Seçim takvimi için geri sayım devam ediyor. Partiler adayları belirleyip, sahaya çıkmaya hazırlanıyor ama halkta seçim konusunda henüz bir heyecan yok.
Siyasi partiler aday listelerini 19 Şubat’ta seçim kurullarına verecek. Geçici aday listeleri 22 Şubat’ta, kesin aday listeleri 3 Mart’ta ilan edilecek. Seçim propagandası ve yasakları 21 Mart’ta başlayacak. Seçim propagandası 30 Martsaat 18.00’de sona erecek.
Aslında seçimin başlangıç tarihi 1 Ocak’tı. Seçime katılacak partiler 2 Ocak’ta ilan edildi. 4 Ocak’ta seçmen listeleri asıldı.
10 Şubat 2019 Pazar günü ön seçim-aday yoklaması yapılacak deniyordu ama, hemen hemen tüm partiler adayları merkez yoklaması ile belirlediler. 18-19 Şubat 2019 günlerinde belediye başkanı, belediye ve il genel meclisi üyesi adaylarına ilişkin listeler YSK’ya teslim edilmiş olacak. Bağımsız olarak adaylıklarını koyacak kişilerin adaylık için saat 17.00’ye kadar başvuruları için son günü. 21 Şubat siyasi partilerin aday listelerindeki eksiklikleri tamamlamak için son gün. 22 Şubat saat 08.00’de bağımsız adaylar dahil geçici aday listeleri ilçe seçim kurulları, büyükşehir belediye başkan adayları ise il seçim kurulları tarafından mahallinde ilan edilecek ve itiraz süresi başlayacak. 28 Şubat’ta seçmen bilgi kağıtlarının dağıtımına başlanacak.
Ve mart ayı.
1 Mart’ta seçim kurullarınca yapılan inceleme veya itiraz üzerine kesin olarak verilen kararlar sonucunda ya da istifa nedeniyle siyasi partilerin aday listelerinde eksiklik meydana gelmesi halinde, bu durum ilçe veya il seçim kurullarınca siyasi partilere bildirilecek. 2 Mart aday listelerindeki eksikliklerin tamamlanarak seçim kurullarına bildirilmeleri için son gün. Ve 3 Mart’ta kesin aday listeleri ilan edilecek. Seçim kurullarınca birleşik oy pusulalarının basımı ve dağıtımına başlanacak.
Son on gün! 21 Mart’ta seçim propagandası ve yasakları başlıyor.
Bu arada 24 Mart Pazar günü seçmen bilgi kağıtlarının seçmenlere dağıtımı tamamlanacak.
29 Mart seçim malzeme torbaları sandık kurulu başkanlarına teslim edilecek. 30 Mart Seçim propagandasının sonu. 31 Mart! Dananın kuyruğu o gün kopacak. Oy verme günü!. Seçim yasakları, YSK daha önce yasakları kaldırmaz ise saat 24.00’te sona erecek.
İnşallah kazasız-belasız seçim gününe ulaşırız ve seçim sırasında ve sonrasında olumsuz bir durumla karşılaşmayız.
O gün, seçim öncesi, sırası ve sonrası, sonuç ne olursa olsun, 5 vakit namaza ben “Allahu ekber” diye başlayacağım. “Elhamdülillahi Rabbil alemiyn” diye devam edeceğim. Sonuç benim için şimdiden belli. Tencere yuvarlanacak, kapağını bulacak. O gün aslında bir son değil, yeni bir başlangıç olacak benim için. İmtihanımın şekli belli olacak. Yoksa “O” beni yaratan, her halukârda, beni sabredenlerden, şükredenlerden, haksızlıklara, zulme ve sömürüye karşı direnenlerden bulacak. Zira ben “Ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi minAllahu teala” diyenlerdenim.
Yunus misali “Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim”. Her zaman Havf ile Reca arasında bir yerde duracağım ve tabii umud’um korku’ma baskın olacak. Merhametim öfkeme galib olacağı gibi.
O gün herkes süreci unutup sonuç üzerine ahkam kesecek. Aslında o sonucu hazırlayan sürecin sorgulanması gerek. “Esbab” bizim sorumluluk alanımızdır. Sonuç ise takdir. Ama insanlar genellikle sonuca, başarıya odaklı. Başarı eğer hukuki bir meşruiyetle temellenmemişse zulüm içerir. Adalet olmayan barışın zulüm olduğu gibi. O “Pax Roma”dır. İlahi rızaya dayanmaz.
Göreceksiniz, bütün partilerde aynı şey yaşanacak! Kaybedenler “öteki”ni suçlayacak. Kazananlar, başarıyı kendi çabalarının sonucu olarak göstermeye çalışacaklardır. “Ben yapmasaydım, o iş böyle olmazdı” gibi keramet izhar edecekler. Mutlak anlamda, bir sonucu tek bir sebebe bağlayarak, olmuş-bitmiş bir şeyde “Şöyle olmasaydı, böyle olurdu-olmazdı” demek Şeytandandır! O zaman onlara sormak gerek: “Babam kız olsaydı, ben kim olurdum”!
Mesela, bana göre, kazandıkları halde, daha yüksek bir başarı mümkünken, küçük bir farkla kazanan başarısız olabilir. Ama kaybettiği halde, oyunu artıran biri aslında başarılı olabilir. Ama bu o kadar dikkate alınmayacak.
Oy kullandık bitti mi? Bir de bu var. Kazanan eğer haksızlık yaparsa susacak mıyız? Kaybeden küsüp evine mi gidecek. Kazanan ya da kaybedenin ve bizim yapacağımız tek şey var ve bu sadece seçim günü ile sınırlı değil. Biliyorsunuz haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Zalimlere yardım ederseniz ateş size de dokunur. Her zaman şunu yapmamız gerek: Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Bir kavme, topluluğa olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında haksızlığa sevk etmeyecek. İşi ehline vereceğiz. Ehliyet ve liyakat, bırakın partiyi, tarikatı, mezhebi, imandan önce gelecek istihdam konusunda. Torpil, rüşvet, iltimas yok. İstişare ve şûra ile karar vereceğiz.
Bakın, siyaset velayet değil, vekalet müessesesidir. Halktan almadığı bir yetkiyi halka dayatanlar, “İlah”lık ve “Rablik” taslamış olurlar. Devlet bir zulüm aracı olur ve put’laşır! La yüs’el bir “Tek adam” rejimi kutsallık atfedilen bir kırallık rejimine dönüşür! O kişi, adına bağlılık yemini edilen, sözü kanun olur, insanların o kişinin koyduğu kuralları değiştirmeyi teklif dahi edemediği bir “Tanrı kıral” olur! Bugün dünyanın birçok yerinde diktatörlükle yönetilen rejimlerde benzer uygulamalar vardır.
“Kutsal devlet” anlayışı insanları din adına köleleştirmeye yönelten bir anlayıştır. O zaman o devlet “dua ile istenen bela”ya dönüşür.
İnanmış bir insan, 3-5 yılda bir kurulan sandıklarda oy/rey kullanmaz sadece, her gün bir tercihte bulunur. Hak ile batıl, iyi ile kötü, güzel ve çirkin, doğru ve yanlış.
Rabbim bize Hakkı Hak, batılı batıl göster ve Hak’da toplanmayı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Bizi içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden helak etme Allahım. Ve bizim ellerimizle zalimleri cezalandır, mazlumlara yardım et. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Selâm ve dua ile..