BU TOPLANTI ANKARA'DA BİR MİLAT"
Sav, CHP Çankaya İlçe Örgütü'nün toplantısının, 2009 Mart sonunda söz konusu olan yerel yönetim seçimlerine nasıl hazırlanacaklarının planlamasının yanında, Çankaya ilçesinin bir öncü görevini üstlenmesi ve giderek diğer ilçelerde de benzer çalışmaların yapılması için bir zemin hazırlanması çalışması olduğunu söyledi. Sav, "Aslında Çankaya kalesinden CHP bayrağını indirmeye kimsenin gücü yetmez. O kale Mustafa Kemal'in, İsmet Paşa'nın, CHP'nin kalesi. Çankaya'yı kazanmasının ötesinde Ankara Büyükşehir Belediyesini kazanmak yıllardır Büyükşehrin ensesine kene gibi yapışmış bir belediye başkanını yerinden söküp atmaktır" dedi.
-"KIZILIRMAK SUYUNU KULLANMAK ZEHİRLENMEK DEMEK"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş de toplantıda bir konuşma yaptı. Ateş, konuşmasında başta içme suyu olmak üzere Ankara'nın sorunlarını değerlendirdi.
Kızılırmak suyunun "kullanılır mı kullanılmaz mı?" polemiğine girmek istemediği söyleyen Ateş, ellerinde resmi kurumların raporları olduğunu ifade etti. Ateş buna göre, 2004 yılında dönemin Ankara Valisinin başkanlığında, aralarında DSİ, Tarım İl Müdürlüğü, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'nün de olduğu heyet tarafından hazırlanan raporda, Kızılırmak suyunun içme suyu olarak kullanılamayacağının belirtildiğini söyledi. 2005 yılında da DSİ'nin Hirfanlı ve Kesikköprü Baraj Gölleri ve Havzalarındaki Kirlilik Araştırması adı altındaki çalışmasında da Kızılırmak suyuna ilişkin aynı görüşün yer aldığını ifade etti. Bu raporun altındaki imzanın dönemin DSİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu'na ait olduğunu hatırlatan Ateş, "Veysel Eroğlu şimdi Çevre ve Orman Bakanı. Sayın Gökçek, diyor ki; 'şerefimle temin ederim, kirlilik yok.' Peki bu imzanın şerefi yok mu? Buna imza atanların şerefi ne olacak?" diye konuştu.
Ateş, su üzerinden çok büyük vurgun vurulduğunu öne sürerek, Kızılırmak suyunun, 250 milyon dolara mal edilmesi gerekirken, 500 milyon dolara, yani 2 katına mal edildiğini öne sürdü.
ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut'un iddiaları üzerine, Hıfzısıhha Enstitüsü Başkanı'nın musluktan akan suda bulunan arsenik miktarının zararlı olmadığı yönündeki açıklamalarının da gerçeği yansıtmadığını belirten Ateş şöyle konuştu:
"Nasıl inceledin? Hıfzısıhha Enstitüsü Başkanı diyor ki; "yani yüz litre suyun içinde 10 litresi Kızılırmak'tan, 90 litresi de Kızılcahamam tarafından gelen su'. Barajlardaki doluluk oranı şu an yüzde 1 buçuk. Temmuz ve Ağustos'ta eğer bu durum tersine döner de suyun yüzde 10'nu Kızılcahamam'dan gelir, yüzde 90'ı Kızılırmak'tan gelirse durum ne olacak?"
-ARITMA SİSTEMİ YOK-
İvedik Arıtma Tesislerinde "arsenik'i ve Kızılırmak'taki ağır metalleri arıtacak bir sistem olmadığını iddia eden Ateş, Büyükşehir Belediyesi'ni ve Hıfzısıhha Enstitüsü'nü Ankara halkını aldatmakla suçladı. Ateş, "Bu suyu kullanmak demek Ankaralıları zehirlemek demektir" dedi.